Dünya gündeminde “Trump politikaları” yerini koruyor. Kapitalist-emperyalist sistemin eleştirisi için uç bir karakter yazmayı hedefleyen her yazar Trump’ı izledikçe, söylemlerini dinledikçe ve kabadayı kavgalarını gördükçe hayıflanıyordur.
Grönland ve Panama kanalını almak istemesi, Kanada’yı eyalet olarak ilan etmek, dünya halklarına düşman Gazze videosu yayınlamak, Zelenski ile dünya basını önünde kavgaya tutuşup Beyaz Saray’dan kovmak ve Meksika Körfezi’nin ismini değiştirmeye çalışmak ABD’nin yeni başkanının son bir aydaki marifetleri olarak dünya gündemine oturmuş durumda. ABD “yeni dünya düzeninin nasıl olacağına karar veriyor” temelinde çıkışların dayanıksız olduğu açık. Tüm bu kışkırtmaların temelinde eski gücünü arayan emperyalist liderin konumuna geri dönme isteği ve telaşı yatıyor. 2008 krizi ve sonrasında dünyanın jandarması konumu sarsılan ABD çıkış arıyor. Bölgesel gerilimler, Afganistan, Irak, Filistin ve Suriye’de yürüttüğü emperyalist savaş ve müdahaleler ABD’yi istediği pozisyona getirmediği gibi gücü ve etkisi konusunda tartışmaları da alevlendirdi. Görünen o ki bugün “ticaret savaşları” diye anılan gümrük duvarları ve barış elçisi olma telaşı açık veya kapalı savaş ve müdahalelerin odağını Ortadoğu’dan Çin ve onun alanlarına kaydıracak. Suriye’de bir anda tepeden inme gelen rejim değişikliği, Filistin’de pamuk ipliğine bağlı ateşkesin devam ettirilmeye çalışılması, özellikle Rusya-ABD’nin Ukrayna üzerinden savaşı kazan-kazan parolası ile bitirme istediği bu hazırlığın kapsam ve boyutunu gösteren ciddi verilerdir. Ukrayna pazarlığında Rus-Çin ilişkilerini bombalamayı, Rusya’yı Çin’den kopararak asıl düşmanı yalnızlaştırmayı hedeflemektedir. Rusya ve ABD’nin beraber hareket edeceğini düşünmek saflıktır. Buradaki nihai amaç NATO ve AB’den yükselen kaygılı söylemlere rağmen bıçağını şimdilik saklayan Rusya’nın Çin gerilimde tarafsız kalmasını sağlamaktır. Tüm bu politik değişimin asıl sancısını AB ve NATO göğüslemeye çalışmakta, yine de ezberlerin dışına çıkamamaktadır. Trump doğrudan AB’ye “Bakın, dürüst olalım. Avrupa Birliği ABD’yi mahvetmek için kuruldu. Amacı buydu, iyi iş çıkardılar. Ama şimdi ben başkanım, misilleme yapamazlar” demektedir.
AB liderleri ise şimdilik bu sözleri hazmetmeye çalışmaktadır. Bir önceki ABD başkanı NATO’nun etki alanını genişletmeyi hedeflerken ibre tam tersine dönmüş ekonomik, siyasal, askeri ayrımlar gündemdedir. Paylaşımın yeniden planlanmasına kadar söylemler yerini korumaya devam edecektir.
Gümrük duvarları yükseliyor!
Sovyetlerin tarih sahnesinden çekilmesi ile neoliberal politikalar tüm dünyada etkisini artırdı. Emeğin, üretim araçlarının, paranın, kısaca her şeyin dolaşımı bu dönemin altın kuralıydı. Bugünlerde ülkemizde başka bir gündem üzerinden konuşulan “iç cephenin güçlendirilmesi” politikası neoliberal iktisatçılar tarafından eleştiri ve tartışmalar ile karşılandı. Her şeye rağmen Trump kararnameler ile Çin ile başlayan gümrük duvarlarını genişletti. ABD’nin büyüme histerisine cevap üretmek amacı ile yürüttüğü bu program erken olmasına rağmen gerekli sonuçları üretebilmiş değil. Şimdiden tüketim yönü ile ABD’li emekçilere faturanın kesildiği yaşam maliyeti verilerinden açığa çıkıyor. Faturayı halka kesen her lider gibi Trump da kongre konuşmasında vaatlerini sıraladı. Tanıdık gelecek konuşmanın bir kısmı şöyle:
“İşlerimizi geri getireceğiz. Rüyalarımızı geri getireceğiz. Yollar, tüneller, demir yolları, hava limanları yapacağız. Ülkemizi Amerikan eli ile ve Amerikan işçiliği ile yeniden inşa edeceğiz. İki kuralımız olacak; Amerika’da al. Amerika’lı ile yap…Yönetimi siz halka veriyoruz. Önceleri Washington yüceldi, halk değil. Fabrikalar kapandı, kurulu düzen kendini korudu ama vatandaşlarımız değil. Onların zaferleri sizin zaferleriniz olmadı. Bunların tamamı değişecek. Bu değişim bugün ve şu anda başlıyor.”
Bu konuşma yapılırken ABD’li emekçiler ortalama 1 dolara aldıkları ürünleri 1,3 dolara almaya başladı. Dünya piyasasında doların değer kazanması şimdilik enflasyonu engelliyor. ABD gümrük vergilerini artırarak önümüzdeki dönem emekçilere yönelik faturaya sermayesini ihya etme peşinde. Çin ise serbest dolaşım çağrısı yaparken, ticaret savaşları ve daha fazlası için “Biz hazırız” diyor.
Silahlanma geri dönülmez biçimde artıyor!
ABD, Çin, AB, Rusya geri dönülmez bir şekilde silahlanıyor. ABD ve Çin’in rekabet ve ticaret savaşları savaşlarını tamamlayan silahlanma yarışı asıl hazırlığın neye yapıldığını gösteriyor. Emperyalist yayılmacı politikaların sıkışması her coğrafyada farklı isimlerle ama aynı gerilimi büyütecek şekilde ilerlemesi savaş tehlikesini artırıyor. Emperyalist kamplar buna hazırlanıyor.
Savaşa hazırlanma ve silahlanıp kendini güvende ve karşı tarafı huzursuz etme provasının son örneği AB ülkeleri oldu. Mart ayı içinde toplanan AB komisyonu Ukrayna meselesi ile birlikte 5 maddelik silahlanmayı gündemine aldı. 800 milyar avroluk bütçe onaylandı. 650 milyar avroluk kısmı üye ülkeler kendi bütçesinden karşılayacak. 150 milyarlık kısmı ise düşük krediler ile AB üyelerine sunulacak. Geçmişte 325 milyar avroluk bütçe 150 milyar daha büyütülerek yüzde 50 artırıldı. Bu karar ve artış sonrası Avrupa borsasında silah tekellerinin hisse senetleri yükseldi. Alman silah tekeli Rheinmetal yüzde 14, Hensoldt bir haftada yüzde 43, İtalyan Leonardo LDO yüzde16, İngiliz BAE Systems yüzde 15, Fransız Thales HO yüzde 16 değer kazandı. Paranın aktığı silah tekelleri perde kapanmadan silahların patlaması gerektiğini biliyor. Bu denli büyük bir hazırlık barut ve kan kokusu eşliğinde ilerleyebilir. Tüm bu bütçe ve silaha ayrılan paradaki artış Avrupa ülkelerinde emekçilere eğitim, sağlık, sosyal hizmetlerdeki kesintiler olarak yeni dönüyor.
Yıkıma, saldırganlığa, emperyalist savaşa ve silahlanmaya karşı olalım!
Her gün emperyalist savaş tehlikesi artarken, daha kurşun dahi sıkılmamışken sonuçlarını dünya emekçileri ödüyor. Gerilimin arttığı, savaş ve gerici politikaların emekçileri zehirlediği bugünlerde çıkışı 1,5 milyon işçi ve emekçinin katıldığı Yunanistan genel grevi ve Hırvatistan’daki sosyal mücadeleler gösteriyor. Unutmayalım. “Kendi davası için dövüşmeyen, dövüşür başkasının davası için!” Dünya işçilerinin kaderleri birdir ve bu savaş değildir. Sosyal yıkım saldırıları eşliğinde büyüyen savaş riskinin bedelini ödemeyelim. Düşmanlarımızın yarattığı sahte düşmana kanmayalım!
Serdar Gür
Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi
C3-18