İmamoğlu ve bazı CHP’lilerin tutuklanmasının ardından başlayan ve baskı rejimine karşı mücadeleye evrilen eylemler sürüyor. Eylemler kitlelerin öfkesini olduğu saray rejiminin sokağa çıkan kitlelerden duyduğu korkuyu gözler önüne seriyor. Artan devlet terörü bunun yansıması olarak gerçekleşen tutuklamalar tam da bu korkunun ürünü.
***
Ülkenin içinde bulunduğu çok yönlü krizler tablosu içinde her türlü esneme olanağını yitiren saray rejimi çareyi baskı rejimini koyulaştırmakta arıyor. Ve buna karşı koyan, harekete geçen, söz söyleyen herkesi yargı sopasıyla sindirmeye çalışıyor.
Öyle ki yalnız eylemciler değil polisin eylemcilere yönelik saldırısını görüntüleyen, duyuran gazeteciler, paylaşım yapan insanlar bile bu terörden nasibine düşeni aldı. Sosyal medya engellemeleri devreye girdi.
RTÜK, protesto eylemlerini gösteren TV kanallarına ağır cezalar yağdırdı. Son olarak 10 Nisan’da gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel gözaltına alındı. Avukatları Soykan ve Ağırel’in zaten adliyeye ifade vermeye gideceklerini söylediler. İmamoğlu dosyasının çelişkileri ve iktidarın yolsuzlukları üzerine çalıştığı bilinen iki gazetecinin gözaltına alınması elbette FETÖ dönemindeki FETÖ’yü araştıran gazetecilerin “dokunan yanar” mantığıyla gözaltına alınmasını hatırlattı.
Yaşananlar bir kez daha gösteriyor ki bu ülkede burjuva manada dahi hukuktan söz etmek mümkün değil. Ama başta Adalet bakanı olmak üzere AKP sözcüleri hukukun dışına çıkmadıklarını ve yargının bağımsız olduğunu haftada iki üç kez utanmadan söyleyebiliyorlar.
***
Öte yandan genel olarak kapasitelerinin üzerinde doluluğa sahip hapishaneler son tutuklamalarla daha da doldu.
Kapasiteleri 299 bin 940 olan hapishaneler 398 bin 694 kişiye ulaşarak mevcut kapasiteyi zaten 98 bin 754 kişiyle aşmıştı. Bu artışa karşı saray rejiminin çözümü hapishane sayısını arttırmak oluyor. Ama yapılan hapishane sayısı sarayın tutuklama terörünün hızına yetişemiyor.
Tutuklananlar, kapasitelerinin çok üzerinde doluluğa sahip olduğu için mahpusların nöbetleşe uyuduğu, gelen iaşelerin (yemek)yetmediği, insanların aç kaldığı mahpushanelere götürüldüler. Bu yetmez gibi götürüldükleri hapishanelerde psikolojik baskı ve fiziki saldırıya uğrayacakları şekilde yerleştirildiler. İzmir Menemen Hapishanesi’nde tutuklanan 10 kişi adli koğuşlara konuldu. Ayakta sayımı kabul etmeyen tutuklular gardiyanların saldırısına uğradı.
İzmir Barosu avukatları tutuklanan insanlarla görüşerek işkenceyi tespit etti ve suç duyurusunda bulundu. Marmara (Silivri) Hapishanesi’nde yeni tutuklanan gençlere psikolojik saldırının yanısıra fiziki saldırıların da olduğu söyleniyor.
***
Saray rejiminin uyguladığı tutuklama terörüne rağmen halk hareketi son bulmuş değil. Başta gençler olmak üzere halkın korku duvarını bir bir aştığını söylemek pek de yanlış olmayacak. Yoğun tutuklama saldırılarına rağmen hala eylemlerin sürmesi bunu gösteriyor. Sarayın tutuklama terörü halkın öfke ve tepkisinin oluşturduğu direniş duvarını çarpıp geri dönüyor. Artan devlet terörü karşısında sokakları doldurarak halk hareketini büyütme ve tutuklananlarla dayanışma görevi hepimizin önünde duruyor. Özgürlüğün yolu baskı ve teröre boyun eğmemekten geçiyor.
H. Ortakçı