Emperyalist/Siyonist güçlerle AKP-MHP rejimi tarafından Suriye’de başa getirilen HTŞ, vahşette sınır tanımıyor. Azgın katil sürülerinden oluşan HTŞ ve onun gibi 40 örgüte teslim edilen Suriye’de halklara, “ölümlerden ölüm beğen” politikası dayatılıyor.
Bu barbar sürüleri ilk günden itibaren Alevi katliamına başladı. 6-10 Mart tarihleri arasında soykırım boyutuna vardırılan katliamlar, kadınların kaçırılıp satılması, yağma, talan ve seri cinayetler şeklinde devam ediyor. Alevilerin yanı sıra Şiiler, İsmaililer, yer yer Hristiyanlar ve diğer halklardan kişiler de katledildi. Katliamların yanısıra insanların evlerine, mallarına el koyma, sürgün etme, fidye için kaçırma gibi uygulamalar da sürüyor.
Her gün savaş suçları kapsamına giren icraatlara imza atan HTŞ rejimi ve onun şefi Muhammed el Colani (Ahmet el Şara), ABD ile batılı emperyalistler tarafından baş tacı ediliyor. Trump’ın Ankara’ya “büyükelçi” diye atadığı Tom Barrack, Ortadoğu’da soykırım yapan İsrail’in tetikçisi olarak iş yaparken, HTŞ rejimi ile Colani’yi göklere çıkarıyor. Öte yandan Alevileri, Dürzileri ve yıllardan beri ABD ile çalışan PYD’yi ise tehdit eden açıklamalar yapıyor. “Herkes cihatçı terör rejiminin önünde diz çökmek zorundadır” demeye gelen demeçler veriyor.
Bu gelişmelerin hemen ardından cihatçı terör rejimi birkez daha Dürzilere saldırdı. Daha önce de Dürzilere yönelik saldırılar olmuş, onlarca kişinin hayatını kaybettiği vahşi katliamlar yapılmıştı. Dürzilerin direnmesi ve kimi müdahalelerin ardından HTŞ saldırıya ara vermişti. Ancak Tom Barrack adlı “sömürge valisi” tarafından sırtı sıvazlanan Colani, Arap aşiretleri tetikçi olarak kullanarak Süveyda kentindeki Dürzilere karşı yeniden saldırıya geçti.
Yansıyan haberlere göre, iki hafta önce başlatılan saldırıda en az 250 kişi öldü. Cihatçıların Dürzilere karşı giriştiği vahşi icraatları, onuru kırıcı davranışları, açık infazları gösteren vidolar servis ediliyor. Alevi katliamında olduğu gibi bu vidoları, insanlığa karşı suç işleyen cihatçılar çekip servis ediyor. Cihatçıların bu tutumu, Gazze’de soykırım yapan İsrail’inkine benziyor: İşledikleri savaş suçlarını, başkalarını tehdit etmek için propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Ne de olsa ABD, Batılı emperyalistler ve bölgedeki gerici-Amerikancı rejimler tarafından korunuyorlar. Kendilerinden hesap sorabilecek bir günün bulunmadığını var sayıyorlar.
Silahlarını HTŞ rejimine teslim etmeyi reddeden Dürziler, saldırılara karşı direniyor. Saldırganlar da çatışmalarda kayıplar veriyor. Ancak aradaki güç dengesizliği, emperyalistlerin, Türkiye’nin ve gerici Arap rejimlerinin HTŞ’yi desteklemesi Dürzileri güç durumda bırakıyor. Önce aşiretleri saldırtan Colani, “düzeni sağlamak” adına sürece dahil oldu. Dürziler, HTŞ çetelerinin kendi bulundukları kentlere girmesine izin vermemişlerdi. Çatışmaları “fırsat” sayan HTŞ Süveyda kentine girerek sivilleri katletmeye başladı. Dürziler buna karşı direnirken, cihatçı rejim kalıcı mevziler oluşturma hesapları yapıyor.
Colani’yi destekleyen güçler, Dürzilerin teslim olması için baskı yaparak, saldırı altındaki bu halkın ortak/birleşik direniş geliştirmesinin önüne geçmeye çalışıyor. Buna karşın büyük çoğunluk HTŞ rejiminin işgaline karşı çıkıyor. Zira böyle bir rejime teslim olmanın “boynunu cellada teslim etmek” gibi bir şey olduğunu biliyorlar.
Kimi güçlerin arabuluculuğu ile ateşkes sağlandığı iddia edilmişti. Ancak son haberlere göre cihatçı çetelerin saldırıları devam ediyor. bu arada saldırılardan dolayı halkın bir kesiminin kenti terk ederek, kırsal alanlara göç etmeye başlaması da durumun vahim olduğuna işaret ediyor.
Soykırımcı İsrail Dürzileri mi koruyor?
Gazze’de vahşi soykırım devam ederken HTŞ ile Netanyahu rejimi arasındaki işbirliğini pekiştiren adımlar peş peşe atılıyor. Suriye halklarını katleden Colani, Golan tepelerini işgal eden, Şam’ın 16 kilometre yakınına askeri üs kurmaya başlayan İsrail’le “normalleşmeye” hazır olduğunu ilan etti. Defalarca “ortak düşmanlara(İran, Filistin direnişi, Lübnan Hizbullah’ı)” karşı birlikte savaştıklarını söyledi. Tom Barrack denen zatın Colani’yi bu kadar el üstünde tutması bundandır.
Hal böyleyken savaş suçlusu Netanyahu, Dürzilere yönelik saldırılara izin vermeyeceklerini söylüyor. İsrail savaş makinesi kimi zaman HTŞ güçlerini havadan bombalıyor. Ancak bu vuruşlar hep sembolik oluyor. Zira Dürzileri bir “kart” olarak gören Netanyahu, sanki onları koruyormuş gibi bir görüntü vermeye çalışıyor. Oysa Netanyahu’nun partneri Colani’dir. Nitekim Trump’ın bu iki soykırımcıyı buluşturmak için hazırlık yaptığına dair iddialar şimdiden ABD medyasında yer almaya başladı.
Halkların celladı olan İsrail’in baskı altına olan bir halkı koruması söz konusu bile olamaz. Aynı şey Dürziler için de geçerlidir. Zira İsrail’in böyle bir derdi olsaydı, Süveyda’yı işgal etmek için yola çıkan HTŞ güçlerini imha ederdi. Oysa HTŞ konvoyları hiçbir saldırıya uğramadan kente girip barbarlığını sergilemeye başladı. Bu da İsrail saldırılarının göstermelik olduğunu kanıtlıyor. Dürzilere saldırması için HTŞ’ye gaz veren Tom Barrack’ın azgın bir ırkçı-siyonist olduğu dikkate alındığında, İsrail’le HTŞ’nin, Netanyahu ile Colani’nin aynı safta olduğu kolayca anlaşılır.
***
ABD emperyalizmi, belirgin özelliği “İsrail uşaklığı” olan bir HTŞ rejimi inşa etmeye çalışıyor. Oysa Suriye halklarının çoğunluğu cihatçı bir rejim istemiyor. Bundan dolayı halkları katlederek, onurunu ezerek teslim olmaya zorluyorlar. Bu, HTŞ’nin olduğu kadar ABD-İsrail ikilisinin de politikasıdır. Yıllardan beri Suriye’de ABD ile çalışan PYD’nin bile küstahça tehdit edilmesi, ABD’nin cihatçı terör rejimini tahkim etmeye verdiği önem ve önceliği anlatıyor. Dürzileri ezme, teslim alma planı asgari bir başarıya ulaşabilirse, namluların Rojava’ya çevrilmesi sürpriz olmayacaktır.
Saldırıya maruz kalan ve kalabilecek halklar zor durumda. Bu koşullarda halkların “emperyalizm/siyonizm/cihatçı terör” cephesine karşı birleşik direnişi örmesi acil bir ihtiyaçtır. Bu hedefe ulaşmanın belli zorlukları olsa da halklar önünde başka çıkış yolu bulunmuyor.