Basına yönelik baskı ve sansür büyüyor!

İşçi ve emekçiler basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına sahip çıkmalı, özgür basın için mücadeleyi büyütmelidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Temmuz 2025
  • 19:00

AKP iktidarı 12 Eylül’e rahmet okutan faşist baskı ve şiddette sınır tanımıyor. Saray rejimine biat etmeyen, gerçekleri yazan, havuç-sopa taktiklerine prim vermeyen medyaya ve gazetecilere pervasızca saldırıyor. Gerçeklerin dile getirilmesini saltanatının devamı önünde engel gören AKP şefi Erdoğan, bu sesleri kısmak için her yolu kullanıyor. Denetim altına alamadığı gazetecilere adeta “ya benimlesin ya cezaevindesin” diyor.

AKP iktidarının tek ses medya korosunun dışında kalan Tele 1 TV sık sık kesilen cezalarla yıldırılmak isteniyor. Son olarak Halk TV ve Sözcü TV’ye de ekran karartma cezası verildi. BirGün yazarı Timur Soykan ise sosyal medyada paylaştığı bir mesajdan dolayı evi basılarak gözaltına alındı. Savcı tutuklama istedi. Hakim, Timur Soykan’ı denetimli olarak serbest bıraktı. AKP iktidarı ömrünü uzatmak için basın özgürlüğünü ayaklar altına alıyor. Toplumun gerçeklere ulaşmasını engellemeye çalışan Saray rejimi, “muhalif medyayı” RTÜK ve yargı eliyle dizayn etmek istiyor. AKP iktidarının emrindeki İletişim Başkanlığı “muhalif medya” ve gazetecileri yalanla yoğrulmuş haberler eşliğinde tehdit ediyor. Yandaş medyaya ise sınırsız destek veriyor. Yandaş medyaya kamu kurumlarının ilan vermesi için her şeyi yapıyor. “Muhalif medya”nın ise ilanlarını kesiyor. Ekran karartma, ağır para cezalarıyla ekonomik olarak nefessiz bırakmak istiyor.

Gazeteciler, rejimin karşısında yer alan medya çalışanları polisin şiddetine sıklıkla maruz kalıyor. Sistematik olarak yargı kıskacına alınıyor, gözaltı ve tutuklama terörünün hedefi oluyor, hapis cezalarına çarptırılıyorlar. Gazetecilerin uydurulmuş suçlamalara verdikleri yanıtlar, yaptıkları savunmalar bile suç sayılıyor. Gerçeğin diliyle konuşan gazetecilerin savunma hakkı sık sık gasp ediliyor.

Sermaye iktidarının ablukaya aldığı rejimin karşısında yer alan bazı gazeteciler, her ne pahasına olursa olsun gerçekleri anlatmayı sürdürüyorlar. Sansür, faşist baskı, gözaltı ve tutuklama terörü karşısında onurlu duruşlarını sürdürüyorlar. Baskıya boyun eğmiyor, mücadeleyi kararlılıkla, inatla sürdürüyorlar. Saray rejiminin hayali, ihtiyaç duyduğu “biat dili” dışında konuşmayan, yazmayan medyası ve “gazetecileri” olan bir Türkiye yaratmaktır. Bu nedenle “muhalif medya”nın ve gazetecilerin canına ot tıkamak için baskı ve zorbalıkta sınır tanımıyor. Kendi denetiminde gazetecilik yapmaya rıza göstermeyen onurlu basın emekçilerine emeğin toplumsal kesimlerinin artan ilgisinden rahatsız oluyor. Bu rahatsızlık, rejim yandaşı medyaya işçi ve emekçilerin önemli bir kesiminin ilgi göstermemesi nedeniyle katlanıyor. Ortaya çıkan vahim tablo nedeniyle AKP iktidarı en iyi bildiği şeyi yapıyor, baskı ve sansürde sınır tanımıyor. “Dezenformasyon yasası” diye anılan sansür yasasını pervasızca kullanıyor. “Dezenformasyon rejimi” kuranlar, gerçekleri dile getiren gazetecileri “topluma yanlış bilgi vermekle” suçluyor. Bu zihniyet, adeta Goebbels’in ruhuna fatiha okutuyor.

AKP iktidarı muhalif gazetecilerin etrafındaki ekonomik kuşatmayı da kesintisiz olarak sürdürüyor. Gazetecilerin büyük bir kısmı güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle mağduriyet yaşıyor. Aynı zamanda işsizliğin kıskacındalar. Kısacası ekonomik zorluklar, muhalif gazetecilerin belini büküyor. Dahası yazıları ve yaptıkları haberler nedeniyle sansür, otosansür, baskı, tehdit, soruşturma, ceza ve tutuklama terörüne maruz kalıyorlar. Baskılara rağmen muhalif medya ve muhalif gazeteciler, dezenformasyon yasasına sığmayı, sarayın medyası ve gazetecileri, soytarıları olmayı kararlılıkla reddediyorlar

“Muhalif basın yayın organları” RTÜK ve Basın İlan Kurumu eliyle verilen ağır para cezaları, kapatma, karartma, ilan kesme gibi cezalarla sindirilmeye çalışılıyor. Gazeteciler basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek haberleri ve yazıları nedeniyle, “terör örgütü” üyeliğinden, Cumhurbaşkanına hakarete kadar değişik suçlamalarla karşılaşıyor. İşten çıkarılıyor, baskı ve hakarete maruz bırakılıyor. Yandaş medyadaki tetikçiler tarafından organize edilen linç kampanyalarına maruz kalıyor, fiziki saldırıların hedefi oluyorlar.

İşçi ve emekçiler basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına sahip çıkmalı, özgür basın için mücadeleyi büyütmelidir. Baskıya maruz kalan basın-yayın organları ve gazetecilerle dayanışmaktan asla vazgeçmemelidir. Tüm zorluklara rağmen otoriteye biat etmeden gerçekleri halka ulaştıran, özgür basın ve basın emekçilerinin hak ve gelecek mücadelesiyle eylemli dayanışma içinde olmalıdır.

H. Yağmur