Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 12 Temmuz’da yayımlanan “Millî Eğitim Bakanlığı Proje Okulları Yönetmeliği” ile 1 Eylül itibariyle çok sayıda okulu proje okul kapsamından çıkartmaya hazırlanıyor.
BirGün’den Deniz Güngör’ün haberine göre LGS’nin ardından önceki gün öğrencilerin tercih dönemi başlarken yayımlanan yönetmeliğe göre öğrencilerin tercih döneminin bitmesinin ardından birçok okul proje okul kapsamından çıkarılacak. Yönetmeliğe göre özel program uygulayacak okul sayısı merkezi sınavla ve okulun yapacağı ayrı bir sınavla yüzde 1’lik dilime giren öğrencilerle sınırlı olacak. Proje okulların büyük bir kısmı 1 Eylül’e dek bu kapsamdan çıkarılacak. Öğrencilerin mağdur edileceğine dikkat çeken eğitimciler ise alınan bu karara tepki gösterdi.
Yayımlanan yönetmeliğe göre, okullar özel proje uygulayan ve özel program uygulayan okullar olarak ikiye ayrılacak. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullar “özel proje” uygulayan; Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullar da “özel program” uygulayan okullar olacak. Yönetmeliğe göre, özel program uygulayabilecek okul sayısı azaltırken proje okullar 1 Eylül’e dek bu kapsamın dışına çıkarılacak.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın alanın, velilerin, öğrenci ve öğretmenlerin görüş ile isteklerini dikkate almadan yönetmelik değişikliğine gittiğine dikkat çeken Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak, bu şekilde öğrencilerin mağdur edileceğini belirtti.
Uluocak, “LGS ile oluşan belirsizliğe yeni unsurlar eklenmiş oldu şu anda proje okulu olan ve içinden geçtiğimiz tercih döneminde öğrenciler tarafından yazılan bazı okullar önümüzdeki süreçte bu özelliklerini kaybetmiş olacaklar. Ayrıca yatılılık esası nedeniyle ailesiyle aynı şehirde yaşayan öğrenciler için bile böyle bir zorunluluk oluşabilir” dedi. Uluocak, “Bu adımı lise eğitiminin kısaltılmasıyla ilgili tartışmalardan bağımsız görmemek gerekir. Bakanlık eliyle nitelikli eğitime ulaşmak öğrenciler açısından her geçen gün daha da zorlaştırılıyor. Kontenjanlar her sene azaltılıyor, bir gün içinde yönetmelikler değişiyor. Öğrencilerin akademik eğitimden ziyade mesleki eğitime, yani ucuz işgücüne doğru yönlendirilmeleri hatta buna mecbur bırakılmaları söz konusu” ifadelerini kullandı.
"Eğitimin kamusal niteliğinin açık ve ağır bir tahribatı anlamına gelecek ‘hamilik’ kavramı da son derece tartışmalı. Hamilik adı altında özel program uygulayan okullar çeşitli şirket ve vakıflar okulların işleyiş ve yönetiminde söz sahibi olacak” diyen Uluocak, bunun nitelikli eğitim verme iddiasındaki liselerde kamusal eğitimin tasfiyesine yönelik tahripkâr bir adım olduğuna dikkat çekti.