Emperyalist-Siyonist saldırganlığa karşı mücadeleye!

Emperyalistler İran halklarına ve bölgeye kan, ölüm ve açlıktan başka bir şey sunamazlar. Halkların kurtuluşu kendi ellerindedir. Bölge halkları ve dünya işçileri emperyalist-Siyonist saldırganlığa dur demelidir. İran üzerinden devreye sokulan bu yeni savaş politikasına karşı durulmalı, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesi büyütülmelidir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Haziran 2025
  • 15:30

ABD ve batılı emperyalistler yeni saldırı ve savaşlarla dünya halklarını hedef almayı sürdürüyor. Siyonist İsrail’in İran’a yönelik son saldırı dalgası da bu sömürgeci saldırganlığın bir parçasıdır.

Ortadoğu’nun bağrına saplanmış bir hançer gibi duran Siyonist İsrail, Filistin topraklarındaki işgal ve katliamlarını 20 aydan beri artan bir vahşetle sürdürüyor. Dünya kamuoyunun zayıf tepkisi, emperyalist devletlerin ve gerici bölge yönetimlerinin sınırsız desteği ve suç ortaklığı, Siyonist İsrail’in saldırganlığını daha da pervasızlaştırıyor. Suriye’de emperyalizme boyun eğmiş, İsrail’e uşaklık etmeye hazır HTŞ benzeri cihatçı çetelerin varlığı da bu saldırganlığa yeni fırsatlar sunuyor.

Belli aralıklarla gerçekleştirilen vahşi saldırılar, emperyalistlerin ve Siyonist İsrail’in bölge üzerindeki sömürgeci hedeflerinin sadece bir kısmını gözler önüne seriyor. Nihai hedefleri ise Filistin topraklarını tümüyle Filistinlilerden arındırmak ve bölgede karşılarında direnebilecek tüm güçleri etkisizleştirerek “Büyük İsrail” projesinin zeminini inşa etmektir. Bu hedeflerine ulaşabilmek için sömürgeciliğe karşı duran her gücü ya işbirlikçi konuma düşürmeye ya da yok etmeye çalışıyorlar.

Gerici Arap rejimleri ve bölge ülkeleri emperyalizme bağımlılıklarını her fırsatta sergiliyor. İsrail’in işlediği suçlara karşı gösterdikleri "tepkiler" genellikle göstermelik açıklamaların ötesine geçmiyor. Filistin’de devam eden soykırım karşısında aldıkları utanç verici tutum, bu iki yüzlülüğün en bariz örneğidir.

Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Türkiye gibi ülkeler söylemde eleştirel görünseler de pratikte İsrail’le askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkilerini sürdürüyorlar. İsrail’in askeri lojistik ihtiyaçları dahi bu gerici-Amerikancı rejimler üzerinden sağlanıyor. Bu tablo, emperyalist-Siyonist saldırganlıktan, her tür zulme ve barbarlığa destek veren gerici rejimlerin de sorumlu olduğunu açıkça göstermektedir.

İran’a yönelik onlarca yıldır sürdürülen tehdit ve saldırılar, emperyalist-Siyonist stratejinin temel ayaklarından biridir. ABD ve İsrail öncülüğündeki saldırgan blok, İran’ı yalnızca bir “bölgesel tehdit” değil; Batı'nın çıkarlarına boyun eğmeyen, "jeopolitik dengeyi zorlayan bir aktör" olarak hedef tahtasına koymuştur.

“Büyük Ortadoğu Projesi” ve benzeri planlar, halklara refah ve özgürlük getirmeyi değil; bölgeyi enerji kaynakları ve stratejik konum bakımından tamamen Batılı sermayenin kontrolüne alma hedefiyle hazırlanmıştır. Bu projelerde İran, boyun eğmeyen engeller arasında tanımlanmakta; bu nedenle kuşatma ve saldırı politikalarıyla çökertilmek istenmektedir.

Emperyalist-Siyonist güçler yalnızca bölge halklarının değil, tüm dünya emekçilerinin düşmanıdır. Temel amaçları, barbarlığı temsil eden düzenlerini milyonların kanı pahasına ayakta tutmaktır. İşçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların birleşik ve örgütlü mücadelesi onların en büyük korkusudur. “Demokrasi”, “insan hakları” gibi sahte söylemler bu düzeni maskelemek için kullanılan boş kavramlardır. Irak’a götürdükleri “demokrasi”yi, Filistin’deki katliamları destekleyerek “insan hakları” konusunda gösterdikleri "hassasiyeti" tüm dünya görüyor. Bugün aynı söylemleri İran’a karşı kullanıyorlar: “Bölgesel tehdit”, “baskıcı rejim”, “halkların özgürleşmesi” gibi argümanlarla barbarlıklarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Oysa en zorba rejimler, ABD ve İsrail'e uşaklık ettikleri için "dost" görülmekte, destek görmektedirler. Suriye'yi vahşi cihatçı katillere teslim edenlerin ne kadar "demokrat" ne kadar "özgürlükten yana" olduğunu herkes gördü. 

İran’daki rejim baskıcı ve gericidir. Fakat emperyalist saldırıların gerekçesi bu değildir. Tarihsel deneyimler göstermiştir ki, emperyalist müdahalelerle yıkılan her baskıcı gerici rejimin ardından daha baskıcı daha gerici kukla yönetimler kurulmuştur. Irak, Libya ve Suriye örneklerinde olduğu gibi. İran’da da emperyalistler için mesele rejimin niteliği değil; diz çöktürme, enerji ve ticaret hatlarını denetim altına alma, İsrail’in bölgedeki mutlak üstünlüğünü garantiye alma amaçlıdır. 

Emperyalistler İran halklarına ve bölgeye kan, ölüm ve açlıktan başka bir şey sunamazlar. Halkların kurtuluşu kendi ellerindedir. Bölge halkları ve dünya işçileri emperyalist-Siyonist saldırganlığa dur demelidir. İran üzerinden devreye sokulan bu yeni savaş politikasına karşı durulmalı, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesi büyütülmelidir. Bu şiar yalnızca bir slogan olmamalı, emperyalist ve gerici kuşatmayı parçalayacak gerçek bir güce dönüşmelidir. Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Bağımsız Devrimci sınıf Platformu