Emperyalist saldırganlık durdurulmalı

Emperyalist güçler ve onların işbirlikçileri insanlığı büyük bir felaketin eşiğine sürüklemektedir. Bu gidişat durdurulmalıdır! Bunun yolu, işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilen halkların emperyalist barbarlığa karşı örgütlü, kitlesel ve militan mücadelelerini büyütmelerinden; kendi ülkelerindeki işbirlikçi iktidarlara karşı mücadeleye atılmalarından ve saldırının hedefi olan bölge halklarıyla tam bir dayanışma içerisinde hareket etmelerinden geçmektedir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Temmuz 2025
  • 08:00

ABD’nin açık yönlendirmesi ve desteğiyle 13 Haziran’da İsrail, İran’a yönelik bir saldırı gerçekleştirdi. Bir süre perde arkasında kalan ABD, kısa sürede savaşa doğrudan dahil oldu. Bugün ise yine ABD’nin girişimleriyle geçici bir ateşkes sağlanmış durumda. Ancak bu ateşkesin kalıcı olmadığını görmek zor değil. Çünkü ABD emperyalizmi ve onun bölgedeki vurucu gücü olan Siyonist İsrail, tüm Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etme hedefinden vazgeçmiş değil.

Görünüşte her fırsatta İsrail’e hamasi nutuklarla yüklenen Türk sermaye devleti yetkilileri ise, gerçekte ABD ve İsrail’le aynı cephede yer alıyor. Bu durum şaşırtıcı değildir. Zira Türkiye, Amerikan emperyalizmine göbekten bağlı bir ülkedir. Ve neredeyse birinci Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’da kan ve gözyaşıyla pişirilen pastadan pay kapmaya çalışmaktadır.

Amerikan emperyalizminin ve onun bölgedeki vurucu gücü olan İsrail’in bundan sonra hangi hamleleri yapacağı ve karşısında ne ölçüde dirençle karşılaşacağı bölgedeki gelişmelerin yönünü belirleyecektir. Ancak şimdiden açık olan şudur ki, ABD saldırganlık politikalarından vazgeçmeyecek; bölgeyi yeniden şekillendirme planlarını sürdürmeye devam edecektir.

Bu durum başta Türkiye işçi ve emekçileri olmak üzere, tüm bölge halklarına büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Ne var ki Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin, kendi gelecekleriyle doğrudan bağlantılı bu saldırganlığa yeterli tepki verdiklerini söylemek zordur. Elbette bu tabloda, işçi ve emekçi kitlelerin örgütsüzlüğü ve doğrudan kendi yaşamsal sorunlarına karşı bile harekete geçmekteki zayıflığı belirleyici bir rol oynamaktadır. Ancak sorun sadece bu değildir.

Pek çok işçi ve emekçi, İran’da baskıcı ve gerici bir molla rejiminin hüküm sürdüğü, bu rejimin işçileri, emekçileri, kadınları ve gençleri baskı altında tuttuğu gerçeğinden yola çıkarak, Amerikan-İsrail saldırganlığına “ehven-i şer” gözüyle bakmakta; hatta yer yer destekler pozisyona düşmektedir. Bazıları, bu saldırı sonucunda İran rejiminin yıkılacağını ve böylece İran halkının daha özgür bir geleceğe kavuşacağını bile iddia edebilmektedir.

Oysa emperyalist saldırganlık, İran’ı gerici yapısından dolayı hedef almamaktadır. Tam tersine, emperyalizm Ortadoğu’daki çıkarları doğrultusunda en gerici rejimleri desteklemekte, Suriye’de cihatçı çeteleri iktidara taşımakta, Erdoğan’ın eş başkanlığını övünçle dile getirdiği BOP gibi projelerle bölge halklarına gericiliği dayatmaktadır.

 

İran, esas olarak batı emperyalizminin politikalarıyla çelişen bir çizgide yer aldığı ve buna karşı direnen güçlere destek verdiği için hedef alınmaktadır. Bu nedenle İran’a yönelik saldırıyı desteklemek, dolaylı olarak Filistin halkına uygulanan soykırımı, Suriye’deki Alevi katliamlarını ve emperyalizmin tüm dünyada gerçekleştirdiği suçları onaylamak anlamına gelir.

İkincisi, emperyalist güçler bu saldırıyı gerçekleştirirken tüm uluslararası norm ve teamülleri hiçe saymıştır. Ellerinde sayısız nükleer silah varken, İran’ın nükleer programını bahane etmeleri, saldırının haksız ve keyfi bir saldırganlık olduğunu ortaya koymaktadır. 

Üçüncüsü ve en önemlisi, bu müdahale, dünyanın yeniden paylaşımına dayalı emperyalist hegemonya mücadelesinin bir parçasıdır. Bu mücadeleye karşı çıkmamak, Türkiye dahil olmak üzere tüm bölge halkları için daha büyük felaketlerin kapısını aralamak demektir.

Sonuç olarak emperyalist-Siyonist saldırganlığın İran’a yönelik müdahalesine karşı çıkmak İran’daki gerici rejimi desteklemek anlamına gelmez. Emperyalist güçler ve onların işbirlikçileri insanlığı büyük bir felaketin eşiğine sürüklemektedir. 

Bu gidişat durdurulmalıdır! Bunun yolu, işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilen halkların emperyalist barbarlığa karşı örgütlü, kitlesel ve militan mücadelelerini büyütmelerinden; kendi ülkelerindeki işbirlikçi iktidarlara karşı mücadeleye atılmalarından ve saldırının hedefi olan bölge halklarıyla tam bir dayanışma içerisinde hareket etmelerinden geçmektedir.

Emeğin Kurtuluşu'nun 59. sayısından alınmıştır...