Bu sabah saatlerinde İran’a yönelik emperyalist müdahalede yeni bir evreye geçildi. ABD emperyalizmi, İran’a karşı savaşa doğrudan dahil oldu. Washington’daki baş haydut Trump, saldırıyı “başarıyla gerçekleştirdiklerini” dünyaya duyurdu.
ABD, İran'ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hava saldırılarıyla hedef aldı.
Amerikan B-2 “hayalet” bombardıman uçaklarıyla gerçekleştirilen saldırı ile İran’ın yer altındaki nükleer tesisleri hedef alındı. Saldırıya savaş gemilerinin de destek verdiği aktarıldı.
ABD Başkanı Donald Trump, saldırıyı sosyal medya hesabından duyurduğu mesajında; “Fordo artık yok. Tüm uçaklarımız İran hava sahasının dışında. Şimdi barış zamanı.” ifadelerini kullandı. Trump, saldırının ABD, İsrail ve dünya için tarihi bir an olduğunu iddia etme pişkinliğinde bulundu ve “tam kapasiteli” bomba kullanıldığını övgüyle belirtmeyi de ihmal etmedi.
Trump, Beyaz Saray’dan ulusa sesleniş konuşması yapacağını ilan ederken, İsrail devlet televizyonu Kan, saldırıların İsrail’le tam koordinasyon içinde yürütüldüğünü duyurdu.
Bu gelişmeyle birlikte ABD, onuncu gününe giren bu savaşa ilk kez doğrudan ve fiilen dahil oldu. Böylece vekil güçler üzerinden sürdürülen emperyalist hegemonya mücadelesinin yeni bir evresine geçilmiş oldu.
İran’dan yapılan açıklamada, “Fordo tamamen yok edildi” diyen Trump’ın iddiasının aksine, tesisin saldırıdan sınırlı zarar gördüğü ve nükleer sızıntı olmadığı söylendi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD saldırılarının ardından Fordo dâhil tesis dışı radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış saptanmadığını bildirdi.
Emperyalist/Siyonist saldırganlığa karşılık veren İran, işgal altındaki Filistin topraklarında (İsrail) bugün de birçok askeri hedefi vurduğunu duyurdu.
***
Cenevre’deki müzakerelerde estirilen iyimserlik rüzgârı eşliğinde gerçekleştirilen Amerikan saldırısı, zamana yayılan müzakere süreçlerinin ve uluslararası diplomatik girişimlerin kurmaca olduğunu ve devre dışı bırakıldığını gösteriyor. Cenevre’de ve diğer başkentlerde yapılan müzakerelerin, yalnızca taktiksel oyalama seremonileri olduğu görülmüştür. Diplomasi, zamana oynayan bir sahne dekoruna dönüşmüş; asıl niyet, B-2 uçaklarına yüklenen bombalarla sahaya taşınmıştır.
Hal böyleyken saldırının ardından Trump’ın, “Şimdi barış zamanı” demesi, kaba bir riyakarlıktır. Zira “barış” denilen şey, Fordo’nun ve sivil yerleşim alanlarının bombalandığı bir haritanın üzerine inşa edilmez.
Bu savaş sadece İran’a değil, Ortadoğu halklarına karşı açılmıştır. Hegemonya mücadelesinin kan gölüne çevirdiği Ortadoğu coğrafyasından ötesine taşınma riski her geçen gün büyümektedir.
ABD'nin yapmak istediği şey, küresel egemenlik çatışmasında elini güçlendirmektir. Sahaya sürmeye çalıştıkları İran Şahı'nın oğlu gibi düşkün kuklalar üzerinden Amerikan güdümünde bir rejimin inşasını sağlamaktır.
Bu model daha önce Irak’ta denendi, Libya’da uygulandı, Suriye’de parçalı biçimde yürütüldü. Şimdi sıra İran’da. İran’ı yakıp yıkarak hegemonya savaşında elini güçlendirme hesabı yapan Washington’daki savaş kundakçılarının hedeflerine ulaşması bu kez her zamankinden zordur. Hatta tersi sonuçlarla da karşılaşabilir.
***
Bu saldırı, Batılı emperyalistlerin o çokça övündükleri “uluslararası hukukun” tamamen işlevsiz olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
Ne BM Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ne de başka bir uluslararası yapı bu saldırıyı engellemek için hiçbir şey yapmamıştır.
Uluslararası sistemin patronları artık oyunu kuralına göre oynamıyor; kuralları parçalayıp yeni “gerçeklikler” dayatıyorlar. Tek geçerli “kural” barbarlıktır: Gücü olan, hedeflerine ulaşmak için bombalar, yakıp yıkar, soykırım yapar vb…
Böyle bir tabloda dünya ciddi bir küresel savaş riski ile karşı karşıyadır. “İsrail-İran savaşı”, ABD’nin doğrudan müdahalesiyle hegemonya mücadelesinin daha da kızışacağı açıktır. Rusya ve Çin’in bu duruma nasıl karşılık vereceği, savaşın ve bu mücadelenin yönünü etkileyecek temel faktörlerden biri olacaktır.
***
Bugün Ortadoğu’nun göğünde uçan hayalet uçaklar, sadece İran’ın değil, dünyanın geleceğini de hedef alıyor. Bu savaş, artık yalnızca nüfus alanları için verilmemektedir; insanlığın değerleri de bombaların altında gömülmek istenmektedir.
Şimdi barış isteyenler, barışın ancak emperyalizme savaşarak geleceğini bilmek zorundalar.