Onurlu sanatçının yeri işçi sınıfının mücadele saflarıdır

Sanatçıların böylesi bir düzende, kapitalist düzene karşı net bir tavırlarının olması gerektiği önemle altı çizilmesi gereken bir noktadır. Toplumun dikey olarak bölündüğü, karşıtlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda, sanatçılar işçi sınıfının tarafında olmalıdır.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 19 Ağustos 2016
  • 12:47

“Hayır katılmayacağım. Kesinlikle darbe karşıtıyım ama böyle bir şovun içinde bulunmayı tercih etmiyorum…”

Kapitalist toplumda -diğer toplumlarda da olduğu gibi- üretim ilişkileri toplumda var olan hukuk, siyaset, sanat vb. gibi üst yapı kurumlarını da belirler. Dolayısıyla bir toplumun siyasetçisi, hukukçusu, sanatçısı vb. gibi düşün insanları, o toplumun üretim ilişkilerinden bağımsız ele alınamaz.

Fakat tüm maddede olduğu gibi toplumun da kendi içinde karşıtları mevcuttur. Nasıl ki köleci toplumda Spartaküs gibi, feodal toplumda Bedrettin gibi ve kapitalist toplumda komünistler gibi “çıkıntılar” olduysa, günümüzde hala bu düzenin dayatmalarına karşı rahatsız olan ve sesini çıkaran kimlikler ortaya çıkmaktadır.

Kuşkusuz her bir örnek kendi içinde farklılıklar taşımaktadır. Bugün için etrafta “demokrasi” naraları atılarak insanların katledildiği, kaybedildiği bir ortamda “demokrasi mitingi”ne adeta bir şov olarak bakan sanatçılar da var. Sıla Gençoğlu, bugün için yukarıdaki örneklerde belirttiğimiz gibi toplumun ileri ve devrimci yönünü temsil etmemekle beraber, aldığı anlık bir tutum üzerinden, iktidar ve onun çanak yalayıcıları tarafından linçe maruz kalmıştır.

İlerici, demokrat ve devrimci kitlelerin baktığı yerden, rüzgârın tersten estiği bugünlerde, toplumun hükümetiyle, muhalefetiyle AKP’nin arkasında saf tuttuğu ve sanatçısı da dâhil birçok kesimi yedeklediği yerde, Sıla’nın almış olduğu bu tutum anlamlı bir yerde durmaktadır.

Tabii burada kimi ihtiyatları da belirtmek gerekir. “Bugüne kadar neredeydi?” gibi sorgulamalar da illa ki yapılacaktır. Aydın, sanatçı ve yazar gibi toplumun entelektüel kesiminin, her ne kadar okumuş-yazmış, toplumun ilerisinde bulunan, ileriyi gören, eleştiren kişiler olması gerekse de, toplumsal hareketler böylesi kişilerin tutum ve davranışlarında -yazının başında kısmen belirttiğimiz gibi- etkileyici, duruma göre belirleyici olmaktadır. Mesela Haziran Direnişi sürecinde aydın-sanatçı tabaka büyük bir gövdesi ile direniş sürecinden etkilenmiş ve ileri çıkışlarda bulunabilmişlerdi. Şimdi ise toplumda gerici bir rüzgâr estirilmeye çalışılırken Sıla gibi örneklere -haliyle- rastlamak zor olmaktadır.

Son tahlilde Sıla bu düzen içerisinde sanatını icra eden bir kimliktir. Bugüne kadar herhangi bir muhalif yönü açığa çıkmamıştır. Burada dikkat çekilmesi gereken noktalardan biri, kapitalist düzenin, topluma saldırıda bulunurken herhangi bir ayrım yapmadığıdır. Tek ayrım noktası “benden yana olanlar ve olmayanlar” şeklindedir.

Sanatçıların ise böylesi bir düzende, kapitalist düzene karşı net bir tavırlarının olması gerektiği önemle altı çizilmesi gereken bir noktadır. Toplumun dikey olarak bölündüğü, karşıtlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda, sanatçılar işçi sınıfının tarafında olmalıdır.

Sanatçıları, sermayenin tarafında saf tutarak üç beş albümü bedavaya getirmektense, işçi sınıfının safında aç kalmaya, açlıktan ölmeye çağırıyoruz. Fakat onurluca…

“Mesele esir düşmekte değil,
Teslim olmamakta bütün mesele!”
(Nazım Hikmet)