Greif'ta direnişçi işçilerin ortaya koydukları direngen tutum sadece mücadelede değil, sanat ve kültürde de ürünler veriyor. Çünkü işçi sınıfının üretimin içerisinde pişen yaratıcı zekası, direnişle birlikte patrona daha fazla kâr sağlamak için değil kendi davası için çalışıyor. Yeni bir sanat ile her bakımdan burjuvazinin çürümüş dünyasından farklı bir kültür de böylelikle boy veriyor.
Sınıfın “orantısız zekası”
Greif işgali 10 Şubat’ta TİS masasında patronun talepler karşısında katı reddi üzerine başladı. Yüzlerce işçi yasalara, sendika bürokratlarına takılmadan üretimi durdururken tek bir pankartları dahi yoktu. Fakat kısa bir süre sonra “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” pankartıyla boy gösterdiler. İşçiler her gün saatlerce patron için kölece çalıştıkları dokuma makinalarını bu kez mücadeleleri için çalıştırmıştı. Çıkartılan 4-5 metrelik çuval bezi, biraz kırmızı boyayla işgalin ilk pankartına dönüştü.
“Bu daha başlangıç mücadeleye devam” diyen işçiler bir yandan Haziran Direnişi’nin sembol sloganını atarken, diğer yandan da Haziran'ın “orantısız zeka”sını kuşanıyorlardı.
Direnişe geçen, üretimden gelen gücünü kullanan, tam bir birlik içinde hareket eden işçilerin ne kadar güçlü olabileceklerini daha ilk adımda gösterdiler. Gerisiyse aynı sınıf kimliği ve aynı yaratıcılıkla geldi.
Önce yıllardır sırtlarında imzası bulunan şirketin adında değişikliğe gittiler. İşçilerin fabrikada giydiği yeleklerin sırtındaki Greif yazısı bir çıktıyla kapatılarak ‘Grev’e evrildi. İşçiler sırtlarında besledikleri asalaklara grevin gücüyle sesleniyordu. Elindeki silahın gücüyle patrona meydan okuyordu.
Nasırlı ellerle yapılan emeğin sanatı
Eylem sırasında karşılarına çıkan her sorunu aynı duru emekle çözdü işçiler. 14 Şubat "sevgililer günü" geldiğinde duygularını yine kendi dokudukları pankartlara yansıttılar. Kapitalizmin sevgiyi metalaştıran, ticari getirisi üzerinden değer biçtiği 14 Şubat’ta, pankartlarına “Sevgi emektir” yazdılar. Ve yinelediler; “Emeğimize ve alınterimize sahip çıkıyoruz!”.
Greif’ta işçilerin tek bir pankartı taşıyan onlarca el olduklarını gördük. İşgal fabrikasını ev yapanlar zamanlarını ‘öldürmek’ için orada olmadıklarını biliyorlardı. Günde en az iki kez karar almak için yan yana geldiler. Düşünüp uyguladılar.
Bir grup işçi dokuma çuvalı lime lime edip voleybol filesi yaptı. Akşam yemeklerine, duyurulara kullanmak için çuval bezinden küçük bir davul dahi yapıldı. Bir işçiyse çuval bezlerini tuval sayıp çizdi karikatürlerini. Direnişin sanatıyla ziyarete gelenleri dış kapıda karşıladılar. Çizimler işçi sınıfının ruhunu yansıtıyordu. Nasırlı ellerin amatör çizimleriyle alınteri gasp edilen işçinin aklındakileri peşi sıra dile geliyordu. Kapıda karşılayan çizimlere bakanlar, işçilerin derdini, o kapının ardından yılları bulan ücretli köleliği, işgale neden olan şartları gördü adına sanat deyip zenginlere satılan bir görsellik yoktu işçilerin çiziminde. Derdini haykıran işçi tulumunda, sıkılı yumruklarla alınterinin, emeğinin kavgası betimleniyordu.
Greif'ı tarihe sahne yaptılar
Günler geçtikçe işçiler yaratıcılıklarını şiarlarına da taşıdı. Çözgü bölümü işçileri, gece kendi elleriyle hazırladıkları pankarta işledikleri "Tarih yaşadıklarımızı değil, yaptıklarımızı yazacak. Biz bir devrin işçileri değil, her devrin olacağız!" sözü onların yaptıkları eyleme nasıl bir tarihsel anlam yüklediklerini gösteriyordu. Bu anlatımda sade, ama ne yaptığını bilen inançlı işçinin uzak görüşlülüğü var.
Kısacası Greif işçileri Haziran Direnişi’nde sıkça ürünlerini gördüğümüz orantısız zekayı devralıp kendi sınıf damgalarını basarak büyütüyorlar. Bu haliyle tüm sınıf kardeşlerine de onları alkışlamak düşüyor.