İspanya’da faşist sağın yükselişi

İspanya’nın nüfus olarak en fazla (8,2 milyon), ekonomik olarak da Katalonya ve Madrid’den sonra üçüncü büyük ekonomisine sahip bölgesi Endülüs’te Franco artığı, aşırı sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı Vox’un 109 sandalyeli meclise 12 milletvekili ile girmiş olmasının yankısı İspanya’da ve bütün Avrupa’da sürüyor. Lakin Avrupa Birliği’ne karşı olan Vox, çoğunluğu elde etmeleri durumunda ilk elden Avrupa Birliği’nden çıkacaklarını beyan etmiş bulunuyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 06 Aralık 2018
  • 06:41

İspanya’nın Endülüs Özerk Bölgesi’nde, 2 Aralık 2018’de yapılan yerel seçimlerde, aşırı sağcı Vox (Ses) Partisi yüzde 11 oy alarak 12 milletvekili ile parlamentoya girdi. Vox Partisi 2013 yılındaki kuruluşundan itibaren ırkçı ve milliyetçi söylemlerle gündemi meşgul ediyor. Vox sözcüleri iktidara gelmeleri halinde İspanya’nın federal yapısına son vererek, üniter-merkeziyetçi bir yönetim biçimi inşa edeceklerini her fırsatta dile getiriyorlar.

İspanya’nın Katalan bölgesindeki otonom yapıya olan düşmanlığını da gizlemeyen bu faşist parti, seçimden sonra “Bu seçimle İspanya’nın geleceği belirlenmiştir” diyerek, cüretkar açıklamalarda bulundu.

Kurulduğu 2013’ten bu yana ilk defa bir parlamentoda temsil hakkı elde eden Franco artığı Vox partisinin bu aşamaya nasıl geldiğini ve aşağıda yer alan seçim tablosunu anlamak için İspanya’nın kısa geçmişine bakmakta fayda var.

Endülüs’te yerel secim tablosu

Partiler

Oy oranları

Meclisteki koltuk sayısı

Bir önceki seçime göre +/-

PSOE – Sosyalist İşçi Partisi

27.9%

33

-14

PP – Halk Partisi

20.9%

26

-12

CS – Liberal Sağ Parti

18.3%

21

+12

AA – Alternatif Sol

16.2%

12

+2

Vox – Aşırı Sağcı “Ses “ Partisi

11.0%

12

+12

 

İspanya 1936’dan 1975’teki ölümüne kadar diktatör Francisco Franco tarafından yönetildi. General Franco 1936’da askeri bir darbe ile iktidara el koymuş ve faşist diktatörlüğünü ilan etmişti. Faşist darbe ile tetiklenen İspanya iç savaşından Franco’nun öldüğü 1975 yılına kadar resmi rakamlara göre 114 bin insan kaybedildi, 500 bin kişi öldürüldü.

Bu dönemde faşist Franco diktatörlüğüne karşı mücadele eden “sol ve sosyalist güçler”, “İspanya yarın cumhuriyetçi olacak!” sloganı etrafında birleşip, temel hedef olarak Franco’nun devrilmesine odaklandılar. Franco’nun 1975’teki ölümüyle faşist rejim son bulmasa da sonunun başlangıcı oldu.

23 Şubat 1981’de yapılan genel seçimleri sindiremeyen Franco artıkları, General Milans del Bosch önderliğinde darbe yaparak, daha o gün başbakan seçilmesi planlanan Leopoldo Calvo-Sotelo da dahil mecliste bulunanları rehin alıp, emellerine ulaşmaya çalıştılar. Yeniden bir çatışmayı ve iç savaşı göze alamayan sermaye, Kral Juan Carlos I’i devreye sokarak darbecilerin geri çekilmesini sağaldı. Ve nihayet zamanla İspanya cumhuriyet oldu. Ve bu da sol ve “sosyalistlerin” sonunun başlangıcı oldu.

20 Aralık 2015’te İspanya’da genel seçimler yapıldı. Muhafazakâr Halk Partisi (PP) 350 sandalyenin 123’ünü alarak azınlık hükümeti kurdu ve Mariano Rajoy başbakan oldu. Alternatif Sol Parti Podemos ise 69 milletvekili ile girdiği parlamentoda, 2011’den bu yana başbakan olan Mariano Rajoy’u devirmeyi hedef olarak belirledi. Katalonya bölgesinde 2017 Ekim’inde yapılan bağımsızlık referandumunu tanımayan Başbakan Mariano Rajoy orduyu Katalonya’nın üzerine salmış, Katalonya Özerk Bölgesi Başbakanı Carles Puigdemont’un ülkeyi terk ederek Belçika’ya sığınmasına yol açmakla kalmamış, Katalonya’ya kayyum atamıştı. Bu gelişmeler Başbakan M. Rajoy’u yıpratarak, sol popülist Pademos’un elini güçlendirdi. Haziran 2018’de verilen bir gensorunun akabinde yapılan güven oylamasında Rajoy hükümeti düşürüldü. Böylece İspanya tarihinde güven oyu alamadan düşen ilk hükümet oldu, Rajoy’un kabinesi.

Akabinde Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), Pademos’un da desteğini alarak azınlık bir hükümet kurdu ve Pedro Sanchez başbakan oldu. Sanchez’in ilk icraatlarından biri Katalan bölgesindeki kayyumu kaldırmak oldu. Bu, bir yumuşama iklimine yol açsa da ılımlı hava uzun ömürlü olmadı. İspanya savcıları Katalan yöneticilere vatana ihanet davaları açarak, 25 yıla varan hapis cezaları ile cezalandırılmaları talebinde bulundular. Keza Ekim 2018’de referandumun yıldönümünde Katalonya’da yapılan gösterilere PSOE’li Pedro Sanchez de ordu ve polis güçlerini saldırttı.

Tüm bu gelişmeler işçi ve emekçilere yönelik ekonomik saldırılar eşliğinde gerçekleşti. 2008 krizi ile beraber yüzde 30’lara varan işsizlik oranı, 2013’te yüzde 20’lere düşse de bu, İspanya’nın ekonomik krizi atlattığını göstermiyor. İspanya yeni bir Yunanistan olma yolunda Avrupa Birliği’nin de korkulu rüyası oldu ve hala olmaya devam ediyor. Bugün hala işsizlik yüzde 20’lerde seyrediyor. Gençler arasındaki işsizlik ise resmi rakamlara göre yüzde 37’lerde. Böyle bir ortamda Pedro Sanchez’in azınlık hükümeti, bir yılını doldurmadan, 2018’de yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleriyle birlikte genel seçime de giderek ömrünü doldurmuş olacak.

Tüm bu gelişmeler eşliğinde, İspanya’nın nüfus olarak en fazla (8,2 milyon), ekonomik olarak da Katalonya ve Madrid’den sonra üçüncü büyük ekonomisine sahip bölgesi Endülüs’te Franco artığı, aşırı sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı Vox’un 109 sandalyeli meclise 12 milletvekili ile girmiş olmasının yankısı İspanya’da ve bütün Avrupa’da sürüyor. Lakin Avrupa Birliği’ne karşı olan Vox, çoğunluğu elde etmeleri durumunda ilk elden Avrupa Birliği’nden çıkacaklarını beyan etmiş bulunuyor.

Sonuç itibariyle görüldüğü üzere kendisine Sosyalist İşçi Partisi diyen PSOE, düzene hizmet etmekte kusur etmediği gibi, kitlelerde hayal kırıklığı yaratarak, adeta Franco artığı sağcı-faşist Vox’un elini güçlendirmiştir.

Öte yandan 2014’teki kuruluşundan 4 ay sonra Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 54 milletvekilinden beşini alarak temsil edilen, 2015 Aralık ayında yapılan genel seçimlerde yüzde 20,7 oranında oy alarak 350 sandalyeli Ulusal Meclis’e 69 milletvekili ile girmeyi başaran sol popülist Podemos’un da yarattığı yankıya ve pozitif havaya rağmen, 4 yıllık bir zaman diliminde yapabileceklerinin sınırları açığa çıkmış bulunuyor. Podemos, daha yakın zamanda Yunanistan’da SYRİZA’nın (Radikal Sol Birlik) yarattığı “olumlu” havayı İspanya’da yakalayabileceği umudundaydı. SYRİZA’nın düzen sınırları içinde yapabilecekleri her geçen gün netleştikçe Podemos’un kendisi de güç kaybetti. Zira kendi sınırları da ayan beyan açığa çıktı.

Kişi ve partilerin niyetlerinden bağımsız olarak, kurulu düzen sınırları içinde kalındığı, kapitalist düzen hedef alınmadığı sürece, en iyi ihtimalle SYRİZA ve Podemos örneklerinde görülen sonuçlardan öteye geçilemez. “Espana Manana Sera Republicana (İspanya yarın cumhuriyetçi olacak)” denildi ve bu gerçekleşti. Fakat kapitalist sömürü çarkı bütün kurumlarıyla olduğu yerde duruyor.

Bu nedenle Türkiye’de kendi başına “Kahrolsun AKP ve Erdoğan diktatörlüğü” söylemi ile yol almak isteyenler, en iyi ihtimalle aynı akıbeti yaşarlar. Kapitalist sömürü düzeni hedef alınmadıkça, onun sınırları dışına çıkılmadıkça hiçbir araç ve yol işe yaramayacaktır. Tek çözüm bu sömürü düzeninin yıkılmasıyla kurulacak olan sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetidir.