Emperyalist/siyonist güçlerle Erdoğan rejiminin desteği ile Suriye’yi işgal eden cihatçı-faşist HTŞ ile diğer El Kaide-IŞİD artığı örgütler, 8 Aralık 2024’ten beri Alevileri katlediyor. 6-10 Mart 2025 tarihlerinde soykırım boyutuna ulaşan katliamlar, halen sistematik bir şekilde devam ediyor. Keyfi gözaltılar, vahşi işkenceler, evleri/işyerlerini yağmalamak ya da yakmak, kadınları kaçırmak, kent ve köylerin etrafındaki ormanları yakmak, silah zoruyla evlere el koymak gibi vahşetin her biçimi sahil bölgesinde kol geziyor. Cihatçı çeteler başkent Şam, Hama, Homs gibi kentlerde de bu tür suçlar işliyorlar.
Suriye’de “vahşet çağının” kapıların açanlar elbette olup-bitenleri çok iyi biliyor. Buna rağmen hem emperyalist devletler hem AKP-MHP rejimi ile Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Amerikancı rejimler, terör örgütü HTŞ’yi “normal” diye dünyaya pazarlıyorlar. Medya tekelleri ise sistematik vahşeti haberleştirmekten özenle kaçınıyor. Bu korumanın sağladığı pervasızlıkla hareket eden cihatçı katil sürüleri Aleviler şahsında insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor. Saldırılar Şiilere, İsmaililiere, Hristiyanlara, Dürzilere, laik Sünnilere ve cihatçıların “kafir” saydığı diğer halklara da uzanıyor.
***
Vahşet çağına itilen ülkelerinde yaşama güvenceleri ortadan kaldırıldığı için Aleviler uluslararası koruma talebini dillendirmeye başladı. Halen bu talepleri dikkate alan bir kurum ya da ülke olmadı. Ancak her şeye rağmen bu yöndeki çabalar sürüyor. Son olarak, “Suriye ve Yurt Dışı Yüksek Alevi İslam Konseyi” Başkanı Gazal Gazal bu yönde bir çağrı yaptı.
Gazal, masum siviller için uluslararası koruma sağlanması ve Suriye kıyılarında HTŞ yönetimine bağlı veya onunla bağlantılı örgütler tarafından Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamların araştırılması için bağımsız bir uluslararası komisyon kurulması çağrısında bulundu.
Al Akhbar Gazetesi’nde yer alan habere göre yayınlanan videoda, “İnsan hayatını, ırk, din veya milliyet gözetmeksizin korumak siyasi bir eylem değil, insani bir görevdir” ifadelerini kullanan Gazal’ın çağrısında şu görüş ve talepler dile getirildi.
“-Canlı bedenlerin öldürülmesi, kaçırılması ve sakatlanması bugüne kadar durmadı. Bu durum, özellikle saldırılardan etkilenen bölgelerdeki sivillerin korunması için acil uluslararası müdahaleyi gerektiriyor.
-Dağılmış eski orduda görev yaptıkları için tutuklanan ve akıbetleri henüz bilinmeyen binlerce asker ve binlerce sivilin kaybolması sorununun ele alınması gerekiyor.
-İnsanların kaçırılması, işkence edilmesi, sakatlanması ve öldürülmesi, bugüne kadar durmadı. Özellikle (cihatçıların saldırılarından) etkilenen bölgelerdeki sivillerin korunması için uluslararası toplumun acilen müdahale etmesi gerekiyor.
-Aleviler, aşırı terörist ideolojileri benimsemedikleri için geçimlerini sağlamak için savaşıyorlar. (Emekli, gazi, asker, memur olan yüzbinlerce Alevi HTŞ rejimi tarafından işten atıldı, maaşları kesildi, işyerleri yakıldı. Yoksulların oranı %95’in üzerinde.)
-Bu acılar Hristiyanları, Kürtleri, Dürzileri ve barış, bir arada yaşama ve demokrasi isteyen diğer kesimler de dahil olmak üzere Suriye toplumunun geniş kesimlerini de etkiliyor.
-Masum insanların, özellikle kadın, çocuk ve yaşlıların "rejimin kalıntıları" diye suçlamasını reddediyoruz. Onları savunmak için gösterdiğim kararlılık mezhepsel veya siyasi bir tutum değil, aksine vicdan, insanlık, din ve milli sorumluluğa dayalı bir duruştur...”