Bir dost sosyal medyada şöyle diyor:
“Sıla yalnız değildir... diyelim. Ama aylardır tutsak olan ‘Koma sè bira’ solisti müzisyen Erkan Benli’yi de unutmayalım... Cumhurbaşkanına hakaretten yeni tutuklanan ve hemen sürgüne yollanan oyuncu Ali Sesal’i de unutmayalım.
‘Koma sè bira’ solisti Erkan Benli serbest bırakılmalıdır. Oyuncu Ali Sesal serbest bırakılmalıdır diyelim. Ama Sıla’ya yapılanları da kınayalım. Birini görüp diğerlerini yok saymayalım.”
Çok doğru söylüyor. Ama ne var ki; gerçekte demokrat ve devrimci sanatçıların tutuklanması, neredeyse duyulmayacak kadar rutinleşti. Duyulmamasını meşrulaştırmak için değil, yazık ki gerçeklik böyle olduğu için söylüyoruz bunu.
Buna karşın Sıla en fazla demokrat denecek bir pop müzik sanatçısı. Tanrısı para olan pek çok sanatçı Yenikapı mitingine uygun adım giderken, Sıla “bu şova katılmayacağını” söyledi. Bu bile şimdilik siyasalla sınırlı kalan bir linçe uğramasına neden oldu. Başta Melih Gökçek’in Ankara’sı olmak üzere pek çok ildeki konseri iptal oldu. Davut Güloğlu gibileri Sıla’ya küfür bile etti ve bunun da demokratik bir tepki olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Kayıp kentin yakışıklısı, şiiri eğer bir senaryoya değil, gerçeğe dayanıyorsa, amcası kaybedilen Yılmaz Erdoğan gibiler Yenikapı’da yerini alarak paranın, onuru ne denli erozyona uğrattığını gösterdi. Toplamda sanatçılar içinde Sıla’yı destekleyen sanatçı çok az.
Türkiye gerçekliğinde bunların hepsi rutin. Devrimci, hatta demokrat sanatçı bile Türkiye’de azınlıkta. Hatta ilk çıkış yapıp sonradan geri adım atmayan sanatçı da yok denecek kadar az. Şimdilik Sıla da bunlardan biri. Rutini bozan biri.
Türkiye’de burjuva demokrasisinden söz etmek için kör ya da ahmak olmak gerekir. Ama Fransa bile gösterdi ki burjuva demokrasisiyle faşizm iç içedir. Gerek Sıla’ya demokrasi nutuklarıyla birlikte faşizan saldırıların son bulmasını, gerekse Erkan Benli ve Ali Sesal gibi sanatçıların tutuklanmamasını sağlayacak tek şey işçi demokrasisidir. Elbette bugün Erkan Benli, Ali Sesal, Sıla için sesimizi yükseltmeliyiz. Ama sesimiz burjuva demokrasisinin sınırlarını aşmıyorsa, boğulmaya mahkum. Şu anki saldırıları ortadan kaldırsak bile yeni saldırılar her zaman olur. Saldırıları engellemek için, faşizmle iç içe olan burjuva demokrasisinin sınırlarını aşıp sesimizi işçi demokrasisine dek yükseltmeli ve bu temelde mücadele etmeliyiz.
M. Kurşun