Türk-İş, 600 bini aşkın işçiyi ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü kapsamında AKP-MHP iktidarının önerdiği yüzde 16’lık sefalet zammını kabul etmeyeceğini açıkladı. Kabul etmedi, ancak grev kararlılığını içeren bir mücadele takvimi de ortaya koymaktan uzak durdu. Hak alıcı ve en etkin eylem olan genel grevin ise lafını bile etmedi.
Türk-İş ağaları, işçinin tepkisini üzerlerine çekmemek için önce bir hava boşaltma eylemi gerçekleştirdi. Anıtpark’tan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın önüne yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş eylemini “güçlü bir uyarı” diye yutturmak istediler. Elbette kamu işçileri yutmadı. Bunun farkına varan bürokratlar, Türk-İş’in inandırıcılığını artırmak için eylem takvimi açıklamaya mecbur kaldı.
Türk-İş’in güçlü(!) diye tanımladığı eylem takviminin birinci haftası boyunca işçiler iş yerinin 500 metre yakınında toplanıp işyerine yürüyecekler! Yürüyüşün ardından basın açıklaması yapılacak. İkinci hafta işçiler işe başladıktan sonra iki saatlik oturma eylemi yapacak. Üçüncü hafta mesai bitiminde işçiler işyerini terk etmeme eylemi yaparak işyerlerinde sabahlayacaklar. Dördüncü hafta 81 ilde AKP il binaları önünde kitlesel basın açıklamaları yapacaklar. Beşinci hafta ise bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirecekler. Uzun bir zaman dilimine yayılan bu eylem takvimi elbette kamu işçisinin birikmiş öfkesini dindirmeyi, onu oyalamayı hedefliyor. Yani ağa takımı hak kazanma çabasında değil, zevahiri kurtarma derdinde.
Sendika ağaları AKP iktidarının sefaleti dayatacağını biliyordu. Buna rağmen görüntüyü kurtarmak için bile öncesinde hiçbir eylem yapmadılar. Kamu işçisine “sabırlı olun” tavsiyesinde bulundular. Şimdi tabandan öfke ve tepki büyüyünce zamana yayılmış ve sonuç alıcı eylemlerden uzak bir program açıklamak zorunda kaldılar.
Bürokratların bu uğursuz rollerine rağmen mücadeleyi ilerletmek sorumluluk işçilere, özellikle de ilerici-öncü işçilere düşüyor. Kamu işçileri ücretlerinin yoksulluk sınırının üstüne çıkması için, reel olarak sıfır sözleşme tuzağına düşmemek için, vergi dilimlerinin sabitlenmesi için, eşit işe eşit ücret için, sosyal yardımların ENAG enflasyonu oranında artırılması için mücadeleyi sürdürmeli, grev silahını kuşanmak için zaman yitirmeden hazırlıklarını güçlendirmeli, öfkesini dindirmek için açıklanan eylem programını hem iktidara hem de sendikal bürokrasisine karşı bir güç gösterisine çevirmelidir.
Kamu işçisinin sefalet dayatmasına vereceği esas yanıt ise grev olmalıdır. Kamu işçisi bütün gücüyle greve hazırlanmalıdır. İşyeri grev komiteleri, şube ya da bölgeler arası ortak grev komiteleri, mücadele platformları derhal kurulmalıdır.
Ekonomik ve sosyal yıkımın giderek derinleştiği bir dönemden geçiliyor. Kriz koşulları ağırlaşıyor, kayıplar artıyor. Kamu işçilerinin ekonomik ve sosyal yıkımın ve krizin faturasını ödememek için yapması gereken şey birliğini sağlamlaştırmak ve mücadeleyi büyütmektir. Kararlılığını hem TÜHİS hem sendika ağalarına göstermektir.
Saray iktidarı ve sendikalara çöreklenmiş bulunan ihanet şebekeleri, örgütlü ve greve hazır kamu işçilerini karşılarında görmedikleri sürece, küstahça tutumlardan vaz geçmeyecekler. Şimdi “kazanana kadar grev” iradesiyle mücadeleyi örgütleme zamanıdır.
H. Yağmur