“Sınana sınana” seramik sergisi

Seramik sanatçısı Buket Acartürk tarafından İstanbul Kadıköy Yoğurtçu Parkı yanında bulunan Park Art İstanbul Galeri’de “Sınana sınana” adıyla seramik sergisi açıldı.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 26 Mart 2014
  • 10:28

Haziran Direnişi'ni karınca figürü üzerinden ele alan Buket Acartürk'ün sergisi, tanıtım broşüründe şöyle gerekçelendiriliyor:

 

Gaz maskeli karıncalar”

Meydanlar geçmişle gelecek arasında siyasal, sosyal ve kültürel bağların kurulduğu tarihsel, toplumsal ve estetik mekânlardır. Bu açıdan tarihsel süreçte kentlerin ortak belleğini oluştururlar. Tarih boyunca kentlerin toplumsal yaşamında önemli bir rol oynayan meydanlar aynı zamanda “toplumsal direnç” alanları olarak karşımıza çıkarlar. Aidiyet duygusunu güçlendiren meydanlar haksızlıklara, baskılara ve zulümlere toplumsal olarak direnmenin merkezidir. Bu bağlamda; meydanların kent kültüründeki anlamını ve insanların bir amaç uğruna “bir-aradalığına” göndermede bulunan seramik sanatçısı Buket ACARTÜRK insanlık serüveninin tarihsel, toplumsal ve siyasal deneyimlerini kendi bilimsel ve sanatsal süzgecinden geçirerek “Sınana Sınana” adlı sergisinin her parçasına yansıtmaktadır.

Sanatçı uzun süredir farklı misyonlar yükleyerek sergilediği karınca figürlerini bu sergisinde, yaşanan toplumsal değişim ve dönüşümlerin etkisi ile yeniden yorumlamıştır. Sergi 270 parçalı iki ayrı yerleştirmeden oluşmaktadır. İlk yerleştirme “meydan” kavramını temsil ederken, gaz maskeli karınca figürleri ise, baskıya direnmenin tarihsel serüvenini simgelemektedir.

İmgesel ve simgesel etkinin biçimsel olarak çok parçalı yapısının yanı sıra sanatçının ortaya koyduğu figürlerin kavramsal alt yapısı izleyenlerle yaşamsal bir ilişki kurmayı hedeflemektedir. İşte bu noktada birey kendini tarihsel ve toplumsal bir serüvenin içinde bulur.”

 

Meydanlar gerçek sahiplerinin

'Sınana sınana’ kavramsal başlığıyla düzenlenen bu seramik işlerde, kırmızı sırlanmış ve gaz maskesi takmış karıncalar hep birlikte bir meydanın merkezine doğru hareket ediyorlar. Aydınlığa aşık pervanenin (kelebek) yandıkça daha ısrarlı bir şekilde ışığa yönelmesi gibi karıncalarda gaz/toz bulutuna inat meydanın merkezine hücumu sürdürüyorlar.

Meydanlar sınıfsal çatışmaların boy verdiği yerlerdir. Bu nedenle muktedirler bu alanları sadece ezilenlere kapatmakla yetinmezler. Özel olarak meydanları küçültmeyi ve yok etmeyi amaçlarlar. Acartürk, düzenlemesinde üç boyutlu karıncaların izdüşümlerini meydanı oluşturan taşların üzerine bir mühür gibi basarak meydanları gerçek sahiplerine iade eder. Bu gerçeklik, sınıf mücadelesi tarihinde bir meydan olarak Taksim’in taşıdığı önem ve bu alanın büyük bedeller uğruna kitlelerin bellek ve bilinçlerindeki yerine işaret ediyor.

Haziran Direnişi, bir meydanın (Taksim) ve parkın (Gezi), siyasetten men edilerek piyasaya teslim edilmek üzereyken, kitleler tarafından işgal edilerek, paranın geçmediği, dayanışmaya dayalı komünal bir yaşam alanı olarak yeniden kazanılmasının sembolü oldu. Bazı değerlendirmelere göre bu direniş İstanbul’u, 1871 Paris komünü bir başlangıç olarak kabul edilirse, başkaldırıların ezilemediği ’isyankar kentler’ listesine eklenmiştir.

Direniş bir makina gibi çalışmış, hareket etmiş, değiştirip dönüştürmüştür. Bu gerçekliğin bir tezahürü olarak kurgulanan sanatsal düzenleme de, karınca imgesi, rengi ve bedeniyle değişim-dönüşüme uğrayarak verili şiddetle başa çıkan ısrarlı ve inatçı bir imgelemin öğesi olmuştur.

22 Mart’ta başlayan sergi, 5 Nisan 2014’e kadar Park Art İstanbul Galeri’de izleyicileriyle buluşmaya devam edecek.