“Tanrı çıngıraklı yılanı, kara kurbağayı ve vampiri yarattıktan sonra, elinde kalan en pis, en lanetli malzemeyle bir de grev kırıcıyı yaptı. Grev kırıcı dediğin, iki ayak üstünde gezen ama içi lime lime olmuş bir yaratık. Beyni su gibi, ruhu burulmuş bir vida sanki. Omurgası jöleden, tutkaldan... Kalbinin olması gereken yerdeyse, çürümüş ilkelerden oluşmuş koca bir ur taşır[1].”
Jack London
Geçtiğimiz hafta 23 bin İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) işçisinin başlattığı grev ile birlikte “Grev kırıcılık nedir?” tartışması başladı.
İzBB Başkanı Cemil Tugay, grev süresince emek düşmanı söylemini şova dönüştürerek kameraların flaşı altında Kordon’da ‘çöp toplama’ şovu sahneledi. Söz konusu eylem sadece ucuz bir mizansen değildi, aynı zamanda bir grev kırıcılıktı. Yaptığı şovun bir grev-kırıcılık olduğunu duyunca bu sözlere çok içerlendi. Tugay, “Nasıl ya, ne demek grev kırıcılık?” ifadeleri ile bunun doğru bir itham olmadığını dile getirdi.
Oysa grev kırıcılık tam olarak buydu. Tepkilerle karşılaşan Tugay’ın -belki belagat eksikliği sebebiyle- grev kırıcılığın ne olup ne olmadığını tartışmaya açmaktan başka bir seçeneği yoktu. Yani sözleri, öyle fazla üzerinde durulacak kadar önemli değil. Ancak grev sonuçlanmış olsa da, kavramsal erozyonu önlemek adına ‘grev kırıcılığın’ ne olup ne olmadığını konuşmak gerekiyor.
Ancak dilerseniz bu kavramın tanımını yaptıktan sonra diğer bazı dillerdeki örnekler üzerinden giderek zihnimizde edindiği yeri çeşitlendirelim. Ne de olsa grev de grev kırıcılık da şu ya da bu sendikaya, ülkeye, dile ve hatta zaman dilimine ait olmayan kelimeler. Varlık nedenlerini de emek-sermaye çelişkisine borçlular. Jack London bir tanım yapmış ama hangi dilde grev kırıcısına ne denir?
Bu soruya vereceğimiz yanıtlar bizi emek mücadelesinin dikkat çekici köşelerine sürükleyecek.
Argoda hastalık kaynağı
En kaba tanımla grev, doğası üretimin ve büyük ölçeklerde hayatın durmasını amaçlar. Bu sayede işçi sınıf yaşamın çarklarını döndüren asıl gücün emek olduğunu ve bunun vurucu gücünü deneyimler.
Grev kırıcılık ise boş kalan yerlerin başkalarınca doldurulması halidir. Aslında bakarsanız grev kırıcılığın ne olduğunu en net haliyle çöp toplama günü bizzat Tugay dile getirdi: “Grev yapan insanlar işyerini terk eder ve evlerine gider. Sizin işinizi ben yapıyorum burada”. Özünde grev kırıcılık bu kadar basit, grevcinin işinin bir başkası tarafından yapılması. Bu kişi başka bir işçi de olabilir, belediye başkanı da.
Tanım sade olsa da üzerine söylenecek şey çok. Mesela İngilizcede ‘scab’ köken itibariyle ‘uyuz’ için kullanılan ancak zaman içinde argoda ‘grev kırıcı’ anlamı kazanan bir kelimedir. Jack London, 1915 yılında kaleme aldığı Bir Grev Kırıcıya Yergi (Ode to a Scab) şiirinde, bir grev kırıcıyı ‘beterin de beteri’ yapan pek çok neden olduğunu ifade ediyor. Başta kullandığımız alıntının devamında şöyle yazıyor:
“Esav doğuştan hakkını bir tas yemeğe sattı[2]. Yahuda, peygamberini otuz gümüşe [3]. Benedict Arnold, ülkesini bir rütbe uğruna satılığa çıkardı [4]. Ama grev kırıcı… O, her şeyini satar: hakkını, toprağını, karısını, çocuklarını, arkadaşlarını… İşverenin yalan dolan vaadi için hepsini gözden çıkarır. Esav kendine; Yahuda Tanrı’sına; Benedict Arnold vatanına ihanet etti. Grev kırıcıysa hem Tanrı’ya, hem vatanına, hem ailesine, hem de kendi sınıfına ihanet eder.”
Ahiretteki grev kırıcılar!
İngilizce argoda grev kırıcı anlamına gelen pek çok başka ifade var, mesela blackleg (karabacak) da tıpkı uyuz gibi hayvanlarda görülen bir hastalıktan türer ve grev kırıcı anlamı kazanır. Bunun yanı sıra rat (sıçan) gibi yine hastalık saçan bir hayvan da işçilerin argosunda sıkça kullanılır.
Bu kelimelere sadece Anglofon ülkelerdeki duvar yazılarında değil, işçi şarkılarında da rastlıyoruz.
Mesela ünlü ABD’li folk sanatçısı Pete Seeger’ın Casey Jones (The Union Scab) isimli şarkısını, ya da daha doğrusu 1911 tarihinde bu dizeleri yazan ünlü ABD’li işçi ozanı Joe Hill’in[5] şiirini ele alalım.
Hill, bu şarkısında Güney Pasifik Demiryolundaki grevci işçilerin değil de Casey Jones isimli bir grev kırıcının hikayesini anlatmayı tercih eder. Greve sırtını dönüp, çifte mesailerle lokomotiflerin işlemesini sağlayan Jones, şirkete sadakatinden dolayı tahta bir madalyayla ödüllendirilir. Ancak kaderin cilvesi, bir kaza sonucu ölür ve cennete gider. Fakat huylu huyundan vazgeçmez, burada da meleklerin grev kırıcılığını yapar. Ancak melekler örgütlenir ve bu grev kırıcıya karşı gelir. Sonuçta Jones kendini cehennemde sülfür küreklerken bulur[6]:
19. Yüzyıl İngiltere’sinden bir işçi halk şarkısı, Blackleg Miner (Karabacak Madenci) da tıpkı Casey Jones gibi sonu cehennemde biten bir grev kırıcının öyküsünü anlatıyor. Tabi bu sefer grev kırıcının amel defteri yeryüzündeyken dürülüyor. Karabacak Madenci, birlik olan işçiler tarafından bir güzel tartaklanır. Sert sözleri sebebiyle sadece yazıldığı dönemde değil, 20. Yüzyıldaki diğer grevlerde grev kırıcıların gözünü korkutmak için işçiler tarafından sıkça kullanılır.
“Yün için giden ve kırpılmış dönen koç”
İngilizcede olduğu gibi İspanyolcada da grev kırıcılık için ülkeden ülkeye değişen pek çok tabir var. Bunların arasında en dikkat çekici olanlardan biri Arjantin’de kullanılan ‘carnero’ ifadesi. Asıl anlamı ‘koç’ olan carnero, eski bir İspanyolca deyim vasıtasıyla Arjantinli işçilerin jargonuna girer: “Büyülenmiş koç, yün almaya gitti ve kırpılmış geri döndü.”
Başta İspanya olmak üzere İspanya’da kullanılan ‘esquirol’ kelimesinin hikayesi ise şaşırtıcı. Bu kelime aslında Katalanca ‘sincap’ demek. İlk bakışta sincabın hayvani özellikleri ile bir benzerlik var mı diye düşünüyoruz. Fakat uyuzun aksine sincaplar ile grev kırıcılar arasında pek ortak özellik yok. Çünkü L'Esquirol aynı zamanda Katalonya’da, bol sincabın da bulunduğu bir yerleşim yerinin adı. İşçi argosuna girişi ise 19. Yüzyıl Barselona’sındaki bir greve dayanıyor. Başka bir yerleşim olan Manlleu’da işçiler greve gider. Şehir bir bütün olup grevi destekleyince grev kırıcılar dışarıdan, L'Esquirol’dan gelir. Bu grev kırıcılığın onursuzluğu Manlleu’daki işçiler üzerinde öyle etki bırakır ki L'Esquirol’a duydukları kinleri kentlerinin, hatta Katalonya’nın da ötesine geçer ve grev kırıcılığın tanımı haline gelir.
“Savaş okulu”
Sadece İngilizce ve İspanyolcadaki bazı ifadeler üzerinden gittik ancak her dilde, her lehçede, her ağızda işçi sınıfının kelime dağarcığına girmiş binlerce ‘grev kırıcı’ kelimesi var. Hatta her grev yerinin bile kendi hikayelerinden doğan lakaplar vardır. Bugün önemli olan da İzmir’in daha İzBB’nin başına geçmeden evvel işçilere parmak sallamasıyla bilinen bir parti bürokratının PR çalışması değil. Grevin de grev kırıcılığın da her haliyle tüm dünyadaki işçi sınıfına ait kavramlar oluşu. Yoksa uzun uzun Tugay’ın ‘şov’ ile ‘grev kırıcılık’ arasındaki çelişkisini anlatmak zaman kaybı olacaktır.
Tarih onun gibilere resmi almanaklarda yer almaktan ibarettir. Oysa İzmir’de ve dünyanın her yerinde hayatı yaratanlar için tarih, bambaşka bir seyirde akar. Bu sebeple küçük büyük, nerede olursa olsun her grev bir okuldur. Hatta Lenin’in de söylediği gibi bir ‘savaş’ okuludur:
“Grevler işçilere birleşmeyi öğretir. Ancak birleştikleri taktirde kapitalistlere karşı mücadele edebileceklerini onlara gösterir. Grevler işçilere bütün işçi sınıfının bütün fabrika sahipleri sınıfına ve keyfi polis yönetimine karşı mücadeleyi düşünmelerini öğretir. Sosyalistlerin grevlere ‘savaş okulu’ adını vermelerinin sebebi budur. Grev işçilerin, bütün halkın, bütün çalışanların hükümet görevlilerinin ve sermayenin boyunduruğundan kurtuluşu için düşmanlarıyla savaşmayı öğrendikleri bir okuldur.”
Grev kırıcılığı da bu tablo içerisinde görmek gerek.
[1]https://heimatloskultu.org/2025/06/02/bir-grev-kiriciya-yergi-jack-london/
[2]Esav, İncil ve Tevrat'ta geçen, Yakup'un ikiz kardeşi olan avcı bir karakterdir ve babası İshak'ın kutsamasını bir kase çorba karşılığında Yakup'a kaptırmasıyla bilinir.
[3]İncil'e göre Hz. İsa'nın on iki havarisinden biridir ve Hz. İsa’yı otuz gümüş karşılığında ele vermesiyle bilinir.
[4]Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda önce Amerikan ordusunda general olarak savaşan, ancak daha sonra İngilizler tarafına geçerek tarihte ‘hain’ olarak anılan bir asker.
[5]Joe Hill’in hikayesi için: https://www.gazeteduvar.com.tr/kursuna-dizilen-bir-isci-ozani-joe-hill-yas-tutmayin-orgutlenin-makale-1589804
[6]Şiirin tamamı: https://www.marxists.org/subject/art/music/lyrics/en/casey-jones.htm
Bianet / 14.06.25