Saray rejimi baskı ile ayakta kalıyor

Tüm bu antidemokratik uygulamalara karşı, devrimci ve ilerici güçler gereğince tepki göstermeli; kitlelerde oluşan tepkiyi hukuksuz tutuklamalara, hapishanelerdeki hak ihlallerine ve sürgünlere karşı sokaklarda bugüne kadar sürdürdükleri mücadeleyi büyütmek için değerlendirmelidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Haziran 2025
  • 12:00

Sermaye ve emperyalistlerin desteğiyle 2002’de iktidara gelen AKP, artık varlığını tek adama diktasına dayalı bir baskı rejimi olarak sürdürüyor. Gelinen noktada mafyatik bir yapıyı andıran bu kokuşmuş rejim, kendi sefil ikbali uğruna düzen içi muhalefete bile azgınca saldırıyor.

Öte yandan AKP, iliklerine kadar işlemiş olan çürümeyi tüm topluma da enjekte ediyor. Aklınıza gelebilecek tiksinti verici her türlü kirli iş, artık gizleme gereği bile duyulmadan alenen yapılıyor. Bu kirli işleri yapanlar, saray rejiminin çatısı olan Cumhur İttifakı partilerine mensupsa, çoğu zaman gözaltına bile alınmıyor.

Saray rejimine muhalif bir kişinin bir sözü, bir paylaşımı, kişi mevcut düzenin genel çıkarlarını savunuyor bile olsa, tutuklama ya da gözaltı gerekçesi sayılıyor. İnsanlara açıkça “Ya saray rejimine biat et ve her şeyden korun, ya da her türlü keyfi saldırıya açık ol” deniyor.

19 Mart sonrası gerek sokakta gerek yargıda gerekse hapishanelerde artan baskı ve zorbalıklar sermaye devleti açısından yeni değil. Ancak, düzen partisi olan CHP ve mensuplarına yönelik bu tür saldırılar yeni yaşanıyor. Elbette CHP’liler geçmişte de devlet şiddetine maruz kaldılar; işçi, emekçi ya da öğrenci kimlikleriyle bu şiddeti yaşadılar. Fakat CHP’nin kurumsal kimliği bu şekilde uzun yıllardır doğrudan hedef alınmamıştı.

İmamoğlu gözaltına alınıp tutuklandığında bir halk hareketi ortaya çıktı. Bu halk hareketi, saray rejiminin bazı planlarını engelledi. Ancak CHP’li belediyelere yönelik yargı terörü hız kesmeden devam etti. Cumhur İttifakı’na mensup partilerin yönettiği belediyelerde ortaya saçılan yolsuzluklar yargı tarafından görmezden gelinirken, CHP’li belediyelere yönelik “yolsuzluk” gerekçesiyle gözaltı ve tutuklama terörü sürdürüldü. Bu belediyelerde gerçekten yolsuzluk olup olmadığından bağımsız olarak, saldırıların esas amacının muhalefeti baskıyla etkisizleştirmek olduğu açıktır.

Saray rejimi, derinleşen ekonomik krizle birlikte toplumsal desteğini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Ne manipülasyonlar ne ideolojik ve kültürel farklıkları kaşıyan kutuplaştırma politikaları ne de rüşvet yerine verilen “sosyal yardımlar” artık toplumsal desteği yeniden üretmiyor. Gelinen yerde AKP’nin herhangi bir seçimden zaferle çıkması oldukça zor görünüyor.

İşte bu yüzden, bugüne kadar devrimcilere, Kürt yurtseverlerine ve düzen muhaliflerine uygulanan sokak ve yargı teröründen, şimdi düzen muhalefeti de payına düşeni alıyor. Bu yöntemle sindirilmek ve güçten düşürülmek isteniyor.

Bu düzenin yasalarına göre bile hukuki hiçbir dayanağı olmayan tutuklamalar; itirafçı, gizli tanık ifadeleriyle verilen cezalar; yargı aşamasındayken kilometrelerce uzaktaki hapishanelere sürgün edilmeler ve hapishanelerdeki insanlık dışı hak ihlalleri…

Devrimciler tüm bunlara yıllardır göğüs geriyor ve karşısında mücadele ediyor. Ne düzen muhalefeti ne de onun medyası, bu saldırılara bugüne kadar gereğince yer vermedi. Şimdi ise bu hak ihlallerini, ancak saldırılar kendilerine yöneldiği ölçüde gündeme taşımaya başladılar.

Tüm bu antidemokratik uygulamalara karşı, devrimci ve ilerici güçler gereğince tepki göstermeli; kitlelerde oluşan tepkiyi hukuksuz tutuklamalara, hapishanelerdeki hak ihlallerine ve sürgünlere karşı sokaklarda bugüne kadar sürdürdükleri mücadeleyi büyütmek için değerlendirmelidir.

H. Ortakçı