Kamu Toplu İş Sözleşmeleri (TİS) süreci devam ediyor. TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ile Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında son toplantı 24 Nisan’da yapıldı. Taraflar üçüncü kez bir araya geldiler. Ancak işveren cephesinden toplu sözleşmenin en kritik maddesi olan ücret artışı konusunda hala tek kelime çıkmıyor. TÜHİS topu iktidara özel olarak ta Mehmet Şimşek'e atıyor. Türk-İş başkanı Ergun Atalay ise geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada "eylemse eylem, grevse grev" diye esip gürlüyor ama ortadaki açık oyalamaya karşı somutta ne yapılacağını söylemiyor.
AKP iktidarının sessizliği, sefalet dayatmasının işaretidir
AKP’nin sessizliği, kamu işçilerine sefalet sözleşmesi dayatacağının açık habercisidir. Ücret artışına dair hiç bir teklif getirmiyorlar. Kamu işçilerini oyalıyor, TİS masasına herhangi bir somut öneri sunmaktan özenle kaçınıyorlar. Bu sessizlik, kamu işçilerine reva görülecek sefalet artışının işaretidir.
AKP iktidarı, asgari ücret düzeyinde bir artışa bile yanaşmıyor. “Eşit işe eşit ücret” talebine kulaklarını tıkıyor. Kamu işçilerine açlık sınırının hemen üzerinde, yoksulluk sınırının çok altında maaşları kabul ettirmeye çalışıyor. Gerçekleri biliyor ama görmezden geliyor; ücretlerdeki erimeyi gizlemek, sessizlikle geçiştirmek istiyor. Böylece maaş artışlarını reel olarak sıfırlamayı hedefliyor.
Yetmiyor: esnek çalışmayı kamu işçilerine dayatmak, çalışma sürelerini belirsizleştirmek, hafta sonu tatilini kısıtlamak ve fazla mesai ücretlerini budamak da istiyorlar.
Türk-İş ve Hak-İş: İhanet şebekesi AKP’nin hizmetinde
Hak-İş, AKP'nin tam destekçisidir. Çünkü üye sayısındaki “hormonlu” artışı ve kamudaki 400 bin üyeyi AKP’ye borçludur. Türk-İş ise geçmiş sözleşmelerdeki tutumlarıyla ihanet konusunda ne kadar "deneyimli" olduğunu defalarca göstermiştir.
O Türk-İş ki; geçmişte Genel Başkanı’nın ağzından ihaneti itiraf etmişti. Ergün Atalay, zamanın çalışma bakanına “Uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” diyerek, kamu işçisine yaptığı ihaneti itiraf etmişti. Bugün yine aynı senaryo devrede.
Kamu işçilerinin talepleri nettir:
*Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
*Vergi dilimleri düşürülmeli, yük hafifletilmelidir.
*Çok kazanandan artan oranlı servet vergisi alınmalıdır.
*Eşit işe eşit ücret sağlanmalıdır.
*Sosyal yardımlar gerçek enflasyon oranında artırılmalıdır.
Türk-İş ve Hak-İş ağaları kamu işçilerinin vergi yükü düşsün, yüzde 15 olsun, bu oranı aşan vergiler devlet tarafından karşılansın diyor. Ama bu haklı talebi kazanmak için mücadele etmenin lafını bile etmiyorlar. Dahası, kamu işçisinin tepkisini frenlemek için iktidarla derin, ortak ve uğursuz bir çaba harcıyorlar.
Kazanmak için TİS’ine sahip çık, mücadeleyi yükselt!
Kamu işçileri, sendikalara güvenmiyor. Haklılar; çünkü Türk-İş ve Hak-İş’in satışa imza atacağını biliyorlar. Ancak bu güvensizlik, örgütsüzlükle birleşince her sözleşme dönemi kayıpla sonuçlanıyor. Ortak sorunlara karşı ortak mücadeleyi yürütebilecek bir örgütlülükleri olmadığı için öfke eyleme dönüşemiyor.
2024 yılında Harb-İş’in bazı şubelerinin öncülüğünde gelişen eylemler ya da Demiryol-İş’te yaşanan süreçler elbette mücadeleyi ileriye taşımak için bazı imkanlar yarattı. Ancak bu kadarı kamu işçisini içinde bulunduğu cendereden çıkarmaya yetmiyor.
Kamu işçileri sözleşmelerine sahip çıkmalı, hakları ve gelecekleri için mücadeleyi yükseltmelidir. Tarihin en kapsamlı saldırılarından birine maruz olduklarının bilincinde olmalı, tepkilerini eylemlerle ortaya koymalı, devrimci sınıf mücadelesini büyütmelidirler. AKP iktidarının ve onunla işbirliği içindeki Türk-İş ve Hak-İş’in oyunlarını bozmanın tek yolu devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir. Bu mücadele, insanca yaşam ve çalışma koşullarını yaratmanın da yolunu açar.
H. Yağmur