SUNUŞ
Kimilerince "uluslararası hukukun ihlali", kimilerince de "Arap ulusunun birliğine yönelik bir adım" olarak değerlendirilen Kuveyt'in Irak gericiliği tarafından işgal ve ilhakı, gerçekte, Arap halklarının devrimci isyanıyla yıkılması gereken, yaşama hakkı olmayan kukla bir "devlet"in, böylesi bir görevin gerçek sahibi olmayan Irak gerciliğinin yayılmacı emellerine kurban olmasıydı.
Fırsat, bu fırsattı; ve diğer emperyalist-kapitalist devletleri yedeğine alan ABD, tüm askeri varlığıyla bölgeye çöreklendi ve "Ortadoğu'nun en büyük devleti" konumuna geldi.
Emperyalistlerce "ulvi" amaçların ardına gizlenilerek çıkarılan savaşın tüm sıcaklığıyla sürdüğü şu günlerde bile birer ikişer tüm emperyalist devletler gerçek amaçlarını açık etmiş durumdalar. ABD Türkiye, İsrail, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan'dan oluşan bir güvenlik (kendi emperyalist çıkarlarının güvenliği) örgütünden; İngiltere, "Ortadoğu’da İngiliz varlığının tanınması" gerektiğinden sözetmekte; emperyalist dünyanın istikrarsız çocuğu İtalya da "Ben de varım" diyerek "pasta"dan pay istemektedir.
Körfez krizinde kraldan çok kralcı davranan Türkiye burjuvazisi ise kaderini ABD'nin savaş arabasına bağlamıştır. T.C. devleti tüm yöneticileriyle ne kadar savaşçı, "cengaver bir millet" olduğumuzu, "tabansız”lığa yer olmadığını söylüyorlar. Atalarımız "bekara karı boşamak kolaydır" demişler. Bunlarınki de o hesap. 1. Dünya emperyalist paylaşım savaşı sonrasında Anadolu'da emperyalist işgale karşı verilen savaşımın asıl gücü her milliyetten emekçi smıfların bağrından çıkan insanlarımızdı. Her savaşta egemen sınıflara ise fiilen bundan kaytarmak, savaşa emekçileri sürmek ve kendi kasalarını doldurmak düşmüştür. Nitekim o sırada kent-kasaba zenginlerinin, eşrafın çocukları Mustafa Kemal meclisinin çıkardığı paralı askerlikten yararlanarak,(5)öğrencileri askerlikten muaf olduğu için Mevlana Medresesi'ne girerek (ayrıntılı bilgi Yalçın Küçük’ün Türkiye Üzerine Tezler'inde bulunabilir) ve benzeri yollarla savaştan kaytarmalardır. Günümüzde de Türkiye burjuvazisi kuşkusuz işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıfların bağrından çıkan insanlarımızı cepheye sürecekler ve onların ayrıca fıziken de yıkıma uğramasına yol açacaklardır.
İşte oldukça genel hatlarıyla tasvir ettiğim Körfez krizi ve savaşına karşı kararlı bir mücadele, ancak bu kriz tüm boyutlarıyla (emperyalistlerin, özellikle ABD'nin gerçek amaçları, Türkiye burjuvazisinin tavrı ve devrim güçlerinin görevleri ve sahip olduğu olanaklar) kavranıldığında mümkün olacaktır. Bu broşürü sorunun kavranmasına katkıda bulunması amacıyla devrimci kamuoyuna sunmakla görevimizi yapmış olacağız.