Silahlanma çılgınlığı!

Avrupa’nın Gündemi’nde "Rusya 2030’a kadar saldıracak" iddiasıyla çılgın bir hıza kavuşan silahlanma, Fransa’da antifaşistlere saldırılar ve İngiltere’de İşçi Partisi iktidarının 1 yıllık karnesi var.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 15 Haziran 2025
  • 11:30

Avrupa ülkelerinin hızla silahlanmasının ilk gerekçesi Rusya’nın uzak olmayan bir sürede Avrupa’da karşı bir savaş başlatacağı iddiası. Bu iddianın sürekli dillendirilmesiyle halk korkutularak milyarların orduya, silahlanmaya ayrılmasına ‘ikna’ ediliyor. Bu tür kehanetlerin çılgınca silahlanmaya, bölgesel gerilime ve sonunda savaşa yol açacağı uyarısını yapanlar da var.

Fransa’da ırkçı nefret yalnızca bir söylem değil doğrudan cinayetlere dönüştü. Sosyal haklara, kamu hizmetlerine yönelik saldırılar ise art arda geliyor. Filistin halkıyla dayanışma amacıyla işçilerin ve gençlerin sokaklara döküldüğü, mücadele dalgalarının yeniden yükseldiği bu süreçte, kitleleri harekete geçiren, faşist ideolojinin karşısına set çeken yapılar ise Fransa devletinin doğrudan hedefi haline geliyor. Bu saldırıların son örneklerinden biri, Fransa’da antifaşist gençliğin öncü yapılarından olan Jeune Garde (Genç Nöbetçiler) adlı örgüte yönelik kapatma kararı oldu. Seçtiğimiz makale, bu baskının arka planını ve solun ortak tavır alma ihtiyacını ortaya koyuyor.

İngiltere’de ise İşçi Partisi hükümetinin daha bir yılı doldurmadan ülke ekonomisindeki dengesizlikler çokça tartışılır oldu. Guardian Yazarı Rafael Behr, son bir yılın değerlendirmesini yaptı.

Devlet baskısı

Cathu Isnard
Révolution Permanente

Fransa İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, 12 Haziran Perşembe günü, bakanlar kurulunda yaptığı açıklamayla antifaşist gençlik örgütü Jeune Garde’ın (Genç Nöbetçiler) kapatıldığını duyurdu. Aşırı sağ bu saldırıyı sevinçle karşılarken, sendikal ve siyasi solun tüm güçleri bu baskıya karşı birlikte durmalı, antifaşist mücadeleyle dayanışma içinde olmalıdır.

İçişleri Bakanı Retailleau, “Jeune Garde ve Lyon Populaire adlı yapıların bu sabah feshedilmesinden memnunum” diyerek, sadece solcu gençlik örgütlerini değil, aynı zamanda sağcı bir yapıyı da kapatarak baskıyı meşrulaştırmaya çalıştı. Ancak bu manevra, gerçekte antifaşist hareketi hedef alan otoriter bir saldırının parçası.

29 Nisan’da Jeune Garde ve Filistin destekçisi Urgence Palestine hakkında başlatılan kapatma sürecinin ardından ilk adım atılmış oldu. Şu an için Urgence Palestine hakkında resmi bir kapatma kararı verilmemiş olsa da, bu gelişme, hükümetin giderek otoriterleştiğini ve aşırı sağın taleplerine alan açtığını gösteriyor. Ulusal Birlik (RN) Partisinden Julien Odoul, X hesabından “Jeune Garde kapatıldı, bu RN için bir zaferdir!” diyerek açıkça sevincini paylaştı.

Retailleau, böylece La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa) Milletvekili Raphaël Arnault’nun kurucularından olduğu Jeune Garde’ın kapatılmasıyla aşırı sağın yıllardır dillendirdiği bir talebi yerine getirmiş oldu.

Bu saldırı, yalnızca birkaç gün önce Aboubakar Cissé’nin Khadidja Camisi’nde uğradığı İslamofobik cinayetin ardından geldi. Devletin bu zamanlamayı seçmesi, şiddeti artan aşırı sağa sessiz desteğini gösteriyor. 2018’den beri aşırı sağla mücadele eden Jeune Garde, bu cinayetlerin gölgesinde hedefe konuldu.

Kapatma kararı da yine simgesel bir günde, haziran başında ırkçı bir cinayette hayatını kaybeden Hichem Miraoui’nin cenazesinden bir gün sonra açıklandı. Jeune Garde, son haftalarda özellikle 1 Mayıs gösterilerinde geniş katılımlı protestolarla kapatılma tehdidine karşı sokağa çıkmış, aynı zamanda Urgence Palestine’ın kapatılmasına karşı da tepkisini ortaya koymuştu.

Filistin’i savunmanın ve faşizme karşı durmanın bedeli

Jeune Garde sadece faşizme karşı çıkan bir örgüt değil; aynı zamanda Gazze’deki soykırıma karşı ses yükselten ve Filistin halkıyla dayanışma içinde olan bir hareket. Örgüt, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “1945’ten bu yana bir muhalefet milletvekilinin kurduğu bir yapı ilk kez kapatılıyor” diyerek tarihi bir eşiğe işaret etti. Aynı zamanda, bu kararı danıştaya taşıyacaklarını duyurdu.

Tüm sol parti ve sendika örgütlerinin, Jeune Garde ile dayanışma göstermesi ve demokratik hakları savunmak için en geniş cephede birleşmesi hayati önem taşıyor. Filistin’e destek verenlerden İslamofobi karşıtı kolektiflere, antifaşist yapılara kadar tüm toplumsal muhalefet, susturulmak isteniyor. Bu baskıya karşı emek hareketi inisiyatif almalı ve geniş çaplı bir seferberlik başlatmalıdır.

Aşırı sağla el ele veren gerici bir bakan, antifaşist bir örgütü hedef alıyorsa, artık birlikte direnmenin zamanı gelmiştir.

Savaş! Savaş! Savaş!

Harald Neuber
Telepolis

Son aylarda, üst düzey politikacılar ve güvenlik uzmanlarından gelen uyarılar arttı ve bu on yılın sonunda, özellikle 2029 veya 2030’da NATO topraklarına bir Rus saldırısı öngörülüyor.

Bu korkunç tahminler, Rusya’nın yeniden silahlanmasına ilişkin analizlere, Batılı istihbarat teşkilatlarının stratejik değerlendirmelerine ve Kremlin’in giderek daha saldırgan söylemine dayanıyor. Ancak bu tür tahminler aynı zamanda kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelme ve gerginliği daha da körükleme riskini de taşımıyor mu?

En önemli uyarıcılardan biri de Alman Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius. Ukrayna savaşının sona ermesinden sonra Rusya’nın askeri yeteneklerini tekrar 2029 veya 2030’da NATO ülkelerine saldırının mümkün olacağı noktaya getirmesinin sadece birkaç yıla ihtiyacı olacağını vurguluyor.

Bu nedenle Pistorius, Alman ordusunun  “savaşa hazır” bir orduya dönüştürülmesi ve Batı’nın savunma yeteneklerinin büyük ölçüde güçlendirilmesi çağrısında bulunuyor.

Alman dış istihbarat servisi BND’den Bruno Kahl gibi istihbarat şefleri de bu uyarıları destekliyor. Kahl, Putin’in hedefini dünya düzeninin Rusya lehine kökten yeniden düzenlenmesi olarak görüyor ve Moskova’nın en geç 2030’da büyük ölçekli bir saldırı gerçekleştirebileceğini öngörüyor.

Ukrayna savaşı için gerekli olanın çok ötesine geçen Rus silahlı kuvvetlerinin büyük çaplı yeniden silahlanmasına işaret ediyor.

Ancak yaklaşan bir savaş konusunda uyarıda bulunan, hatta bunu öngören sadece Alman sesleri değil. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da büyüyen bir tehditten bahsediyor ve önümüzdeki yıllarda Avrupa’da askeri bir tırmanışı dışlamıyor.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, Rusya’nın sınır bölgesindeki askeri yığınağından endişe duyuyor ve bunu ülkesinin NATO’ya katılımına bir tepki olarak görüyor. Litvanya istihbarat servisi ise Rusya’nın yakında NATO ülkelerine karşı sınırlı askeri eylemde bulunabileceği konusunda uyarıyor.

Ancak bu tahminlerin abartılmaması konusunda uyarıda bulunan şüpheci sesler de var. Carlo Masala gibi güvenlik uzmanları, bir Rus saldırısının zamanlamasının bu kadar kesin bir şekilde tahmin edilebileceğinden şüphe ediyor.

Onun gibi uzmanlar kısa süreli provokasyonların büyük çaplı bir savaştan daha olası olduğunu düşünüyorlar ve yaklaşan bir çatışmanın sürekli olarak dile getirilmesinin, halkı artan askeri harcamalara hazırlamak için politik olarak da kullanılabileceği konusunda uyarıyorlar.

Sonuç olarak, 2029 veya 2030’da olası bir savaş patlak vermesiyle ilgili tartışma öncelikle bir şeyi gösteriyor: Avrupa’daki tehdit algısı kökten değişti.

Rusya ile yumuşama ve iş birliği dönemi şimdilik sona erdi; bunun yerine güvensizlik, yeniden silahlanma ve acil durumlara hazırlık hakim.

Rus politikasıyla ilgili birçok uyarı haklı olduğu kadar, büyük bir savaşın sürekli olarak gündeme getirilmesi de riskler taşıyor. Ölümcül bir silahlanma yarışına yol açabilir, uzlaşmaları daha zor hale getirebilir ve en kötü durumda, önlemeyi amaçladığı tırmanışa katkıda bulunabilir.

Bu nedenle, tüm tahminlerde ve uyarılarda dikkatli olmak gerekir; böylece kasvetli gelecek senaryoları nihayetinde kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelmez.

Çeviren: Semra Çelik

Rachel Reeves’in ekonomik vizyonu netleşiyor

Rafael Behr
The Guardian

İngiltere’de siyasi güvensizliğin hakim olduğu bir dönemde, seçmenler uzun vadeli bir yatırım planının faydalarını sabırla beklemeyeceklerdir

Bu kadar genç bir hükümet bu kadar yaşlı görünmemelidir. Keir Starmer, başbakanlık konutunda henüz birinci yılını kutlamadı, ancak hükümet şimdiden geçici bir yönetim gibi ağır adımlarla hareket ediyor.

Başlangıçta acı verici tökezlemeler yaşandı. Genel seçimlerden bir ay sonra milyonlarca emekliye kış yakıt yardımı kesintisi açıklandı. Şimdi, ezici muhalefet karşısında, bu karar büyük ölçüde geri alındı. Hazineye sağlanan cüzi tasarruflar, siyasi sermaye açısından çok yüksek bir bedelle elde edildi.

Maliye bakanının erken dönemde duygusuz bir şekilde maliyet kesintisi yapması, İşçi Partisinin mali disiplin konusunda ciddi olduğunu göstermek içindi. Muhafazakar Partinin kötü yönetiminin mirası -20 milyar sterlinlik gelir açığı- hafifletici bir neden olarak gösterilebilirdi.

Emekliler, haklarının ellerinden alınmasından asla memnun olmayacaktı, tıpkı çiftçilerin miras vergisi avantajlarının kaybedilmesinden şikayet edecekleri ve işletmelerin maliye bakanına sosyal güvenlik primlerini artırdığı için teşekkür etmeyecekleri gibi. Ancak, zor kararlar almaya cesaret eden yeni hükümete biraz hoşgörü gösterilebilirdi; belki de korkunç Muhafazakar yönetimin hatırası, haleflerinin başarısı için bir avantaj haline getirilebilirdi.

Fikir, yeni güvenilir yönetim altında İngiltere’yi kaotik bir dünyada düzenin simgesi ve yatırım için bir cazibe merkezi olarak tanıtmaktı. İhtiyatlı bir şekilde paylaştırılan kamu kaynakları, büyümeyi teşvik edecek şekilde kullanılacak; ulaşım ve enerji altyapısının iyileştirilmesi, konut inşaatı. Refah artacak ve ulusal ruh hali canlanacaktı.

Bu haftaki harcama incelemesi, bu planın uygulanmasında önemli bir an olacak. Sermaye ve günlük harcamalarda sırasıyla 113 milyar sterlin ve 190 milyar sterlin artış olacak; bu, Muhafazakar Partinin seçimlerden önce önerdiği miktarın çok üzerinde. Hazine Bakanlığı, bunun kemer sıkma politikasının tam tersi olduğunu ısrarla vurguluyor. Maliye Bakanı Rachel Reeves, mali ve siyasi istikrarın getirisi olarak “ulusal yenilenme”yi övüyor.

Ancak cömertlikten yararlanamayan Whitehall departmanları, gerçek anlamda sert harcama kesintileriyle karşı karşıya kalacak. Yeni trenlere, konutlara ve elektrik santrallerine yapılan yatırımların faydaları ise yıllar, hatta bazı durumlarda on yıllar boyunca hissedilmeyecek.

Daha elverişli bir ortamda, yeni bir hükümet, her açıklamayı taktiksel kazanç için esnetmeden, uzun vadeli olarak tasarlanmış bir politikayı bir erdem haline getirebilirdi. Ancak bu, ulusal hoşgörü için bir rica anlamına gelir ve gelecekteki ödül beklentisiyle toplu fedakarlık yapılmasını teşvik eder. Yıllarca süren gelir durgunluğu ve artan faturaların ardından, İngiliz seçmenler arasında daha fazla ertelemeye karşı pek bir kabul görmüyor.

Ayrıca, bu tür bir program için güvenilir bir yetki almak için doğru zaman seçimlerden önceydi. İşçi Partisinin ekonomik stratejisindeki ölümcül hata, Muhafazakar Parti iktidarını devirmek için bir araç olarak seçimlerdeki işlevini yerine getirdikten sonra partiye ne kadar iyi niyet gösterileceğini abartmaktı.

Başbakan Keir Starmer, mümkün olduğunca çok insana karşı saldırgan davranmayarak büyük bir çoğunluk kazandı. Kampanya, seçmenler İşçi Partisinin pervasız bir vergi ve harcama çılgınlığı planladığını düşündüklerinde veya liderinin solcu bir fanatik olduğundan şüphelendiklerinde partinin kaybedeceği öncülünden yola çıktı. Bu tehditler sert bir disiplinle etkisiz hale getirildi, ancak bunun bedeli seçim sonrası gündemin netliği oldu. Starmer bir çelişkiyi somutlaştırıyordu: kargaşa olmadan değişim. Bu, hükümetin gerçekliğiyle ilk temasında ortaya çıkması kaçınılmazdı.

Geçmişte, Reeves’in acı verici kararların sorumluluğunu Muhafazakar Parti mirasına yükleme girişimi daha etkili olabilirdi. Açıkça ortada temizlenmesi gereken bir karmaşa vardı ve bazen seçmenlerin hafızası uzundur. Hoşnutsuzluk kışında, İşçi Partisinin on yıldan fazla bir süre boyunca iktidardan uzaklaştırılması için kanıt olarak kullanıldı. ’90’lı yıllarda yaygın yolsuzluk ve kamu alanının acımasızca ihmal edilmesi, Muhafazakarlar için de aynı sonucu doğurdu. Son zamanlardaki itibarsızlık dönemleri, muhalefetin uzun bir kefaret dönemi yaşamasına neden olmalı.

Muhtemelen öyle olacak, ama bu İşçi Partisinin yararına olmayabilir. İki ana parti arasındaki geleneksel sadakat bölünmesi, belki de geri dönüşü olmayan bir şekilde çöküyor. Reform UK, kamuoyu yoklamalarında düzenli olarak önde gidiyor. Kontrol ettikleri konseyler açısından, Liberal Demokratlar Büyük Britanya’nın en büyük ikinci partisi.

Bunlar geçici eğilimler olabilir. Ana muhalefet partisi, son dönemde iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra hâlâ itibarını yitirmiş ve bölünmüş durumda olduğunda, küçük partilerin iktidara duyulan memnuniyetsizliği kendi lehlerine kullanması görülmemiş bir durum değildir. 1981’in sonlarında, SDP-Liberal İttifakı yaklaşık yüzde 50 oy aldı. 18 ay sonra yapılan genel seçimlerde 23 sandalye kazandılar.

(Irkçı parti) Reform, Nigel Farage’ın liderlik ettiği ilk parti değildir ve onun önceki araçları olan Ukip ve Brexit Partisi, ara seçimlerdeki tehditlerini parlamento koltuklarına dönüştüremedi. Ancak o zamanlar Muhafazakar Parti rekabetçiydi. 2019’da Farage, Boris Johnson’a rakip olmaya bile çalışmadı ve Muhafazakar Partinin çoğunluğu elde etmesini kolaylaştırmak için 300’den fazla adayı geri çekti.

Parti desteğindeki mevcut parçalanmanın, İngiliz siyasetinin yapısında daha kalıcı bir değişimi yansıttığını düşünmek için nedenler var. Reform Partisinin yükselişi, çoğunlukla Muhafazakar Partinin aleyhine olmakla birlikte, daha köklü sağ partilere meydan okuyan ve Amerika’da olduğu gibi eski muhafazakarları tamamen yutan popülist ve milliyetçilerin uluslararası eğilimine uyuyor. İngiliz muhafazakarlığının can çekişen merkez sağ geleneği, Trump öncesi Cumhuriyetçi Partinin seğiren cesedinden daha fazla canlanma ihtimali görünmüyor.

Güçlü sosyal ve kültürel eğilimler bu değişiklikleri tetikliyor. Bunlar, mevcut sistemin devamlılığını savunan adayların çağrılarına direnen derin bir hayal kırıklığı ve umutsuzluğu ifade ediyor.

Bu, seçimler biter bitmez İşçi Partisinin, Muhafazakar Partiye karşı ülkenin tercih ettiği alternatif olma statüsünü sürdürememesini açıklamaya yardımcı oluyor. Kampanya, güvenliği ve güvenceyi ön plana çıkardı ve değişimi öncelikle üst kadrodaki personel değişikliği olarak tanımladı. Gelecek için net bir gündem olmadığı için, Starmer ve Reeves, şimdiki zamanın düzensiz olan her şeyinin sahibi oldular. Siyasete karşı yaygın güvensizliğin hakim olduğu bir dönemde, şüpheye yer bırakacak çok az şey vardı. Neredeyse bir gecede, İşçi Partisi de diğer politikacılar gibi aynı şeyleri söyleyen, popüler olmayan şeyler yapan ve durumun neden iyileşmediğine dair bahaneler uyduran bir parti haline geldi.

Bu, geçen sonbaharın bütçesi ve çarşamba günkü harcama incelemesinin İngiltere’yi Muhafazakar Partililerin aklındaki her şeyden çok farklı bir yola soktuğunu haklı olarak savunan bakanlar için haksızlık gibi görünüyor. Ancak, farkın çok zor anlaşıldığı, tek görünür gündemin statükoyu acı verici bir şekilde değiştirmek olduğu değerli aylar boşa harcandı. Sorun şu anki gidişat değil, geçen temmuz ayında çizgilerin ayrıldığı noktanın sığlığıdır. Adımların tereddütlü olması, katı duruş, İşçi Partisini amaçlı adımlar atan taze bir ekipten çok, çok daha uzun bir görev süresinin tanıdık bir tekrarı gibi gösteriyor.

Çeviren: Sarya Tunç

Evrensel / 15.06.25