Netanyahu’nun “rüyası” gerçek oluyor

İsrail İran’a saldırdı

Netanyahu ve çevresindekiler uzun zamandır İran’a karşı bir savaşı hayal ediyordu. Netanyahu, ülkenin sivil, askeri ve nükleer altyapılarına ve bireylerine yönelik “önleyici” saldırıyı, İran’ın asla nükleer bomba sahibi olmaması gerektiği gerekçesiyle meşrulaştırıyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 14 Haziran 2025
  • 22:53

Eylül 2024’te İsrail hava kuvvetleri Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı 80 tondan fazla patlayıcıyla öldürdü. Bunun ardından Başbakan Benjamin Netanyahu “yedi cephede savaş” sözü verdi. Dönemin Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail Kanal 12’ye verdiği bir röportajda, başlangıçta yalnızca 40 ton patlayıcı kullanılmasının planlandığını, ancak kendisinin iki katına çıkarılmasını emrettiğini ve bu emrin yerine getirildiğini açıkladı.

Netanyahu’ya göre İsrail şu anda yedi cepheden saldırıya uğruyor ve kendini savunmak zorunda. Bu yüzden “yeniden dirilen İsrail” adına yedi cephede savaşılması gerektiğini savunuyor. Bu cepheler arasında Gazze’deki bir soykırım, işgal altındaki Batı Şeria’da yıkım, Lübnan’a karşı savaş, Suriye’ye yönelik saldırılar, Yemen, Irak ve nihayetinde İran’a yönelik bombalamalar yer alıyor.

İsrail’in ne silah ne mühimmat ne de finansman sorunu var. Netanyahu’yu öven ve onun ordusunun “yeniden dirilen İsrail”e boyun eğmeyen herkesi yerle bir etmesini destekleyen bağışçılar eksik olmuyor. ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetoları da eksik olmuyor. Almanya’da bile, eski Bild genel yayın yönetmeni ve blog yazarı Julian Reichelt, İsrail’in Gazze’de çocukları öldürmesini haklı bularak boyun eğme anlamına gelen açıklamalar yapabiliyor.

Netanyahu ve çevresindekiler uzun zamandır İran’a karşı bir savaşı hayal ediyordu. Netanyahu, ülkenin sivil, askeri ve nükleer altyapılarına ve bireylerine yönelik “önleyici” saldırıyı, İran’ın asla nükleer bomba sahibi olmaması gerektiği gerekçesiyle meşrulaştırıyor. Gerçekte ise İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile işbirliği içinde sivil amaçlı bir nükleer program yürütüyor; bu, onun hakkı. Buna karşın İsrail, 1960’lardan bu yana ABD ve Fransa desteğiyle bölgedeki tek nükleer güç olmasına rağmen IAEA ile işbirliği yapmayı reddediyor. İsrail ne BM’yi, ne BM Şartı’nı ne de uluslararası hukuku tanıyor.

Saldırı planı pazartesi günü hayata geçirildi ve ABD yönetimine sunuldu. ABD, bölgedeki askeri üslerde ve elçiliklerdeki personelini azaltmaya başladı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in saldırı gecesi söylediği gibi “artık geri dönüş yok”. Zamir, kim İsrail’in yoluna çıkarsa “ağır bir bedel ödeyecek” dedi. ABD Başkanı Donald Trump, hükümetinin İran’a yapılan bu saldırıyla hiçbir ilgisi olmadığını iddia ediyor ancak bir sonraki “daha da vahşi” saldırı dalgasının hazırlandığını söylüyor. Trump, İran’a seslenerek, ülke tamamen yok olmadan önce bir anlaşma yapmalarını istiyor. Ancak bu saldırı, İran’ı güvenliği için nükleer silah sahibi olmanın gerekliliğine ikna edebilir. Aynı şey, nükleer programlar geliştiren Körfez ülkeleri için de geçerli.

Çeviri: Kızıl Bayrak

Junge Welt - Karin Leukefeld, Beyrut / 14.06.2025