Petrokimya İşçileri Birliği DYO’da yaşanan grev süreci üzerine sosyal medya hesaplarında paylaşım yaptı ve “DYO’da grev bitti, mücadele yeni bir düzeyde sürdürülmeli!” dedi. PİB’in 7 Temmuz’da yaptığı paylaşım şu şekilde:
“Sözleşme görüşmelerinde sefalet dayatmasına karşı İzmir ve Dilovası fabrikalarında 44 gün süren grev, anlaşma sağlanması üzerine sona erdirildi. Petrol-İş Sendikası İzmir ve Gebze şubelerine bağlı DYO fabrikalarında işçiler, toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinde ana zam için %150 talep ederken, DYO patronu masaya AKP hükümetinin Orta Vadeli Program (OVP) çizgisine uyumlu olan %30’luk zam dayatmasıyla oturdu. 44 gün süren grevin ardından %73 zam + seyyanen 7.500 TL (yaklaşık %92) ana ücret zammında, ikinci yıl için ise enflasyon + 5 puan artışta anlaşma sağlandı. Bir takım yan haklarda kazanımlar elde edildi.
Ülkenin mevcut baskı ve kriz koşullarında; enflasyon karşısında hızla eriyen ücretler, ağır vergi yükü ve hayat pahalılığı kıskacında milyonlarca emekçi adeta yaşam savaşı veriyor. Bu koşullarda TİS süreçlerinde sarf edilen rakamlar hızla tartışmalı hale geliyor. Tek tek fabrikalarda yürütülen mücadeleler, ekonomik kriz sarmalında yeterli gelmiyor. Grevle kazanılmış her hak, bununla bütünleyici olarak, krizin emekçilere fatura edilmesine karşı toplumsal bir mücadele yürütülmezse hızla kaybolmaya mahkûm durumda. Bu açıdan DYO sözleşmesindeki kazanımların ne olduğundan ziyade, esas üzerinde durulması gereken bu kazanımların nasıl elde edildiği ve sermayenin dayatmalarının nasıl kırıldığıdır.
Esas kazanım mücadele süreçlerinde aranmalı!
Yaklaşık 50 yıldır sendikalı olmasına rağmen işçilerin ilk kez grev yaşadığı DYO’da süreç işçiler için önemli bir deneyim oldu. Sendikalı olmanın kendi başına örgütlü olmak demek olmadığını biliyoruz. İşte bu grevle DYO işçisi; talepleri uğruna mücadele etmeyi, omuz omuza vermeyi, birlik olmayı öğrendi, örgütlü davranmaya adım attı, tabiri caizse yeni sendikalı oldu!
Petrol-İş Sendikası’nın iki farklı şubesine bağlı DYO işçilerinin grev alanlarında coşku ve kararlılık öne çıktı. Özellikle İzmir fabrikasındaki işçiler, yılların ataletini üzerlerinden atarak bir dizi eylem ve etkinlikle grev alanını adeta bir mücadele okuluna çevirmeye çalıştılar.
Daha grevin ilk gününde yanı başlarındaki TPİ işçilerine desteğe gittiler. Sendikalı çalışma talebindeki Temel Conta işçilerine dayanışma ziyareti düzenlediler. Çiğli AOSB’de işçi sınıfı tarihinde hala aşılamamış bir mücadele olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nin yıl dönümünde yapılan yürüyüşün örgütleyicisi oldular. Kendi grev alanlarında eğitimler gerçekleştirdiler. Tıkanan sözleşme sürecini aşmak için, yeri geldiğinde TİS masasındaki sefalet dayatmasının mimarı Yaşar Holding’in kapısına dayanarak kararlılıklarını gösterdiler. Yani işçiler greve çıkıp beklemek yerine çözümü kendi güçlerinde, diğer sınıf kardeşleriyle dayanışmada, eylem ve etkinliklerle kendi birikim, deneyim ve mücadele kapasitelerini artırmakta aradılar.
Tüm bu tablo, TÜRK-İŞ ya da DİSK fark etmeksizin sendikal bürokrasiye yön veren “mücadelesiz sözleşme süreçleri” anlayışından ileriye doğru bir çıkıştı. Grevin elde ettiği ücret ve sosyal hak artışları bir yana, esas kazanımı bu oldu.
Elbette ki bu anlamlı pratiğe rağmen çok daha fazlası yapılabilir, grev ve kazanımları Türkiye işçi sınıfı için çok daha anlamlı hale getirilebilirdi. İlk günden itibaren bir parçası olduğumuz DYO grevinin eksiklik ve yetersizliklerini, aynı zamanda kendi müdahalemizin eksiklik ve yetersizlikleri sayıyor, bunların ayrıntılı olarak irdelenmesini ikinci bir değerlendirmeye bırakıyoruz. Ancak önemli bir noktanın altını bugünden çizmek istiyoruz:
Birliğimizin ilke olarak öne çıkardığı “İşçiye sorulmadan sözleşme imzalanmamalı” söylemi, anlaşmanın bağıtlanış tarzıyla boşa düşürülmüş oldu. Petrol-İş İzmir ve Gebze şube yönetimleri, bu konudaki alışılmış bürokratik anlayışın ötesine geçemediler. Bunun bir biçim olduğunu düşünerek, “işçinin genel olarak sözleşmeden memnun olmasını” bu pratiklerinin gerekçesi saydılar.
Oysa bütün grev süreci ve sınıf mücadelesinin kendine has yasaları göstermektedir ki, bir mücadelenin asıl gücü; söz, yetki ve karar hakkının tabandaki işçilere yayılmasından ve mücadelenin başından sonuna kadar bu temelde yürütülmesinden gelir. Bu, yalnızca mücadelenin gücünü ve kapasitesini artırmakla kalmaz; aynı zamanda sendikaları esir alan ve neredeyse her işçinin şikayet ettiği “bürokratik sendikal anlayış”ın da en etkili panzehirlerinden biridir. Önümüzdeki dönemde pratikte karşı karşıya kalınabilecek birçok sorunun çözümünde bu gerçek mutlaka gözetilmeli; sınıf sendikacılığı anlayışının temel ilkeleri yalnızca DYO örgütlenmesine değil, tüm Petrol-İş Sendikası’na hakim kılınmalıdır.
Grev bitti, mücadele sürecek!
Grev elbette DYO işçisine çok şey kazandırmıştır. Bu saatten sonra DYO işçilerinin önünde, bir dizi sorunu daha güçlü çözme ve kazanımlarını genişletme imkanı vardır. Bu böyle olmakla birlikte, şimdi işçilerin kafasında dolaşan “Sözleşme sonrası işten çıkarma saldırısı olur mu?” sorusu gayet yerindedir. Diğer deneyimler bir yana, yakın zamanda gerçekleşen Pulver grevi sonrası yaşananlar, bu sorunun yersiz olmadığını göstermektedir. Bu konuda atılması gereken ilk adım, iç örgütlülüğün güçlendirilmesidir. Bunun temel yolu, grev okulundan geçmiş olan işçilerin kendi örgütlülük düzeylerini artırmasıdır. Hızla, alt birimlere ve bölümlere dayalı işyeri komiteleri inşa edilmeli; bu komiteler üzerinden olası bir işten atma saldırısına karşı tüm işçilerin birlikte mücadelesi bugünden örgütlenmelidir.
İkinci olarak, ilk etapta talep edilen düzeyde olmasa da DYO işçisinin, başta ücret olmak üzere elde ettiği maddi kazanımları korumak istiyorsa yapması gereken kendi fabrikasından öte bölge ve ülkedeki sınıfı hareketinin gelişmesi için çaba harcamak olmalıdır.
Grev okulundan geçmiş her bir DYO işçisi başta TPI ve Temel Conta olmak üzere süren her mücadeleyi kendi mücadelesi kabul etmeli, bundan sonra gerçekleşecek her türlü sınıf eylemine katılmayı görevi olarak görmeli ve bizzat bu mücadelelerin örgütlenmesi için çaba göstermektir.
Hiçbir şekilde unutmamalıyız ki, krizin bütün faturasının işçi sınıfı ve emekçilere kesilmesine karşı topyekûn bir mücadele örgütlenmeden; iktidarın sosyal yıkım politikalarına ve buna dayalı baskı rejimine karşı durulmadan, tek tek işyerlerinde elde edilen kazanımları korumak mümkün değildir. DYO fabrikasını sınıf mücadelesinin en ileri mevzilerinden biri haline getirmek, grev okulundan başarıyla geçmiş DYO işçisinin elindedir.
Üçüncü olarak; geride kalan mücadele süreci bir yandan sendikal yapıları güçlendirirken, öte yandan farklı fabrikalardan işçilerin yan yana gelerek birikimlerini, deneyimlerini ve mücadele güçlerini birleştirmelerinin ne kadar acil ve yakıcı bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunun araçlarından biri olan Petrokimya İşçileri Birliği ön yargılardan ve ideolojik kaygılardan sıyrılan her bir işçinin kabul edeceği gibi gerek TPİ gerekse DYO işçilerinin mücadelelerini kendi mücadelesi olarak sahiplenmiş; bu grevlerin başarıya ulaşması için büyük bir çaba harcamıştır. Birliğimiz, bundan sonra da DYO işçilerinin yürüttüğü her türlü mücadelenin yanında olmaya, dayanışmayı büyütmeye devam edecektir.
İşçi hareketinin bugünkü geri mücadele düzeyinden çıkış yollarından biri, işçi birliklerini güçlendirmek ve yaygınlaştırmaktır. Bu doğrultuda çaba göstermek, her bir öncü işçi için bir sorumluluktur. DYO işçileri bu sorumluluğun yerine getirilmesini kendi görevi saymalı, birliğimizin çalışmalarına destek vermeli, bizzat katılarak onu güçlendirmelidir.
DYO işçilerinin mücadelesini selamlıyoruz!
DYO Boya işçilerinin grevi için ilk değerlendirmemizi bu çerçevede ele alırken, ilerleyen günlerde daha ayrıntılı ve kapsamlı bir ikinci değerlendirmeyle, önümüzdeki mücadele dönemine dair tartışmalarımızı paylaşmayı sürdüreceğiz.
Ancak tüm DYO işçilerini, 44 gün boyunca onca zorluğa, gerilimlere, eksikliklere rağmen ileriye götürenin, üyesiyle şube yönetimiyle ortaya konulanın mücadele kararlılığı olduğunu bir kez daha vurgulamak gerekir. Uzlaşmacılıktan, dayatmalara boyun eğmekten sıyrılan işçinin neleri başarabileceğini gösteren DYO işçilerinin onur ve ekmek mücadelesini ve örgütlü davranarak elde ettikleri kazanımları selamlıyoruz!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”