TPI işçileri: Direnmekten başka çare yok!

Sefalet dayatmasına karşı greve çıkan Petrol-İş üyesi TPI işçileri çalışma koşullarını aktardı ve “Grevi kazanmak için her koşulda direneceğiz” dedi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 27 Mayıs 2025
  • 19:00

İzmir Sasalı ve Menemen’de iki fabrikası bulunan Amerikan sermayesi TPI Composite’de grev sürüyor. TPI işçileri, Petrol-İş ile TPI kapitalisti arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 13 Mayıs’ta greve çıktı. TPI kapitalistinin yüzde 30 sefalet zammı dayatmasını kabul etmeyen işçiler 13 Mayıs’tan bugüne Sasalı’da bulunan fabrikanın önünde grevi sürdürüyor. Çevre fabrikalarda bulunan işçiler, emek örgütleri, sendikalar, üniversite öğrencileri düzenledikleri dayanışma ziyaretleri ile işçilerin mücadelesine güç veriyor. Grev 15. gününde (27 Mayıs) dayanışma ile sürüyor. Kızıl Bayrak’a konuşan işçiler alınmayan İSG önlemlerine, çalışma koşullarına ve grev kararlılıklarına değindi.

“Gece vardiyasında İSG uzmanı yok”

Bir kadın işçi çalışma koşullarına ilişkin şunları ifade etti:

“Bizim en temel sorunlarımızdan biri İSG uzmanının yetersiz olması. Vardiyalı çalışıyoruz ancak İSG uzmanı sadece 8.00-17.00 burada. İş kazalarının en çok yaşandığı vardiya gece olmasına rağmen geceleri İSG uzmanı yok. İSG uzmanı olmadığında ‘şu iş çıksın’ diye tayveğini, maskesini almadan taşlama yapan insanlar var. Biz bunları söylediğimizde ‘herkes kendi güvenliğini alsın’ diyorlar. Ama böyle olmamalı ve önlemler alınmalı.

Biz cam elyaftan çıkan parçacıklar içinde çalışıyoruz. Giydiğimiz ayakkabı ve kıyafetler cam parçacıklarından bizi korumuyor ve ayaklarımız paramparça oluyor. Bir de İSG sadece anlık kazalara bakıyor. Meslek hastalıklarıyla ilgilenmesi, KKD’nin güvenirliğini test etmesi lazım…sadece ‘gözlüğünü tak’ demekle iş güvenliği olmuyor. Çalışanlara rotasyon uygulanması da gerekiyor. Arkadaşım kalıpta çalışıyor ve omzunda sorun çıktı. İşten çıkarılması korkusu yaşadığı için söyleyemiyor. Omzunu kullanmayacağı bölümdeki arkadaşlarla yer değiştirse omzundaki kas dinlenecek ve rahatsızlık ilerlemeyecek. Bu bile planlanmıyor ve biz hastalıklarımızı işten çıkarılma korkusu nedeni ile gizliyoruz. Arkadaşlarımız bölüm değişikliği olmayacağını ve rapor alırsa işten atılacağını bildiği için alerjisini saklıyor. Hastalıktan dolayı çıkarıldığı zaman siciline işlediği için başka yerde de iş bulamama korkusu oluyor. Biz her koşulda direneceğiz, grevimizi kazanmak için elimizden geleni yapacağız.”

“Gücümüzü grevle gösterdik!”

2018’den beri TPI’de çalışan bir işçi şunları ifade etti:

“Ben 2018’den beri burada çalışıyorum. Çalışma şartları içerde berbat. Tozun içindeyiz. Arkadaşlarımızda astım, alerji, cilt hastalıkları çok fazla. Ekonomik olarak da bize sıkıntı yarattıkları için son sözleşmedeki yüzde 30 teklifi kabul etmedik. Türkiye şartlarında 25-30 bin TL maaş alıyoruz. Marketlerde çalışanlarda aynı parayı alıyor. Biz bir de sağlığımızdan oluyoruz. Yüzde 30’u kabul etmedik, grev şarttı. Yıllardır bizi istedikleri gibi dizginleyebiliyorlardı. Artık gücümüzü gösterdik. Grev süreci herkesi bilinçlendirdi. Kararlı mücadelemize devam edeceğiz.”

“Direnmekten başka çaremiz yok!”

Bir işçi şunları ifade etti:

“Bunlar şimdi çıkış yaptı, bir sürü kişi çıktı işten. Ne oldu? 3 kişilik işe sadece seni gönderiyor. 3 kişilik işi bir kişiye yaptırmaya çalışıyor bir de yüksek performans bekliyor. İnsanlar da işimden olmayayım, ekmeğimden olmayayım kaygısına düşüyor. Yeri geliyor çay molasına çıkmıyor. Mesela 25 dakika dinlenmesi lazım. Bir sigara, su içip geri dönüyor hemen işin başına. Kimyasalla çalışıyoruz. O kıyafeti o yüzden giyiyorsunuz. O mavi plastik eldivenler var. Bunlarla çalışıyorsun, eldiveni çıkarttığında çeşme gibi ter akıyor. Kendinden utanırsın. Biz bu kanatları tamir ediyoruz. Kanatın bir dışı var, bir içi var. Biz içine giriyoruz sürüne sürüne. İş güvenliği sana diyor ki eğitimde; Oksijen sensörü olması lazım, yok işte kanatın başına bir tane gözcü olması lazım. Hiçbiri yok. Ben 30 metre içeriye sürüne sürüne giriyorum. Bir şey olsa beni çekip kurtarması imkansız. Gözcü olması lazım. Ama hikaye, tek başına giriyorum bir tane tepe lambasıyla. Kafanı kaldırırsan kaldıramazsın. Boynunu çevirsen çeviremezsin. Elindeki makine elektrikli makine. Orada mesela tansiyonun düşse bayılırsın. Makine çalışıyor. Bayılırsan makine çalışmaya devam edecek. Belki vücuduna zarar verecek ya da oksijensizlikten bayıldın. Seni kim kurtaracak orada? Zaten sürüne sürüne girdiğin için her yer toz, önünü göremiyor insan. Kafasını vuruyor sağa sola. İşte ayaklarını düzgün koyamadığın için belin ağrıyor. Uzun süre öyle kalınca ayakların uyuşuyor. Tulum giysen bile her yerinden toz giriyor. Tamyüz maske giymene rağmen yine de toza maruz kalıyoruz. Zaten cilt hastalıkları yaygın burada. Reçineli cam elyaf, kumaş atımları oluyor. Laminasyon diyeyim ben. Bu işlem yapılırken, kiminin bünyesi çok hassas, hemen belli ediyor alerji. Her yerinde sivilceler çıkmaya başlıyor, yüzündeki deriler dökülmeye başlıyor. Ben üç senedir burada çalışıyorum. Gördüğüm kadarıyla kiminde bir senede çıkıyor, kiminde dört senede çıkıyor. Bunun zararını herkes görüyor. Sağlığımızdan oluyoruz Kısacası direnmekten başka çaremiz yok.”

Kızıl Bayrak/ İzmir