Ankara’da yerel olarak faaliyet gösteren Gazete Solfasol'ün yayınladığı yalan ve çarpıtma dolu açıklama üzerine, devrimci ve ilerici kamuoyuna zorunlu açıklama...
Ne oldu, nasıl yansıtıldı?
-26 Mart tarihinde bir yoldaşımız, Gazete Solfasol’de üniversitelerdeki boykot sürecinin ve gençlik hareketinin konuşulacağı canlı yayın programına davet edilmiş, üniversitesini temsilen bu canlı yayına katılmıştır. Yoldaşımız, katıldığı programda üniversitelerdeki boykot sürecini, gençliği hedef alan gözaltı terörünü ve çıplak arama işkencesini anlatmıştır. Canlı yayının sonunda yoldaşımıza yayının “bütünlüklü olarak” Youtube’a ve X’e (Twitter) yükleneceği söylenmiş, yoldaşımız da buna rıza göstermiştir.
-Üniversite gençliğini hedef alan baskı ve işkenceler kamuoyunda geniş bir tepkiye konu olmuş, bunun üzerine 7 Nisan’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “çıplak arama kesinlikle yoktur” diyerek gerçekleri örtbas etmeye çalışmıştır. Aynı günlerde gözaltında çıplak aramaya direndiği için darp edilen üç kadın başka bir haber ajansına anonim bir şekilde yaşadıkları süreci anlatmış, yaşadıkları işkenceyi gündemleştirmeye çalışmışlardır.
-Günler öncesinde yoldaşımızın da katıldığı canlı programı sayfalarında yayınlayan Gazete Solfasol, katılımcılara sorma ihtiyacı dahi duymadan söz konusu yayını “kesip-biçerek” 9 Nisan’da tekrar sosyal medya hesaplarında paylaşmıştır. Bunun üzerine haber şefi Deniz Nazlım'a ulaşılarak “kesitin” kaldırılması istenmiş fakat bu talep reddedilmiştir. Deniz Nazlım telefon görüşmesinde yoldaşımıza ‘‘Sen dik duramıyorsun diye ben neden itibarımı kaybedeyim?’’ türünden cümleler kurmuştur. Bunun üzerine Gazete Solfasol Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Onur Yılmaz’a ulaşılarak, söz konusu “kesitin” neden kaldırılmasının istendiği ayrıntıları ile anlatılmıştır. Mehmet Onur Yılmaz ile yapılan görüşme saatlerce sürmüş, bu görüşme esnasında devrimci genç bir kadını hedef haline getirdikleri net bir şekilde ifade edilmiştir. Buna rağmen kesitin kaldırılmaması noktasında diretilmiş, kaldırma koşulunun ancak kendilerine “bir yazı gelmesi” halinde olabileceğini söylemiştir. Her nedense söz konusu yayın “kesilip-biçilirken” bu hassasiyet gösterilmemiştir. Buna rağmen, talep ettikleri yazının kendilerine gönderileceği ifade edildiğinde ise Gazete Solfasol “yarın sabah avukatlarla görüşelim” diyerek oyalama yoluna gitmiştir. Tüm iyi niyet ve çabamıza rağmen söz konusu paylaşımın kaldırılmaması üzerine avukatımız Gazete Solfasol ile iletişime geçmiş, kesitin ve ismin kaldırılmasını talep ettiği bir yazı yazmış, Gazete Solfasol ise paylaşımı gece saat 02.38’de kaldırmıştır.
-Gazete Solfasol'ün “kendi görünürlüğünü” ve “etkileşimini” arttırmak adına bizi oyalayarak “video kesitini” kaldırmamakta ayak dirediği bu süreçte, Emniyet Müdürlüğü yoldaşımızın isim ve soy isminin baş harflerini kullanarak ilgili video hakkında "suç duyurusunda" bulunacağına dair yazılı bir açıklama yayınlamıştır.
Bunun üzerine, gece yayından kaldırılan “video” Gazete Solfasol tarafından sabah 9’da yoldaşımızın ismi kısaltılarak tekrar paylaşılmıştır. Bu tutumun tepki çekmesi ve yoldaşımızın rızası olmadan paylaşılan görüntünün altına gelen yorumlardan dolayı Gazete Solfasol olayları çarpıtarak aktaran, yalan dolu bir açıklama metni yayınlayarak videoyu kaldırmıştır. Metindeki tüm yalan ve çarpıtmaları bir kenara koysak bile, başından beri bizim ve avukatımızın söz konusu paylaşımın kaldırılması yönündeki taleplerimizi mesaj ve telefon yoluyla açıkça belirtmemize rağmen yapılan açıklamada utanmadan “Kişinin adının baş harfleri talebi doğrultusunda değiştirilmiştir” denebilmiştir.
-Yaşanan durum ve Solfasol'ün yayınladığı çarpıtılmış açıklama üzerine kurumsal olarak kendileriyle görüşmek istediğimizi aracı bir kurum üzerinden kendilerine ilettik. Fakat bu isteğimiz de reddedilmiştir. Solfasol başından beri “doğru bir şey yaptığını” ve “haklı olduğunu” düşünüyorsa, konuyu açığa kavuşturmak için yaptığımız görüşme talebi niye reddedilmiştir? Yüz yüze görüşmeden kaçınmalarının nedeni, ilerici kamuoyunu yanıltmaya dönük yaptıkları ve hem kendi sayfalarında hem de bir dizi grupta paylaştıkları yalan dolu açıklamanın altında kalmaktan korkmaları mıdır?
Amaç işkenceyi görünür kılmak mı, küçük hesaplar mı?
Bize “haber etiğinden” bahseden Solfasol'e sormak istiyoruz: Canlı yayının tamamını YouTube kanalınızda paylaşmışken, muhataplarına sormadan programı “kesip-biçerek” yayınlamanız nasıl bir habercilik anlayışıdır? Söz konusu paylaşımın kaldırılması istenmesine rağmen ısrarla buna ayak diremenizin gerisinde “kendi görünürlüğünüzü” arttırma kaygısı mı yer almaktadır? Bunun böyle olduğu gayet açıktır. Zira, yapılan görüşmede “videoyu çok fazla insan paylaştı, bu yüzden kaldıramayacağız” demeniz, bunu da “haber etiği” olarak etiketlemeniz, derdinizin “işkenceyi gündemleştirmek” olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Ayrıca, canlı yayının üzerinden 13 gün geçmişken, videoyu kesip-biçerek tekrar yayınlamak fikri nereden doğmuştur? Bu fikrin gerisinde Adalet Bakanı’nın “çıplak aramaya” ilişkin açıklamaları üzerinden “takipçi devşirme” kaygısı mı yer almaktadır? Bu açıdan “video kesitinin” Bakanın açıklamasından iki gün sonra Solfasol sayfalarında paylaşılması nasıl yorumlanmalıdır? Yapılan canlı yayının üstünden 13 gün geçtikten sonra, gençlik mücadelesinin farklı yönleriyle tartışıldığı bir programı budayarak “kesit paylaşmak” neyin ihtiyacıdır, nasıl bir habercilik anlayışıdır?
Gazete Solfasol neyi savunuyor, kimi temsil ediyor?
Gazete Solfasol Ankara’da muhalif çizgiye sahip bir yayın olarak bilinmektedir. Yaptığı açıklamada ise video kesitini yayınlayarak “işkenceyi gündemleştirdiğini” iddia etmektedir. Tümüyle genç bir devrimciyi hedef haline getiren paylaşımın kaldırılmasını isteyen kesimleri ise “korkaklıkla” suçlamaktadır. Dahası, olayı “kişiye” indirgeyerek kendisini “temize” çekmeye çalışmaktadır. Peki kime ve neye karşı, peki hangi hesap ve kaygılarla bu yapılmaktadır? Bu durumda Gazete Solfasol’un “itibarı” hangi toplumsal kesimler şahsında bir “hassasiyet” konusudur?
Öncelikle şunu belirtelim, video kesitinin kaldırılmasını istemek “kişisel” bir kaygının, hele ki bir korkunun ürünü değildir. Aksine, devletin özellikle gençliği, gençlik hareketini hedef aldığı bir dönemde yayınlanan “video kesiti” gözaltında işkenceye uğrayan devrimci genç bir kadının bizzat devlete hedef olarak gösterilmesidir. “Muhalif” olduğunu iddia eden bir yayından her şeyden önce bunu gözetmesi, alacağı tutumu buna göre belirlemesi, yayın anlayışını ve “haber etiğini” bu doğrultuda gözden geçirmesi beklenir.
“Kendi görünürlüğünü ve etkileşimini arttırma” yaklaşımı ve reklam hesabıyla hareket etmek, bunu devrimcileri hedef haline getirme pahasına yapmak ne zamandır “muhalif” olmanın kıstası olmuştur? Kaldı ki sorun, Solfasol'ün sergilediği tutumun yarattığı sonuçlar üzerinden daha da net görülmektedir. Solfasol'de kesip-biçilerek yayınlanan “video kesiti” yoldaşımızı faşist çeteler ve devlet nezdinde hedef haline getirmiştir. Yalnızca hedef haline getirmekle kalmamış, Solfasol'ün kimseye danışma ihtiyacı duymadan budayarak yayınladığı video Ankara TEM Şube polisleri tarafından yoldaşımızın ailesine gönderilmiş, aile ile polis arasında geçen diyalogda “Kızınız terör elebaşı, gözaltında işkence ve çıplak arama yapıldı diyerek devletin polisi hakkında yalan söylüyor. Polis böyle bir şey yapmaz” ifadeleri kullanılmış, ailesi yoldaşımıza karşı kışkırtılmıştır. Gazete Solfasol, yayıncılık “sorumluluğuna” bir de bu pencereden bakmalıdır.
Video kesitinin paylaşılması ve yayılmasının ardından yaşananlar, Solfasol'e ısrarla anlatmaya çalıştığımız her şeyi doğrulamıştır. Gelinen aşamada “muhalif” olduğunu iddia eden, kendi varlık zeminini ilerici-sol değerlere borçlu olan Solfasol'ün; gerçekte tüm bu değerler ve duyarlılıklara ne denli uzak olduğu, ilerici-muhalif habercilik etiği ile uzaktan-yakından bir ilişkisinin olmadığı görülmüştür.
Öyle ya, bilinçli olarak “bağlamından koparılan her olay” arkasında yer alan bütünü örten bir kabuk, bir tür görüntüden ibarettir. Bu açıdan ve gelinen yerde bizim için Solfasol’ün “muhalif kimliği” kuru bir görüntüdür sadece. Bu görüntüyü sosyal medya mecralarında “etkileşim arttırmaya” tahvil etmek için tepe tepe kullanabilir elbette. Ama kimseye, özellikle de saldırının hedefinde olan devrimci-ilerici güçlere “ilerici-sol duyarlılık”, “işkenceyi görünür kılma kaygısı”, “yayıncılık etiği” vb. üzerinden ders vermeye kalkmamalıdır. Hele ki, devrimci-ilerici duyarlılıkları ve bu duyarlılıkla hareket eden kesimleri “korkaklıkla” itham etme cüretine asla soyunmamalıdır. Tüm bunlar Solfasol’ün boyunu fersah fersah aşan şeylerdir zira!
***
Yaşananları ortaya koymak için zorunlu olarak yayınlamak durumunda kaldığımız bu açıklama üzerinden Solfasol'ün tutumunun hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, bu yaklaşım ve tutumu mahkum ettiğimizi ve her alanda mahkum edeceğimizi buradan devrimci-ilerici kamuoyuna duyurmak istiyoruz.
Solfasol tarafından yapılan çarpıtılmış açıklama kaldırılıncaya ve kamuoyu önünde bunun özeleştirisi yapılıncaya kadar; devrimci, ilerici kurumları ve sol, sosyalist duyarlılığa sahip olan kişileri devrimci gençleri hedef haline getiren Solfasol'e karşı tutum almaya, yayınlarına katılmamaya, röportaj vermemeye, abone olmamaya, var olan aboneliklerini iptal etmeye, devrimci-ilerici değerlere sahip çıkan Solfasol çalışanlarını da bu yaklaşımı mahkum ederek istifa etmeye çağırıyoruz.
Ankara Devrimci Gençlik Birliği