ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz şubat ayı başlarında yaptığı bir konuşmada, İsrail'in Orta Doğu'da oldukça küçük bir toprak parçasına sahip olduğunu söylemişti. Trump, “İsrail toprak bakımından kesinlikle küçük bir ülke. Bakın masam Orta Doğu olsun, bu elimdeki harika kalem de hatta kalemin üst kısmı da İsrail” ifadelerini kullanmıştı.
Trump o konuşmayı yaptığında, İsrail’in savaş suçlusu Başbakanı Binyamin Netanyahu yanında oturuyordu. Trump’ın ifadeleri hem Netanyahu’nun hem Tel Aviv’deki soykırımcı çetenin en çok duymak istediği sözlerdir. Zira İsrail, gasp edilmiş Filistin toprakları üzerine kurulmuş bir savaş aygıtıdır. Birleşmiş Milletler tarafından Filistin’i taksim kararı alındığında Yahudilere ait tüm toprakların oranı sadece %6 civarındaydı. Bu oran Gazze’nin işgalinden önce %88’e ulaşmıştı. Toprakların nasıl işgal edildiğini anlamak için, Gazze’de emperyalistlerin suç ortaklığı yapılan soykırıma bakmak yeterlidir.
Maske takmayacak kadar saldırgan bir emperyalist olan Trump’ın küstahça açıklamalarından da feyz alan Netanyahu rejimi Gazze Şeridi, Güney Lübnan ve Suriye’de işgal ettiği topraklardan çekilmeyeceğini ilan etti. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, 16 Nisan’da yaptığı açıklamada, “İsrail ordusu Gazze Şeridi, Lübnan ve Suriye’de oluşturduğu “güvenlik bölgelerinde” süresiz olarak kalacaktır” dedi. Hedefleri işgal ettikleri toprakları ilhak edip İsrail’e katmaktır.
Birleşmiş Milletler kararlarına göre, İsrail her üç ülkede işgalci konumunda ve işgal ettiği toprakları derhal terk etmesi gerekiyor. Buna rağmen soykırımcı Netanyahu rejimi işgal ettiği alanları genişletebilmek için saldırı, savaş ve soykırıma devam ediyor. Gazze’de imzaladığı ateşkes anlaşmasına uymayarak savaşı yeniden başlattı. Lübnan’da Hizbullah’la imzalanan ateşkese uymuyor. Suriye’de ise istediği yeri işgal ediyor, istediği yeri bombalıyor. Şam’daki cihatçı-faşist Colani hükümetinin İsrail işgaline karşı çıkmak gibi bir derdi yok. Tersine, ABD ve İsrail’e yaltaklanmaya devam ediyor.
Orta Doğu’da yıkım ve ölüm saçan İsrail savaş aygıtının şefi Katz’ın sergilediği küstahlık, emperyalistlerin sağladığı özel korumadan güç alıyor. Halkların direnişinin halen İsrail işgalini engelleyebilecek güçte olmaması Netanyahu çetesinin işini kolaylaştırırken, AKP rejimi ile bölgedeki diğer Amerikancı devletlerin İsrail’in yayılmacı politikalarına destek olmaları, Siyonistleri hiç olmadığı kadar küstahlaştırıyor.
Emperyalistler gibi Siyonistler de işgal ettikleri topraklardan kendi rızalarıyla çıkmazlar. İşgalcileri kovmanın tek yol var: O da halkların birleşik devrimci direnişidir. İşgalin olduğu yerde direnişin gelişmesi de kaçınılmazdır. Nitekim Filistin ve Lübnan’da onlarca yıla dayanan bir direniş var. İşgalin devam etmesi durumunda Suriye’de de -ABD uşağı cihatçı terör rejiminden değil ama- halktan güç alan bir direniş hareketinin gelişmesi kaçınılmazdır. Tarihsel örneklerde olduğu gibi bugün de işgal edilmiş toprakları kurtarmanın yolu, halkların birleşik, militan direnişinden geçer.