Trump-Erdoğan-Netanyahu:

Al birini vur ötekine

Trump’ın sergilediği sömürgeci, küstah tutum, Erdoğan-Netanyahu ikilisinin kucaklaşmasını sağlamaya istekli olduğuna da işaret ediyor. Zira o, “sevdiği” Erdoğan’a nasıl şekil vereceğini iyi biliyor. Geriye Netanyahu’nun “makul” olması kalıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Nisan 2025
  • 16:49

Kapitalist emperyalist devletlerin tepelerine oturtulan kişiler, sermayenin dönemsel siyasi tercihlerini yansıtır. Sistemin krizi derinleştiğinde ırkçı ve faşist figürler devlet başkanı, başkan, Cumhurbaşkanı, başbakan koltuklarını işgal etmeye başlar. Kitle hareketinin geliştiği ülkelerde bu tarz figürler iktidarda uzun süre tutunamasa da (Brezilya’da Bolsonaro gibi…) birçok ülkede uzun yıllar saltanat sürebiliyor, Erdoğan-Netanyahu ikilisi gibi... 

Donald Trump, Tayyip Erdoğan, Binyamin Netanyahu üçlüsü bu “türün” tipik temsilcileri olarak sivrilen isimlerden ve aralarında genelde yakın ilişki oluyor. Örneğin Macaristan’ın faşist Başbakanı Urban, İsrail’deki dinci-faşist rejimin şefi Netanyahu ile çok iyi anlaşıyor. Bu arada Urban’ın Erdoğan’la da arasının iyi olduğunu hatırlatalım. Avrupalı faşistlerin ayırt edici özelliklerinden biri anti-semit olmalarıdır. Ancak buna rağmen Netanyahu’nun Gazze’de yürüttüğü soykırım savaşına destek verdiler. Görüldüğü üzere faşistlerle ırkçı-siyonistlerin aynı hendekte pusuya yattıkları zamanlardayız. 

*** 

 Savaş suçlusu Netanyahu’yu ABD’ye çağıran Trump, Gazze’de soykırım savaşını yeniden başlatan İsrail’e desteğinin tam olduğunu birkez daha teyit etti. Soykırımdan sorumlu olan Netanyahu ile birlikte utanmadan kameraların karşısına geçen Trump, AKP şefine duyduğu “sevgiyi” de dünyaya ilan etti:

“Erdoğan adında bir adamla çok iyi ilişkilerim var. Belki basın bana kızacak ama Erdoğan’ı seviyorum. O da beni seviyor. Hiçbir sorunumuz yok. Sert ama akıllı bir adam. 2 bin senedir kimsenin yapamadığını yaptı ve Suriye’yi ele geçirdi.”

Netanyahu’ya dönerek “Siz makul olduğunuz sürece; Türkiye ile yaşadığınız her sorunu çözebileceğimi düşünüyorum. Bu konuda siz de biz de makul olmalıyız” diye devam eden Trump, Rahip Brunson olayını anımsatarak şu ifadeleri kullandı: 

“Rahibi Türkiye'den geri aldık. Bunu hatırlıyor musunuz? Bu o zamanlar büyük bir olaydı ve onu geri aldık. Türkiye ve lideriyle çok ama çok iyi bir ilişkim var ve bu sorunu çözebileceğimizi düşünüyorum. Şu anda bunun bir sorun olacağını sanmıyorum.” 

Kendisinin İsrail için ABD’de olabilecek en iyi Başkan olduğunu söyleyen Trump, yanına oturttuğu Netanyahu’ya Erdoğan’la nasıl pazarlık yapabileceğini anlatıyor. Burada dikkat çeken şey, Trump’ın Erdoğan’ı tehditle nasıl yola getirdiğini anlatıp aşağılaması ve Netanyahu’ya tutması gereken yolu göstermesinden ibaret değil. Yanı sıra Erdoğan’la “karşılıklı sevgiye” dayalı ilişkiler kuran Trump’ın aynı anda Netanyahu’nun başında bulunduğu soykırımcı rejime sınırsız destek vermesidir. Arada bir farklı laflar etse de Aslında Erdoğan’da soykırım yapan işgalci İsrail ordusuna halen petrol, çelik ve diğer ihtiyaç malzemelerini taşımaya devam ediyor. 

Elbette Erdoğan İsrail’le suç ortaklığını açıktan savunamıyor. Hatta gizlemek için kendisi de müritleri de kıvranıp duruyorlar. Bunun için kimi zaman İsrail’i ve Netanyahu’yu “sert” ifadelerle hedef alıyor. Ancak bu pürüz, Trump-Erdoğan-Netanyahu “şer” üçlüsünün aynı safta yer aldığı gerçeğini değiştirmiyor. Unutmamak gerekiyor ki, Suriye’nin yıkılıp cihatçı terör şebekelerine teslim edilmesinden Erdoğan’ın ve başında bulunduğu rejimin rolü eşsizdir. Bu ise, İsrail’e yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Suriye’den parsa kapma konusunda taraflar arasında birtakım pürüzlerin çıkması bu gerçeği değiştirmez. 

İsrail Suriye topraklarının bir kısmını işgal etmekle yetinmiyor. Cihatçı terör örgütlerinin Türkiye ile birlikte yeni askeri üsler kurmasına da izin vermiyor. Kaldı ki, HTŞ rejimi İsrail’in Suriye ordusuna ait tüm ağır silahları ve altyapıyı yok etmesine lafta da olsa itiraz etmedi. Buna karşın Erdoğan rejiminin İsrail’in izni olmadan bir takım askeri tesisler kurup oralara ağır silahlar yerleştirmesini engelliyor. Bu gerilim ise esasa ilişkin bir sorundan kaynaklanmıyor. Suriye’nin parsellenmesi ve nüfuz alanlarının genişletilmesi noktasındaki rekabetten kaynaklanıyor. Trump’ın aracılık edeceği pazarlıkla çözülebilir. Nitekim Trump’ın Erdoğan övgüsü, AKP ve beslediği medyada büyük heyecan yarattı.

Trump’ın sergilediği sömürgeci, küstah tutum, Erdoğan-Netanyahu ikilisinin kucaklaşmasını sağlamaya istekli olduğuna da işaret ediyor. Zira o, “sevdiği” Erdoğan’a nasıl şekil vereceğini iyi biliyor. Geriye Netanyahu’nun “makul” olması kalıyor. Bundan ötesi kolay. Ne de olsa Trump, tarafların arasını bulunca Erdoğan’ın soykırımcı Netanyahu ile kucaklaşmasının önünde bir engel kalmayacak.