Hendek işçi katliamı davası ertelendi

Hendek’te yedi işçinin hayatını iş cinayetinde katledildiği davanın bugün (14 Temmuz) görülen duruşmasında Yaşar Coşkun'un tutukluluğunun devamına karar verildi ve bir sonraki duruşma 26 Eylül'e ertelendi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Temmuz 2025
  • 15:30

Sakarya Hendek’te 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127’sinin yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlamayla ilgili davada duruşma bugün (14 Temmuz) Sakarya Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme heyeti, fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun'un tutukluluğunun devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 26 Eylül’e erteledi.

Savcı, Yargıtay’ın kararına direnilmesi yönünde talebini yineleyerek sanık Yaşar Coşkun yalnızca ‘bilinçli taksir’ suçundan yargılanmalıdır dedi. Mütalaayı kabul edip etmedikleri sorulan aileler savcıya tepki gösterdi. Müşteki avukatları da savcının mütalaasına tepki gösterdi. Avukat Elvan Olkun “Savcının ‘baba oğul’ değerlendirmesi hukuki bir değerlendirme değildir, maddi dayanağı da yoktur. Maddi değerlendirmeye dayanan hukuki değerlendirmeler Yargıtay kararında mevcuttur” dedi.

Savunmanın ardından Yaşar Coşkun’un ifadesi başladı. Coşkun’un ifadesine aileler tepki gösterdi. Coşkun’un “Benim bir ailem var, bir hayatım var” demesinin ardından işçi yakınları “Bizim ailemiz yok muydu, onların hayatları yok muydu, ne olacak şimdi” diye sordu.
Coşkun’un ifadesinin ardından sanık avukatları da tahliyesini talep etti.

Avukat Abdürrahim Burak, “Coşkun’un tahliyesi talep değil, haktır” dedi. Mahkeme, Yaşar Coşkun’un tutukluğunun devam ederek davanın 26 Eylül’e ertelenmesine hükmetti.

Duruşmanın ardından adliye bahçesinde bekleyen işçi yakınları, sanık Coşkun’u dinlemekte zorlandıklarını ifade etti. Patlamada kardeşini kaybeden bir yurttaş, şunları söyledi:

“Bir ailesi, bir hayatı varmış, hapisten çıkması lazımmış. Bunu söyleyebildi. Bunu dedi demesine de bari bizim kulaklarımız bunu duymasaydı. Bizimkiler geri gelmeyecekler. Hayalleri vardı, çocukları vardı. Kızının üniversite mezuniyetini göremeden gitti benim kardeşim. Bize ‘Benim bir hayatım var, mağdur olan benim’ nasıl diyebilir?”