Cihatçı-faşist terör örgütlerinin Erdoğan rejiminin desteği ile Suriye’yi işgal etmesi, dünyada en çok Binyamin Netanyahu’yu sevindirmişti. Suriye’de yaşanan gelişmelerin ardaından İsrail’in kriminal/soykırımcı başbakanı, “zafer kazanmış komutan” edalarında pozlar vermeye, savaş aygıtını sağa/sola saldırtmaya başladı. İlk yaptığı şeylerden biri ise Lübnan’da Hizbullah’la imzaladığı ateşkes anlaşmasını ihlal etmek oldu. Suriye topraklarındaki işgali de adım adım genişleten Netanyahu, Gazze’de imzalanan ateşkes anlaşmasını da çöpe atıp soykırım savaşına kaldığı yerden devam etti.
Trump’ın Beyaz Saray’ın patronu olması Netanyahu’nun saldırılarını arttırmasına vesile oldu. Trump yönetiminin bölgede ABD/İsrail karşıtı direnişi imha etme histerisi, Lübnan’da işgale karşı direnen Hizbullah’ın ve direnişe destek verenlerin daha pervasız bir şekilde hedef alınmasını kolaylaştırdı. Zira Tel Aviv’deki soykırımcılar ABD’nin destek ve onayı olmadan bu kadar küstahça saldırılar düzenleyemezdi.
İsrail, Hizbullah’la imzaladığı ateşkes anlaşmasını yüzlerce kez ihlal etti. Uluslararası yasaları her zamanki gibi ayaklar altına alarak Lübnan hava sahasını 7/24 ihlal ediyor, Güney’deki köy ve kasabaları bombalıyor, Hizbullah mensupları ve direnişe destek veren güçlere mensup şahsiyetlere suikastlar düzenliyor. Ateşkese rağmen saldırılarını sürdüren İsrail daha önce Hizbullah’ın bazı yerel liderlerini hedef almıştı. Son saldırıda ise İslami Cemaat Lideri Şeyh Hüseyin Atvi'yi öldürdü.
İsrail’in saldırılarını Hizbullah ile bazı Lübnanlı güçler sert bir dille kınadı, Lübnan devleti ise İsrail’in küstahça saldırılarına karşı durmaya ve yurttaşlarını korumak için üzerine düşeni yapmaya çağrıldı.
Hizbullah açıklamasında “Devletin çaresiz bir seyirci konumundan çekilmesi, düşmanı caydırmayan, etkisiz kınama açıklamalarıyla yetinmemesi, her düzeyde ve sahip olduğu tüm araçlarla etkili, ciddi ve acil karşı adımlar atması"gerektiği vurguladı.
Netanyahu çetesi, saldırılara karşı Lübnan devletinin “kınama” ile sınırlı kalan tepkilerini ciddiye bile almıyor. Gazze’de soykırım yapmak için ABD ile AB emperyalistlerinden “açık çek” alan İsrail’in Lübnan hükümetinin pasif tepkilerini dikkate alması mümkün değil.
Her işgalci güç gibi İsrail’de ancak ciddi bir direnişle karşılaştığında geri adım atar. Aksi halde hem saldırılarını artıracak hem işgal ettiği toprakları genişletmek isteyecektir.
Emperyalistlerin ve Lübnan’daki gerici/Amerikancı güçlerin basıncı altında bulunan Hizbullah, silah bıraktırma yönündeki dayatmaları kesin bir dille reddediyor. Böyle bir tartışmayı hiçbir koşulda kabul etmeyen Hizbullah, İsrail saldırganlığının önlenmemesi durumunda, ateşkese uyma tutumunu değiştirebileceğini de söylüyor. Geçtiğimiz hafta bir açıklama yapan Şeyh Naim Kasım da “silah bırakma” tartışmalarını tümüyle reddettiklerini, İsrail işgali ve saldırganlığı devam ettiği sürece direnişin de devam edeceğini söyledi. Görünen o ki, İsrail sert bir direnişle cezalandırılmadığı sürece ne vahşi saldırganlıktan ne “terör suikastlarından” vazgeçecektir.