ABD Başkanı Donald Trump Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni(BAE) ziyaret etti. Petro-dolar zengini bu orta çağ artığı rejimlerin kral ve emirleri, Trump’ı memnun eden anlaşmalara imza attı. Yüz milyarlarca dolarlık ihaleleri çantasına yerleştiren Trump, bu rejimlerin Gazze’de soykırım yapan İsrail’le işbirliğini daha da pekiştirmelerini de istedi. Kral ve emir takımı Trump’ı bu konuda da memnun etmekten geri durmadı.
BAE ve Katar, İsrail’le ilişkilerin “normalleştirilmesini” öngören Abraham Anlaşmalarına dahil olmuştu. Bu iki rejim, Gazze’de devam eden soykırıma karşı kayda değer bir tutum sergilemiyor. Katar’da bazı Hamas yetkililerinin yaşıyor olması da bu gerçeği değiştirmiyor. Nitekim Katar’ın soykırımcı Netanyahu’nun seçim kampanyasını finanse ettiği kısa süre önce İsrail medyası tarafından açığa çıkartılmıştı. Suudi Arabistan ise, Siyonist rejimle çeşitli düzeylerde işbirliği yapmasına rağmen henüz Abraham anlaşmalarına imza atmadı. Veliaht prens Muhammed Bin Selman bu konuda adım atmaya hazır olsa da uygun şartların oluşmasını bekliyor. Trump ise bu kadarına “anlayış” gösteriyor.
Bin Selman-Erdoğan ikilisi soykırımcı Colani için devrede
Suriye’deki cihatçı terör rejiminin baş hamisi AKP şefi Tayyip Erdoğan’dır. İkinci sırada ise Suudi Arabistan’ın fiili kralı Bin Selman geliyor. Trump’ı Riyad’da ağırlayan Bin Selman, yüz milyarlarca dolarlık ihalelere imza atarak Washington’daki efendileri nezdinde rüştünü birkez daha ispatladı. Buradan aldığı güçle, Colani ile görüşmesi için Trump’ı ikna etmeye çalıştı. Tabi bu konuda yardımına koşan AKP şefi oldu.
Trump nezdinde kullanışlı olan Bin Selman-Erdoğan ikilisi, kendilerinden beklenen uğursuz rolü şevkle oynadılar: Şam’daki cihatçı-terör rejimin başı Colani’yi (Ahmed Şara) Trump’la aynı masaya oturttular. Trump-Bin Selman-Colani görüşmesine Erdoğan’da çevrimiçi katıldı. Böylece takım tamamlandı: Soykırımcı Colani ile hamileri aynı toplantıda buluştu.
Geçtiğimiz Mart ayında Alevilere yönelik bir soykırım gerçekleştiren, 8 Aralık 2024’ten bu yana ise katliam, kaçırma, işkence, yağma ve talan gibi uygulamaları sürdüren THŞ rejimine yalnızca destek vermekle kalmayan, uluslararası alanda da bu cihatçı teröristler için çalışan Erdoğan, Trump’ın Colani ile görüşmesinde oynadığı rolden dolayı pek gururlanmış olmalı. Bin Selman’ın yüz milyarlarca dolarlık ihalelerinin etkisi olsa da Erdoğan’ın Trump’la yaptığı pazarlıkta ABD emperyalizmine ne vaat ettiği bilinmiyor. Ancak Trump’ı memnun eden kirli/kanlı pazarlıklar yapıldığından ve vaatlerde bulunulduğundan kuşku duymak gerek.
Trump ambargoyu kaldırdı
ABD emperyalizmi, cihatçı terör örgütleriyle yıkamadığı Baas yönetimine boğucu bir ambargo uygulamıştı. ABD, Suriye’ye uzun yıllardan beri ambargolar uyguluyordu. Ancak önceki döneminde Trump’ın ilan ettiği “Sezar Yasaları” Suriye’yi adeta boğmuştu. Zira Sezar Yasası, Suriye yönetimi ile ilişkileri olan veya ilişki geliştirmek isteyen ülkeleri ve şirketleri hedef alıyordu. Uzun yıllara yayılan yıkıcı savaşa eklenen bu sıkı ambargo, ekonomiyi çökertti. Öyle ki, bir cihatçı teröristin bir ayda aldığı para, Suriye ordusundaki üst rütbeli bir subayın aylık maaşının birkaç katına ulaşmıştı.
ABD, HTŞ ile diğer El Kaide-IŞİD artıklarını Baas yönetimini yıkmak için tetikçi olarak kullandı. Onları başa getirdi ancak ambargoyu hemen kaldırmadı. Önce 8 maddeden oluşan koşullar listesi ilan etti. Colani ile görüşmede Trump 5 koşul dayattı. Yani 3 koşul yerine getirilmiş. Trump yönetimi, cihatçı terör rejimini ambargo sopası ile iyice hizaya getirdi. Artık Şam’da Erdoğan-Bin Selman himayesinde, ABD uşağı, İsrail yaltakçısı bir cihatçı terör rejimi işbaşında. Uzun yıllar boyunca yaptırımlarla Suriye halklarının sefaletini derinleştiren Trump, şimdi HTŞ rejiminin işini kolaylaştırmak için yaptırımları kaldıracağını ilan etti.
Cihatçı teröristlerle birlikte “teröre karşı mücadele”
Trump, HTŞ ile ittifak kurarak “teröre karşı” mücadele edecekmiş. Cihatçı terörü Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve diğer ülkelerin başına saran Amerikan emperyalizmi, şimdi “cihatçı terörist HTŞ ile cihatçı teröristlere karşı mücadele” edeceğini söylüyor.
Trump’ın Colani’den bunu istemesi “deli saçması” gibi görünse de kendi içinde bir mantığı var. Zira Trump, artık çok sayıda cihatçı terör örgütüyle değil, devletin başına oturtulan bir terörist örgütle, HTŞ ile muhatap olmak istiyor. Ne de olsa ileride çok sayıda gruba ihtiyaç duyarsa, HTŞ’yi parçalamak zor değil.
Bu arada Trump’ın “yabancı teröristler Suriye’den çıkarılsın” diye ifade edilen bir talebi de var. Suriye’ye karşı savaşta dünyanın cihatçı katillerini toplayıp Baas yönetimi ile halkların üzerine salan ABD ile Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, BAE gibi işbirlikçileridir. Kafa kesen, karın deşen bu vahşi sürülere yüz milyarlarca dolar akıttılar. Dolayısıyla Trump’ın bu isteğinin sahte olduğunu söylemek gerek. Zaten HTŞ’nin kendisi de pek çok devletten devşirilen cihatçıları barındırıyor. Trump’ın desteklediği Colani, yabancı cihatçıların en azılılarına yüksek askeri rütbeler dağıttı. Yani sözü edilen yabancı teröristler THŞ rejiminin temel dayanaklarından biridir. Bu arada Trump’ın IŞİD’e karşı savaşta eski IŞİD şefi Colani’den istemesi tam bir maskaralık. IŞİD’e karşı IŞİD artığı HTŞ… Bu, “iti ite kırdırma ihtiyacı” hasıl olursa gerçekleşecek bir şeydir. ABD, “IŞİD’e karşı savaş” söylemiyle Suriye topraklarını işgal etmişti. Oysa bu sürede IŞİD’le işbirliği yaptığına dair sayısız haber çıktı.
Soykırımcı İsrail’in çıkarlarını korumak esastır
Orta çağ artığı ideolojiye dayanan vahşi bir cihatçı rejimin “uygar” emperyalistlerin desteğine mazhar olmasının bir çok nedeni var. Bu nedenlerin başında cihatçı teröristlerin İsrail’e yaltaklanmaları geliyor. Bu örgütler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Lübnanlı gazeteci Nidal Hamade, Suriye’de başa getirilmeden önce HTŞ ile İsrail arasında anlaşma yapıldığını söylüyor. 4 Aralık’tan sonraki gelişmeler Nidal Hamedey’i haklı çıkarıyor. Zira HTŞ rejimi Alevi soykırımı için cihat ilan ederken, Golan tepelerinden başlayarak Suriye’nin güneyini işgal eden İsrail’e karşı hiçbir şey yapmadı. İkinci cihadı Dürzilere karşı ilan eden Colani rejimi, başkent Şam’ın 16 kilometre yakınına askeri yığınak yapan işgalci İsrail ordusuna karşı kılını kıpırdatmıyor.
HTŞ ile başındaki Colani’yi emperyalistler nezdinde “kıymetli” kılan şey, İsrail karşısında aldığı bu tiksinti verici tutumdur. Ancak Trump bu kadarını da yeterli bulmuyor. Hem cihatçı rejimin Abraham anlaşmalarına katılmasını istiyor hem Suriye’deki “Filistinli teröristleri” sınırdışı edilmesini dayatıyor. Trump’a göre, topraklarını işgal eden İsrail’e karşı direnen Filistinliler “terörist”, kafa kesen karın deşen HTŞ ise, “teröre karşı mücadelede müttefik.” Bu yaklaşım emperyalistlerin iki yüzlülüğünü bir kez daha dışa vuruyor.
HTŞ rejimini “normal” kabul edip kalıcı hale getirme çabaları, bölge halklarının başına yeni belalar açmaktan başka bir sonuç doğurmayacak. Ortadoğu halkları emperyalist/siyonist güçlerle bölgesel suç ortaklarına karşı birleşik mücadeleyi geliştirmeden ne bu uğursuz döngü kırılabilecek nede halkların çektiği acılar son bulacak.