Halklara ölüm saçıyorlar

HTŞ hem halkları katlediyor hem de emperyalist/Siyonist güçlerin elinde kullanışlı bir aparat olarak rol oynuyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 17 Temmuz 2025
  • 19:00

Suriye, emperyalist/Siyonist güçlerle Ankara’daki işbirlikçileri tarafından 8 Aralık 2024’te cihatçı terör örgütlerine teslim edildi. Cihatçı HTŞ’nin yönetime getirilmesi, Suriye’nin “vahşet çağına” itilmesi anlamına geliyordu.

Bu gelişmeyi “zafer” ilan eden kişilerin başında ise, Gazze’de devam eden soykırımın bir numaralı faili Netanyahu geliyordu. Zira daha önce Filistin ve Lübnan direnişlerine destek veren yönetim yıkılmış, yerini emperyalizmin imalatı, İsrail’e hizmet etmeye hazır cihatçı terör rejimi almıştı. İsrail’in ilk işi, Suriye’de 1960’lı yıllardan itibaren inşa edilen tüm askeri tesisleri yerle bir etmek oldu. Devletin diğer kurumlarını ise HTŞ ve onun gibi IŞİD-El Kaide artığı 40 örgüt dağıttı. İsrail artık istediği gibi Suriye topraklarını işgal edebilir, hava sahasını kendi alanı olarak kullanabilir, kafasına estiği zaman istediği yeri bombalayabilirdi. Öyle de yapıyor. Tabi “uluslararası toplum” denen ucube de seyretmekle yetiniyor.

HTŞ ve ona bağlı cihatçı katil sürülerinin Dürzilere saldırması, Tel Aviv’deki soykırımcı çeteye yeni bir fırsat sundu. Bahane Dürzileri katliamdan korumak, asıl amaç ise Suriye topraklarından bir parça daha koparmak ve HTŞ rejiminin düzlediği zeminde yayılmacı/işgalci hevesleri doğrultusunda yeni hamleler yapmak.

ABD ve İsrail’e yaltaklanan, Suriye’deki Filistinli direnişçileri kıskaca alan, kimi Filistinli öncü kadroları sorgulaması için MOSSAD’a veren, İran ve Hizbullah’a karşı Siyonistlerle aynı cephede olduğunu ilan eden Colani, Trump yönetiminden beklediği takdiri aldı. Trump’ın Ortadoğu’ya “sömürge valisi” olarak atadığı Tom Barrack, Colani’ye “büyük lider” vasfı vehmetti. Alevileri, Dürzileri, ABD ile çalışan PYD’yi tehdit eden Barrack, haddini aşarak, Colani adına Lübnan’ı da tehdit etti.

Azgın bir Siyonist olan Barrack’tan gazını alan Colani, ABD ve İsrail’e bilgi vererek Süveyda’ya saldırdı. Her gün Alevileri katleden Colani’nin vahşi katil sürüleri Dürzilerin üzerine de salındı. Peşinden Süveyda kentini tanklarla işgal eden HTŞ rejimi, İsrail’in saldırısına uğradı. Netanyahu’nun derdi Dürzileri korumak değil elbette. Koruma, işin görüntüsü. Kuneytra, Dera ve Süveyda kentleri İsrail tarafından “tampon bölge” ilan edilmişti. Tankların bu kente girmesi İsrail için saldırı gerekçesi oldu. Cihatçı rejimin Şam’daki “Genelkurmay Başkanlığı” binasını bombalayan İsrail, kendisine hizmet eden Colani ile cihatçı rejime de ağır hakaretlerde bulundu. Bu da şaşırtıcı değil elbett. Kendilerine yaltaklananları aşağılamak, İsrail’in rutin davranışlarından biridir.

Olayların bu boyuta varması ABD ve Ankara’daki saray rejimini harekete geçirdi. Nitekim Colani hemen geri adım attı. “Süveyda Dürziler tarafından yönetilecek, Dürziler Suriye’nin saygın bir parçasıdır” gibi laflar eden Colani, Washington ve Tel Aviv’deki patronlarına da mesaj veriyordu. Trump yönetimi ortada ciddi bir sorun olmadığını, Arap aşiretleri ile Dürziler arasında geçmişten gelen sorunlar olduğunu söylemekle yetindi. Tabi İsrail’in bombardımanlarına dair bir şey söylenmedi. Yani “kaldığımız yerden yola devam ediyoruz” mesajı verdi.

HTŞ hem halkları katlediyor hem de emperyalist/Siyonist güçlerin elinde kullanışlı bir aparat olarak rol oynuyor. Suriye’de emperyalistlerin planlarına hizmet eden HTŞ, ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu projesinin kirli bir piyonu olarak hareket ediyor. Bu ise Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Lübnan’da yaşanan vahşet zincirine yeni halkaların eklenmeye devam edeceği anlamına geliyor. Gidişatı tersine çevirmek, ancak hedef tahtasına çakılan halkların, “emperyalist-siyonist-şeriatçı” barbarlığa karşı birleşik direnişi geliştirmesi ile mümkün olacaktır.