Petrokimya iş kolunda toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinin bir çoğu anlaşmazlıkla sonuçlandı. Grev kararları asılmaya başlandı. TPI’da grev kararı asıldı. Ravago’da TİS süreci tıkandı. Petrol-İş’in örgütlü olduğu PEC Grubu’na bağlı Pulver Kimya, Elastron ve Conta fabrikalarında greve çıkılması planlanıyordu. Ancak son anda TİS imzalandı.
Petrokimya işçileri çözümü grevde görüyor
TİS görüşmelerinin sürdüğü Portakal Plastik ve Porvil Çatı’da grev başladı. Bir dizi fabrika için mayıs ayında uygulanacak şekilde grev kararları asıldı. Grev hakkının yasak olduğu Tüpraş’ta ise sözleşme, Hakem Kurulu’na gitmeden hemen önce imzalandı. Darıca ve Aliağa rafineri işçileri, sözleşmeyi protesto etmek amacıyla iki gün boyunca eylem yaptı.
Fabrikalardaki grev kararları artıyor. Zira petrokimya kapitalistleri, işçilere düşük zam dayatıyor. Ücretler neredeyse asgari ücret seviyesine inmiş durumda. Bu da işçileri düşük zam oranlarına karşı grev kararı almaları için sendikalara baskı yapmaya itiyor.
Petrokimya baronlarının ile sendika ağalarının ortak hedefi: Sefalet sözleşmesi!
Türkiye kapitalizminin en önemli sektörlerinden biri petrokimyadır. Sektörün önde gelen şirketlerinin sözleşme sürecini sorunsuz atlatmalarının temel dayanağı ise sendika ağalarıdır. Petrol-İş ve Lastik-İş yöneticileri, bu amaçla işçiler üzerindeki kontrol güçlerini kullanmaya çalışıyor.
Sendika ağaları, birçok fabrikada devam eden sözleşme sürecini birleşik bir tarzda ele almaktan özenle kaçınıyor. Süreçleri birbirinden yalıtılmış şekilde yürütüyorlar. Çünkü sözleşme süreçleri birlikte yürütüldüğünde, hizmetinde oldukları tekelci kapitalistlerin zarar göreceğini biliyorlar. Bu nedenle, farklı sendikalara üye işçiler arasında koordinasyon kurulmasından özellikle kaçınıyorlar. Hatta aynı bölgede bulunan fabrikalardaki sözleşme süreçlerini bile birbirinden kopuk yürütüyorlar. Mümkünse grevleri engellemeye çalışıyorlar. Bunu başaramazlarsa işçilerin grev ve mücadelesini fabrika sınırlarına hapsetmek için tüm hünerlerini sergiliyorlar.
Ne Yapmalı?
Maruz kalınan saldırıların boyutu ve sonuçlarıyla kıyaslandığında, petrokimya işçilerinin yürüttüğü mücadelenin halen yeterince etkili olmadığı açıktır. Buna rağmen birçok işyerinde gaspedilen hakların korunması ve ekonomik, sosyal, sendikal hakların genişletilmesi amacıyla başlatılan grev ve eylemlerin önemli bir dinamik barındırdığı da gerçektir.
Petrokimya işçileri mevcut koşullar altında belirli bir mücadele potansiyeli taşımaktadır. Saldırılar, işçilerin örgütlenme ve mücadele eğilimini güçlendirmektedir. Ancak gerçekleşen grev ve direnişler hem birbirinden yalıtılmış durumdadır hem de işçi ve emekçilerin eylemli dayanışmasından yoksundur. Bu durum grev ve direnişlerin yaptırım gücünü zayıflatmaktadır. Süregiden eylemlerin etkisini de sınırlamaktadır.
Bu olumsuzlukların aşılması; grev ve direnişlerin aynı kanalda buluşturulması ve yaygın dayanışma eylemlerinin örgütlenmesi hem bu mücadelelerin kazanılması hem de sınıf hareketinin gelişimi açısından kritik önemdedir
Direniş ve greve çıkan işçilerin talepleri genel hatlarıyla birbirine benzemektedir. Bu talepler, örgütlenme ve sosyal haklar ile insanca yaşamaya yetecek ücret gibi, doğrudan işçi sınıfını ilgilendiren ve emekçilerin özlemlerine karşılık gelen taleplerdir. Taleplerdeki bu yakınlaşma ve ortaklaşma, grev ve direnişlerin aynı mücadele kanalında birleşmesini kolaylaştıran bir zemin oluşturmaktadır.
Petrokimya işçilerinin grev ve direnişlerini birbirine yaklaştıracak ve ortak mücadele kanalında birleştirecek olan şey, sınıfın eylemli birliği ve dayanışmasıdır.
Petrokimya işçileri, “Kazanana kadar grev” iradesini korumalı; her işçi grevin öznesi olmalıdır. Grev komiteleri kurulmalı, bütün kararlar bu komiteler tarafından alınmalıdır.
Grev, petrokimya işçilerinin kapitalistlere karşı kullandığı en etkili silahtır. Petrokimya işçileri, grevin rüzgarını estirmeli; bu rüzgarı sınıf mücadelesini yükseltecek ve yayacak bir olanağa çevirmelidir. Grevleri bölmeye, dağıtmaya ve işçileri korkutmaya yönelik tüm hamleler boşa çıkarılmalıdır. Saray rejiminden gelebilecek olası grev yasakları tanınmamalı, “Kazanana kadar grev!” şiarı esas alınmalıdır.
H. Yağmur