Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), HTŞ ile diğer IŞİD-El Kaide artıklarının Şam’da yönetime el koydukları 8 Aralık 2024’te başlattıkları Alevi katliamını aylarca sessizce izledi. Ancak 6 Mart’tan sonra katliamların soykırım boyutuna ulaşmasını görmezden gelemedi ve sınırlı da olsa bir rapor hazırladı. Rapor sadece Banyas kenti ve çevresindeki katliamların bir kısmını kapsıyor. Yine de rapor, HTŞ yanlısı milislerin “savaş suçları”nın belgelediğini teyit ediyor.
Uluslararası Af Örgütü raporu, HTŞ yanlısı milislerin Banyas’taki Alevileri hedef aldığını kaydediyor. Katliamların bağımsız olarak soruşturulması ve sorumlularının hesap vermesi çağrısında bulunuyor.
Katliamdan HTŞ yönetimini sorumlu tutan UAÖ raporunda, “Hükümet yanlısı milislerin 8-9 Mart 2025 tarihlerinde kıyı kenti Banyas'ta 100'den fazla kişiyi öldürdüğü” belirtiliyor. “Özellikle Alevileri hedef alan 32 kasıtlı cinayet vakasının belgelendiği”ni, “silahlı saldırganların kurbanları öldürmeden önce onlara mezhepsel kimliklerini sorduklarını”, “kurbanların ailelerini, dini törenler veya kamusal cenaze törenleri düzenlemeden, sevdiklerini toplu mezarlara gömmeye zorladığını” saptıyor.
Katliama dair medya hesabından açıklama yapan Af Örgütü, tanıklarla görüştüklerini, uydu görüntülerini analiz ettiklerini ve HTŞ hükümetine bağlı silahlı grupların Alevi sivilleri kasten öldürdüklerini belgelerle kanıtladıklarını aktardı. “Bunlar savaş suçu olarak soruşturulmalı” başlığıyla paylaştığı açıklamada, “Uluslararası Af Örgütü, Suriye hükümetine, bu cinayetlerin ve diğer savaş suçlarının bağımsız ve etkili şekilde soruşturulmasını sağlaması ve faillerden hesap sorması çağrısında bulunuyor” ifadeleri kullanıldı.
Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard da, “Bu tür kasıtlı öldürmelerin ‘savaş suçu’ olduğunu, bu vahşi toplu katliamdan sorumlu olanlardan hesap sorulması gerektiğini" söyledi.
“Yeni yetkililerin, geçmişle bağları koparmak ve azınlıklara yönelik saldırılara sıfır tolerans göstermek için bu suçların mağdurlarına gerçeği ve adaleti sağlaması hayati önem taşıyor. Adaletin yokluğu Suriye'yi yeni bir vahşet ve kan dökülmesi döngüsüne sürükleyebilir” ifadelerini kullanan Callamard, Hükümet yanlısı milislerin, kasıtlı olarak Alevi azınlıktan sivilleri korkunç intikam saldırılarında hedef aldığına, iki gün boyunca soğukkanlılıkla kurbanları kasıtlı olarak vurduğuna, yetkililerin ise katliamları durdurmak için müdahale etmediğine dikkat çekti.
Af Örgütü’nün HTŞ hükümetinin savaş suçu işlediğini belgelemesi önemlidir. Zira, soykırımın sorumlularından hesap sorulması için uluslararası mahkemelerde açılacak davalar için delil teşkil ediyor. Ancak raporun olayın boyutunu ortaya koymaktan çok uzak olduğunu da vurgulamak gerekiyor. On binlerce kişinin katledilmesinden söz edildiği yerde UAÖ’nün saptamaları sembolik kalıyor.
Af Örgütü’nün Şam’daki soykırımcı terör hükümetinden sorumlulardan hesap sorması için çağrı yapılması ise kaba bir çelişki. Zira rapor hem HTŞ hükümetinin katliamlardan sorumlu olduğunu saptıyor, hem de fail olan hükümeti sorumlulardan hesap sormaya çağırıyor.
Suriye İnsan Hakları ve İnsani Yardım Takip Komitesi de, katliama dair 23 Mart’ta yayınladığı ön raporunda, HTŞ’nin soykırım yaptığını kayıt altına almıştı. Ancak bu rapor da soykırımın gerçek boyutunu ortaya koymaktan uzaktır.
Ancak gerçekler er geç ortaya çıkacak, emperyalistler, Türk devleti ve Körfez şeyhleri tarafından korunan HTŞ’nin bir soykırımcı terör şebekesinden başka bir şey olmadığı tescil edilecektir. Hesabını ise şu veya bu uluslararası kurum değil, cihatçı teröre karşı direniş bayrağını yükseltecek olan halklar soracaktır.