İşçi sınıfı direnişe, 1 Mayıs’a!

“Biz işçilerin mücadelesinin esas hedefi, bu baskı ve sömürü düzeninin temellerinden yıkılması ve yerine bir işçi-emekçi iktidarının kurulması olmalıdır. Bununla birlikte, 23 yıldır bizlere yoksulluk, açlık, düşük ücret, işsizlik, güvencesizlik, kısacası insanlık dışı çalışma ve yaşam koşulları dışında bir şey vermeyen, haklarımızı gasp edip grevlerimizi yasaklayan, bizleri sefalete sürükleyip sermaye sınıfını ihya eden bu iktidara gücümüzü göstermenin zamanı çoktan gelip geçmiştir.”

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 16 Nisan 2025
  • 22:30

19 Mart’ta İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, son yılların en önemli politik gelişmelerinden biridir. 2013 yılında gerçekleşen Gezi Direnişi’nden bu yana ilk kez bu düzeyde fiili kitlesel eylemler gerçekleşmektedir.

Sokağa çıkan yüzbinler farklı istem ve özlemlerle harekete geçmiş olsalar da ortak olarak ne istedikleri gayet açıktır. 23 yıldır devam eden ve topluma sömürü, baskı ve zorbalık dışında verecek bir şeyi kalmamış olan AKP iktidarının artık son bulmasını istiyorlar. Yargının sopa gibi kullanılmasına, adaletsizliğe, yoksulluk ve yolsuzluğun kader gibi sunulmasına itiraz ediyorlar.

Neredeyse ömrü AKP iktidarının baskı ve yıkım politikalarıyla geçmiş genç kuşaklar, bu mücadelenin başını çekiyorlar. Hapsedildikleri geleceksizlik, güvencesizlik ve yoksulluk cenderesine isyan ediyorlar.

10 gün boyunca süren kitlesel eylemler gelinen yerde biraz geri çekilmiş gibi görünse de kitlelerin öfkesi ve bu öfkeye kaynaklık eden sorunların tamamı yerli yerinde duruyor. Bu da hareketin, değişik vesilelerle kendini tekrar ve daha güçlü bir biçimde ortaya koyabileceğini gösteriyor.

Özellikle gençlik kitleleri forumlar ve atölyelerle; üniversite üniversite, fakülte fakülte kurmaya çalıştıkları örgütlüklerle mücadeleyi sürdürmeye ve daha ileriye taşımaya çalışıyorlar.

Böylesine önemli bir süreçte sendikalar bir-iki göstermelik eylem dışında yaşananları boş gözlerle izlediler. Kitlelerin daha özgür ve daha iyi bir yaşam özlemlerine dayalı hareketini örgütlemek, eylemlerine yön vermek için hiçbir şey yapmadılar.

Oysa harekete geçen kitlelerinin önemli bir kesimi başından beri işçi sınıfını ve onların nezdinde sendikaları göreve çağırdı. Gençlik kitleleri neredeyse daha ilk günden itibaren “genel grev” sloganları attı. İşçi direnişçileri ziyaret edildi. “İşçi-gençlik el ele, mücadeleye!” sloganları meydanlarda çınladı. 

Ortaya çıkan bu hareket her ne kadar İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlamış olsa da altında yatan esas sebep, kitlelerin karşı karşıya kaldığı ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılara karşı duyduğu tepki ve öfkedir.

Hareketin devam edip etmeyeceği, hedeflerine ulaşıp ulaşmayacağı ise, işçi sınıfı ve geniş emekçi kesimlerin bu mücadeleye ne ölçüde katılıp ona nasıl yön vereceğiyle doğrudan bağlantılıdır.

Toplamda milyonların katıldığı bu eylemlilikte elbette birçok işçi ve emekçi doğrudan eylemlerin içinde yer almıştır. Ancak sorun bu değildir. Sorun, bir sınıf olarak işçi sınıfının harekete katılmasıdır. Daha da ötesinde, sömürüye, baskı ve zorbalığa karşı kendi direnişini, kendi talepleri ve yöntemleriyle örgütlemesidir.

Yaklaşan 1 Mayıs, biz işçilere tam da bu imkânı sunmaktadır. Elbette 1 Mayıs, işçi ve emekçi düşmanı AKP iktidarına karşı bir mücadele gününe indirgenemez. Ve işçi sınıfının mücadelesi yalnızca AKP iktidarı karşıtı bir hatta sıkıştırılamaz. Biz işçilerin mücadelesinin esas hedefi, bu baskı ve sömürü düzeninin temellerinden yıkılması ve yerine bir işçi-emekçi iktidarının kurulması olmalıdır.

Bununla birlikte, 23 yıldır bizlere yoksulluk, açlık, düşük ücret, işsizlik, güvencesizlik, kısacası insanlık dışı çalışma ve yaşam koşulları dışında bir şey vermeyen, haklarımızı gasp edip grevlerimizi yasaklayan, bizleri sefalete sürükleyip sermaye sınıfını ihya eden bu iktidara gücümüzü göstermenin zamanı çoktan gelip geçmiştir.

Fabrika fabrika, işyeri işyeri kenetlenip hakları ve özgürlükleri için kavgaya atılan, diğer toplumsal kesimlerle birleşen bir işçi sınıfı, tek adam rejimine hak ettiği dersi verebilir, vermelidir.

1 Mayıs, sömürü ve zorbalık düzenine karşı işçi sınıfının gücünü gösterdiği bir hesap sorma  gününe çevrilmelidir.

Emeğin Kurtuluşu’nun 54. sayısından alınmıştır…