Tarihte bir dizi faşist katliam ve provokasyonların gerçekleştiği ve bunlara karşı direnişlerin sergilendiği mart ayının devrimciler için anlamı bilinir. Bu yüzden devrimci yapılar tarafından her yıl 12 Mart Gazi, 14-15 Mart Ümraniye, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe anmaları ortak eylemselliklere konu edilir. Tutsak edilerek toplumsal mücadeleden koparılmak istenen devrimci ve komünist tutsaklar da bulundukları mevzilerde bu geleneği sürdürürler.
Bu geleneğin bir parçası olarak, bulunduğumuz Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi'nde her yıl gibi bu yıl da gerçekleştireceğimiz 12-16 Mart ortak anma programı için diğer yapılara bir öneri getirdik. Faşist katliam ve provokasyonların protestosunu içeren böylesi bir etkinlikte bu yıl tam da bugünlerde kamuoyuna yansıyan Suriye'de yaşanan Alevi / Nusayri katliamını protesto etme için rutin anma programına “Katil HTS, işbirlikçi AKP!” sloganını ekleyelim, dedik. Sonuçta tarih, coğrafya ve failler değişse de katliamcı faşist zihniyet her yerde aynı pratik sonuçları doğuruyor. Ayrıca meseleye ilişkin farklı bir slogan önerisi var ise buna da açık olduğumuzu belirttik.
Fakat bu önerimiz diğer dostlarımız tarafından reddedildi. PKK’li dostlarımız, bu slogana katılmayacakları yönünde görüş beyan ettiler. Bu tercihlerinin gerisinde, aynı günlerde kamuoyuna yansıyan HTS ile SGD arasındaki mutabakatın mı olduğunu veya başka bir politik değerlendirmenin mi yattığını bilmiyoruz.
MKP’li dostlarımız, öneriye dair ortaklaşma sağlanırsa kendileri için bir sorun teşkil etmeyeceğini söylediler. Sağlanamadığında ise çözüm olarak, katliamın tekrarlanması durumunda ayrı bir eylemselliğe konu edilebileceği önerisinde bulundular. Meseleyi ayrı bir eylemselliğe konu etmeyi “tekrarlanması” durumuna bağlamalarına anlam veremediğimizi kendilerine ilettik.
TİKB’li dostlarımız ise programa eklenmesini önerdiğimiz slogan için “gerek yok” diyerek yine anlayamadığımız bir başka tutum sergilediler. MKP’li dostlarımızın “çözüm” olarak sunduğu öneriyi uygun buldukları yönünde görüş beyan ettiler.
TKP/ML’li dostlarımız da önerilen sloganın programa eklenmesini “gerekli bulmadıklarını” açıkladılar. Meselenin ayrı bir eylemselliğe konu edilip edilmemesine dair ne bir fikir beyanında bulundular ne de ayrı bir slogan önerisi getirdiler.
Böylelikle önerimiz karşılık bulmadığı ve bir etkinliğe konu edilmesi yönünde bir irade ortaya çıkmadığı için, HTŞ çeteleri tarafından gerçekleştirilen vahşi katliama maalesef herhangi bir tepki verilemedi.
Öte yandan, MKP 3. Kongre sürecinde yaşanan ayrışma sonrasında kendilerini Maoist Komünist Partisi olarak duyuran dostlarımıza da (diğer yapılar tarafından tanınmamaları nedeniyle) her yıl ayrı yaptıkları 12-16 Mart anma programını bu yıl birlikte yapma teklifine olumlu yaklaştıkları için aynı öneriyi iletmiş olduk. Aldığımız yanıt, “tarihsel anmalar”da yaşanan katliamın protesto edilmesine ilişkin slogana yer verilmesinin uygun olmayacağı, ayrı bir program önerisiyle bizlere tekrar davette bulunacakları şeklinde oldu. Konusu bizzat faşist katliamlar, provokasyonlar olan bir “tarihsel anma”da yine benzer bir faşist katliamı protesto eden bir sloganın anma programına dahil edilmesinin ne tür bir mahsuru olduğunu anlayamasak da, “ayrı bir program” önerisi nedeniyle üzerinde durmayı gerekli görmedik. Mevcut haliyle programa iştirak etmiş olduk. Fakat gerçekleşen anmadan birkaç gün sonra “konunun gündemden düştüğü” gerekçesiyle ayrı program örgütlemekten vazgeçtiklerini bildirdiler. Dışarıda katliama dair eylemsellikler çeşitli biçimlerde ve yerlerde sürdüğü halde!..
Sonuç olarak; bizlere hiç de uzak olmayan bir coğrafyada, orta çağ artığı gerici bir ideolojinin temsilcileri tarafından gerçekleştirilen faşist katliama karşı maalesef bulunduğumuz alandan herhangi bir ses verememiş olduk. Üstelik dışarıda demokratik Alevi kurumlar, devrimci ve ilerici kurumlar, dahası düzen partisi CHP, hatta kırk yıllık MHP'li kimliği ile bilinen Cemal Enginyurt gibi figürler bile tepki vermekten, konuyu gündemde tutmaktan geri kalmadı. Böyle bir durumda devrimci tutsakların konuya tepkisiz kalmaları, yapılan öneriyi “gerek yok” tarzında yanıtlamaları üzerine düşünülmesi gerekiyor. Aynı yapıların dışarıdaki 12-16 Mart anmalarında katliamı ele aldıklarına dair haberlere rağmen, benzer bir düşünsel ve pratik tutarlılığın içerde neden gerçekleşemediğini anlamak mümkün değil.
Şunu belirtmemiz gerekir. Elbette tecrit koşullarında bulunuyor olmamız, her sürece, olaya anında vakıf olmamıza engel teşkil etse de, katliama ilişkin haberler günlerce yazılı ve görsel medyada çıkmış, bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Dahası politik refleks hızla harekete geçemiyor olabilse de, meseleye ilişkin politik duyarlılığın canlanması açısından konuyu gündeme getirerek, diğer dostlarımızın bilgisine sunarak, bu yönde çaba sarf ettiğimizi düşünüyoruz. Buna rağmen politik bir kayıtsızlık içerisinde kalınmış olunmasına bir anlam veremediğimizi belirtmek istiyoruz. Benzer gelişmelere karşı uyarıcı bir etki yaratması bakımından bu deneyimi devrimci kamuoyuyla paylaşmayı uygun bulduk.
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi'nden
TKİP dava tutsağı Onur Kara