Baskıya, sömürüye, emperyalist savaşa karşı

1 Mayıs’a!

2025 1 Mayıs’ının güncel çağrısı açıktır: Faşist baskıya, kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı örgütlü mücadeleyi büyütmek! İşçiler, emekçiler, gençler ve emekçi kadınlar bu çağrıya yanıt vermeli; ülke çapında 1 Mayıs eylemlerinde kitlesel bir şekilde yerlerini almak için şimdiden hazırlanmalıdır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Nisan 2025
  • 13:20

2025 1 Mayıs’ının öngünlerindeyiz. Dünyada ve Türkiye’de işçi ve emekçiler meydanlara inmeye, temel talep ve özlemlerini 1 Mayıs alanlarında dillendirmeye hazırlanıyorlar. 

Kapitalist-emperyalist dünya düzeninin giderek yoğunlaşan krizleri, bir dizi toplumsal ve siyasal sorunu küresel ölçekte alabildiğine derinleştirmiş durumda. Sömürünün katmerlenmesi, açlık ve yoksulluğun görülmemiş boyutlara ulaşması, derinleşen servet-sefalet uçurumu, tırmandırılan savaş ve saldırganlık politikaları, faşist baskı ve polis devleti uygulamalarının yaygınlaşması gibi gelişmeler, söz konusu sorunlardan öne çıkanlardır.

Tüm bunlar başta emek-sermaye çelişkisi olmak üzere, sistemin temel çelişkilerini küresel ölçekte keskinleştiriyor ve alttan alta sınıf ve kitle hareketlerinin mayalanmasına yol açıyor. Dünya halkları işte bu koşullarda 2025 1 Mayıs’ını karşılıyorlar.

Krizin faturasını reddetmek için 1 Mayıs’a!

Türkiye’de hüküm süren sermaye düzeni de uzun bir süredir çoklu krizlerin pençesinde debeleniyor. Ekonomik-mali kriz tüm sonuçlarıyla birlikte toplumun önemli bir kesimini doğrudan etkilerken, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını döne döne yıkıma uğratıyor. Bunun gerisinde, kapitalistlerin ve gerici-faşist rejimin ekonomik-mali krizin faturasını sistematik olarak emekçilere ödeten politikaları yer alıyor. Enflasyonun ve hayat pahalılığının dizginlenemediği günümüz Türkiye’sinde, milyonlarca işçi ve emekçinin ücretlerinin açlık sınırı bandında tutulması, keza fabrikalarda ve işyerlerinde hüküm süren çalışma koşullarının cehennemi andırıyor olması bu gerçeğin en katı görünümünü sunuyor. Emekçilere dayatılan bu ağır koşullar her geçen gün sosyal-kültürel bunalımı derinleştiriyor. Yoksunluk ve yoksulluk kitleselleşirken sosyal-iktisadi sorunlara yenileri ekleniyor. Öyle ki milyonlarca insan en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmiş bulunuyor.

Kitleleri sefaletin bu kör çukuruna mahkum eden kapitalistler ve Erdoğan yönetimi ise zenginliklerine zenginlik katmaya, “gemilerini yürütmeye” aralıksız olarak devam ediyor. Elbette bunu krizin ağır yükünü emekçilerin sırtına yükleyerek başarıyorlar. Bu yolla sermayelerini büyütüyor, banka hesaplarını kabartıyor, milyonlar açlıkla boğuşurken büyük bir serveti kontrol edebiliyorlar.

Tam da bu akıl dışı çelişkiden ötürü, işçi sınıfı ve emekçiler temel talep ve istemleriyle 1 Mayıs alanlarında birleşik ve kitlesel olarak yerlerini almalı, krizin faturasını cepheden reddetmelidirler. Emekçiler, çalışma ve yaşam koşullarını cehenneme çeviren bu harami düzenine karşı alttan alta biriken öfkelerini, “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!” şiarıyla 1 Mayıs’ta eylemli bir şekilde ortaya koyabilmelidir.

Faşist baskı ve zorbalığa geçit vermemek için 1 Mayıs’a!

Kriz koşullarında sömürüyü yoğunlaştıran, faturayı işçi sınıfı ve emekçilere kesen kapitalistler ve gerici-faşist rejim, bu tablonun devam etmesi için baskı ve zorbalığı da her geçen gün tırmandırıyor. Grevleri yasaklıyor, hak arama eylemlerinde polis terörü estiriyor, topluma deli gömleği giydirmek için temel demokratik hak ve özgürlükleri ayaklar altına alıyor. Özetle, bu ölüm ve sömürü düzeni devam etsin, bu harami saltanatı sürsün diye çıplak bir zorbalık düzeni inşa ediliyor.

Bu karanlık gidişatı durdurabilecek, geçit vermeyecek güç işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü direnişi ve mücadelesidir. Bu nedenle işçi ve emekçiler, kendilerine dayatılan sömürüyü ve zorbalığı reddederek, başta “söz, basın, örgütlenme ve eylem özgürlüğü” olmak üzere, temel demokratik hakları için mücadeleyi büyütmelidir. Tıpkı 19 Mart’ta faşist baskı ve zorbalığa karşı isyan eden gençlik ve diğer toplumsal kesimler gibi; işçi ve emekçiler hakları ve özgürlükleri için fiili-meşru bir çizgide hareket etmeli, fabrikalardan sokaklara uzanan bir direniş hattı örmeli, topyekun saldırılara karşı “Genel grev, genel direniş!” parolasıyla mücadele sahnesindeki yerini almalıdır. 

Bunun ilk adresi, emek ve sermayenin karşı karşıya geleceği 1 Mayıs alanlarıdır. Dolayısıyla, işçi sınıfı ve emekçiler birleşik ve kitlesel bir şekilde faşist zorbalığa geçit vermemek için 1 Mayıs’ta görkemli bir şekilde meydanları doldurabilmelidir.

Emperyalist savaşa “Dur!” demek için 1 Mayıs’a!

Kapitalist-emperyalist sistemin keskinleşen çelişkileri dünya halklarını büyük felaketlerin eşiğine doğru sürüklüyor. Emperyalist haydutların egemenlik kavgası yerel ve bölgesel savaşların kızışmasına yol açarken, yeni bir “dünya savaşı” riski her geçen gün artıyor. Ukrayna örneğinde olduğu gibi, giderek doğrudan karşı karşıya gelen emperyalist güçler “nükleer silah” kullanma tehditleri savuracak kadar pervasızlaşmış durumdalar. 

Mazlum Ortadoğu halkları ise yıllardır emperyalist müdahale ve savaşların derin yıkımını ve acısını yaşıyor. Geride kalan yirmi yıl içerisinde Afganistan, Irak, Libya ve Suriye emperyalist savaşların arenasına çevrildi. Bu ülkeler yakıp yıkıldı, halklar kırımdan geçirildi, sürgün edildi. Şimdi de İran’a dönük emperyalist müdahalenin önü düzlenmeye çalışılıyor. Kürt ve Filistin halkları ise on yıllardır sömürgeci-kirli savaşlara, soykırım ve toplu sürgün saldırılarına maruz kalıyor. Özetle, içerisinde bulunduğumuz bölge emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından yangın yerine dönüştürülmüş durumda.

Emperyalist saldırganlığın en barbar ve yıkıcı sonuçlarını elbette öncelikle savaşın hedefinde yer alan ülkelerin halkları yaşıyor. Öte yandan, bu savaş ve saldırganlığın bedeli ve yarattığı yıkım sosyal, kültürel, ideolojik ve ekonomik açıdan dünya halklarına ödetiliyor. Emperyalist haydutların egemenlik ve yağma üzerine kurulu kavgaları, dünya çapında ezilen halklara ve emekçilere büyük bir yıkımdan başka bir şey getirmiyor.

Bu nedenle, 1 Mayıs’ta emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı yan yana gelmek ve emperyalist savaşlara “Dur!” demek güncel olduğu kadar yakıcı bir sorumluluktur. Dolayısıyla, işçi sınıfı ve emekçiler emperyalistlerin yağma ve egemenlik kavgasına karşı “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarıyla 1 Mayıs alanlarında yerini almalı, kan ve sömürü üzerine kurulu olan emperyalist düzene karşı mücadeleyi büyütmelidir.

Baskıya, sömürüye, emperyalist savaşa karşı 1 Mayıs’a!

Özetlemek gerekirse, 2025 1 Mayıs’ının güncel çağrısı açıktır: Faşist baskıya, kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı örgütlü mücadeleyi büyütmek! İşçiler, emekçiler, gençler ve emekçi kadınlar bu çağrıya yanıt vermeli, ülke çapında 1 Mayıs eylemlerinde kitlesel bir şekilde yerlerini almalıdır. Bunun için tüm sınıf mevzilerinde ve yaşamın aktığı her yerde saatler şimdiden 1 Mayıs’a kurulmalıdır.

Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın sosyalizm!