Aşılan korku duvarı...

Her şeyin rayına oturması ve “istikrara” kavuşması için, önce bu köhnemiş düzenin raylarından çıkması gerekiyor. Mücadele büyüdükçe ve örgütlü hale geldikçe, kitleler kendi “kaderlerini tayin etme” gücünü eline alacaktır. İşte o zaman, hiçbir baskı aygıtı onların karşısında duramayacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Nisan 2025
  • 19:00

Düzenin devamlılığı için zorun şart olduğunu savunanların en büyük yanılgısını tarih defalarca gözler önüne sermiştir. Zorbalığa maruz kalanlar da hak ve özgürlüklerin ancak mevcut düzenin sınırları aşıldığında kazanılabileceğini defalarca yaşayarak öğrenmişlerdir.

Kitlelerin bastırılmış öfkesi yıllarca süren sömürü, adaletsizlik ve zorbalık karşısında patlak verdiğinde, egemenlerin tüm hesapları bozulur. İşte o zaman her şey rayından çıkar. Ya eski köhnemiş yapı çöker ya da toplum daha büyük bir baskı düzenine sürüklenir.

Ancak korku duvarlarını geride bırakmış olsa da, geniş emekçi kitlelerin ve gençliğin örgütlü mücadelesi olmadan hiçbir şeyin yoluna girmeyeceği de açıktır.

Egemenlerin korkusunu büyüten kitle hareketi

Victor Hugo, 1793 isimli eserinde Fransız devrimi öncesi Paris’ini anlatırken, “Her şey korkunçtu ama kimse korkmuyordu” der. İşte diktatörleri en çok sarsan da budur. Yönetilenlerin artık korkmamaya başladığını fark ettiklerinde, düzenlerini korumak isteyen diktatörler daha fazla korku yaymak için her türlü baskı ve zorbalığı devreye sokarlar.

Her otoriter rejim gibi dinci-faşist iktidar da kendisini mutlak otorite sanarak hareket ediyor. Medyayı, yargıyı, orduyu, polisi, bürokrasiyi kullanarak iktidarını ilelebet sürdürebileceğini varsayıyor. Ancak tarih boyunca hiçbir diktatörlük geniş halk kitlelerinin örgütlü mücadelesi karşısında uzun süre ayakta kalamamıştır.

En alttakiler sesini yükselttikçe despotların korkusu büyür ve korku büyüdükçe baskı mekanizmalarına daha çok başvurulur. Türkiye’de yaşananlar da bu gerçeğin bir yansımasıdır.

19 Mart’tan itibaren büyüyen sokak eylemleri dinci-gerici rejimin daha da azgınlaşmasına yol açarken, diğer taraftan derinleşen korkusuna ayna tutuyor. Saray rejiminin başı Erdoğan’ın tehdit dolu konuşmaları, korkunun boyutlarını da ortaya koyuyor. Kitle hareketlerini hedef alan Erdoğan elbette despotluğun artmasının öfkenin büyümesine yol açacağını biliyor. Ancak başka bir yolunun olmadığını görüyor.

Bu nedenle saray rejimi toplumsal hareketliliği bastırmak için her yolu deniyor. Polis şiddeti, yargı sopası, medya manipülasyonları eşliğinde dini söylemlerle zihinleri bulandırmaya ve korku duvarını yeniden inşa etmeye çalışıyor.

Her şeyin raydan çıkması gerekiyor!

Bugünkü düzen içinde kazanım elde etmenin ve kazanılanları korumanın kolay olmadığı görüldü. Zira bu düzende en basit demokratik hakları kazanmak ve kullanmak bile ancak örgütlü mücadeleyle mümkün.

Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinden nefret eden saray rejimi, korkuyu yayarak milyonların ayağa kalkmasını engelleyebileceğini, kitleleri sindirebileceğini var sayıyor. Baskı ve terörü tırmandırarak mevcut düzenin “istikrar”ını sağlamaya çalışıyor.

Ancak her şeyin rayına oturması ve “istikrara” kavuşması için, önce bu köhnemiş düzenin raylarından çıkması gerekiyor. Mücadele büyüdükçe ve örgütlü hale geldikçe, kitleler kendi “kaderlerini tayin etme” gücünü eline alacaktır. İşte o zaman, hiçbir baskı aygıtı onların karşısında duramayacaktır.

Bugün sergilenen terör ve zorbalığa rağmen artık kimse korkmuyor. Ve korku duvarını aşanların karşısında hiçbir diktatörlüğün ayakta kalma şansı yoktur.

Veli Aydın