15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 55. yıl dönümü…

Bugünlere de yol gösteren direniş!

Sermaye düzeninin ideolojik, politik, ekonomik, sosyal saldırı dalgasının doruğa çıktığı bir evrede, işçi sınıfının bunu ancak topyekûn bir direnişle püskürtebileceği gerçeğine 15-16 Haziran direnişi ışık tutuyor. Saldırılara ancak işçi sınıfının birleşik, kitlesel ve kararlı mücadelesi ile karşı konulabileceğini gösteriyor.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 15 Haziran 2025
  • 07:00

Gelişen işçi sınıfı hareketini bastırabilmek amacıyla sermaye düzeni saldırıya geçmiş, “DİSK’in çanına ot tıkamak” için yasa hazırlamıştı. Ancak işçi sınıfın görkemli ayağa kalkışıyla saldırı püskürtülmüştü. İktidar grevlerle, direnişlerle, fabrika işgalleriyle gelişen işçi sınıfı hareketini dağıtmak için bir hamle yaptı. Hedef sadece DİSK değil, bir bütün olarak sınıf hareketiydi. Nitekim farklı işkolu ve sendika üyesi işçiler tarafından saldırı tam da böyle algılanmış, egemenlerin vurmak istediği pranga birleşik-kitlesel bir direnişle parçalanmıştı. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, birleşik karakteri, sınıfa karşı sınıf bakışı, kararlılığı ile hala da aşılamamış görkemli bir eylem olarak tarihe kaydedildi. 

15-16 Haziran Direnişi, işçi sınıfının ülkede tuttuğu yerin, eylem kapasitesinin, yaptırım gücünün ve toplumsal yaşamda bir sınıf olarak öncü rolünün belirginleştiği bir olay olarak yaşandı. Kuşkusuz bu büyük eylem öncesi ve sonrasıyla bir dizi temel özelliği üzerine tartışma yürütülebilecek, dersler çıkartılabilecek, yol gösterici bir deneyim olabilecek yönler taşıyor. 

İçinden geçtiğimiz şu ağır ekonomik, sosyal, siyasal kriz atmosferinde, kapsamlı yıkım saldırılarına karşı mücadelede izlenmesi gereken yolu, 55 yıl önce gerçekleşen bu görkemli direniş gösteriyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin içine hapsedildiği bunaltıcı atmosferin parçalanması için hareket noktasının nasıl olması gerektiği hakkında fikir veriyor. Sermaye düzeninin ideolojik, politik, ekonomik, sosyal saldırı dalgasının doruğa çıktığı bir evrede, işçi sınıfının bunu ancak topyekûn bir direnişle püskürtebileceği gerçeğine 15-16 Haziran direnişi ışık tutuyor. Saldırılara ancak işçi sınıfının birleşik, kitlesel ve kararlı mücadelesi ile karşı konulabileceğini gösteriyor.

***

İşçi sınıfı hareketi uzun süreden beri içinde bulunduğu zayıflık tablosunu aşamıyor. Sermayenin gerici ideolojik hegemonyasının derin etkisi altında bulunan işçiler, AKP-MHP rejiminin dayattığı ekonomik, sosyal ve siyasal kuşatma altında tutuluyor. Örgütlülük ve bilinç alanındaki zayıflıklar, sendikal bürokrasinin baskın etkisi bu geriliği besliyor ve bundan dolayı tablo giderek ağırlaşıyor. Ekonomik/sosyal yıkım saldırıları karşısında hak talepli eylemler yaşansa da bunlar kimi dönem yaygınlaşsa da etkili bir çıkışa dönüşemiyor. Ekonomik-sosyal talepler sınırında, fabrika ölçeğinde, parçalı ve dağınık çıkışlar olmanın ötesine geçemiyor. Bu tablo işçi sınıfı hareketini geriletiyor, dinci-ırkçı ideolojik etkinin kırılmasını zorlaştırıyor ve ekonomik-sosyal kayıpların artmasına zemin hazırlıyor.  

Sermaye düzeninin işçi sınıfına yönelik bütünlüklü bir saldırı yönelttiği bu süreçte sınıf mücadelesini güçlendirilme ihtiyacı her geçen gün daha yakıcı hale geliyor. Bu ise son yıllarda gittikçe yaygınlaşan fabrika eylemlerinin, hak talepli direnişlerin güçlendirilmesinden, yaygınlaştırılmasından, giderek bu grev ve direnişlere birleşik bir karakter kazandırma çabasından geçiyor. Ekonomik-sosyal yıkım saldırıları, temel demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi, artan baskı koşulları, kısacası çok yönlü krizlerin tüm faturası temelde işçi sınıfına ve emekçilere yüklenmiş durumda. Bu saldırı furyası ancak faturayı ödemeyi reddeden bir bakış, örgütlenme ve mücadele çizgisinin sınıf kitleleri tarafından benimsenmesiyle püskürtülebilir.  

İşçi sınıfının taban örgütlülüğüne dayalı iradesini güçlendirmek, hareketini geliştirip birleştirmek, mücadeleyi fiili-meşru bir zemine oturtmak yüklenilmesi gereken temel halkalardan biri. İşçi sınıfı, önünü tıkayan engelleri sınıfa karşı sınıf bakışıyla örgütlenip mücadele ederek aşabilir, kaybettiklerini geri alabilir, ideolojik-politik kuşatmayı kırabilir, sendikaları bürokratik kastın sultasından kurtarıp gerçek birer mücadele örgütü haline getirebilir, maruz bırakıldığı ekonomik/sosyal yıkım saldırılarını durdurabilir. Bu güç işçi sınıfının saflarında fazlasıyla var. 15-16 Haziran Direnişi bunu kanıtlayan bir büyük eylem olarak orta yerde duruyor. İleri-öncü işçiler, şu şıralarda grev ve direnişlerle hak mücadelesi veren sınıf bölükleri, bir kez daha bu görkemli işçi direnişinin deneyimlerine bakabilmeli, onun ışığında güncel mücadele yolunu yeninden çizmelidirler.