Erol Toy, maddi imkânsızlıklardan kaynaklı olarak, eğitimini yarıda bırakıp çalışmak zorunda kalan bir emekçi çocuğudur. İzmir’de çeşitli işlerde çalışan Toy, bankacılık sektörüne girdiği zaman Bank-İş sendikasının kurucuları arasında yer almış ve bir süre sonra yazın hayatına başlamıştır. Toplumcu gerçekçilik anlayışını benimseyen Toy, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunlarını konu alan çok sayıda hikâye ve roman yazmıştır.
Bu romanlardan biri de 1977 tarihli “Doruktaki Öfke” adlı romanıdır. Roman dağ köylüsü iki gencin, Mıstan ile Eşe’nin saf aşklarıyla başlar. Odun kesip, kömür yakarak geçimlerini sağlayan dağ köylülerinin hikayesinin anlatıldığı romanda Mıstan, genç ve yetenekli bir köylüdür. Babasından öğrendiği odunculuğu devam ettiren ve dillere destan yeteneği ve aklıyla iş gören bir gençtir. Sevdalısı Eşe ile yeni bir hayata başlamanın arifesinde köylerine gelen ormancılarla hayatı yeni bir yöne girer.
O güne değin dağ köylülerinden haberi dahi olmayan hükümetin, köylülerin malı bildikleri ve gözlerinden sakındıkları ağaçları mühürleyerek, köylüleri yaşamlarını idame ettirebileceklerinin altında bir çap (ağaç kesme hakkı) vermesiyle olaylar gelişir. Karınlarını doyurmak için kaçakçılığa başlayan köylülerin karşısında şimdi devletin kolcuları ve jandarması, mahkemesi ve zindanı vardır. Tüm baskılara karşı kaçakçılığı sürdüren köylülerin başında ise kolculara yakalanmaması ile ün salan Mıstan gelir. Mıstan, köylünün içinde bulunduğu sefalete göz yumamaz. Tehlikelere aldırmadan kaçakçılığa devam eder.
Romandaki bir diğer önemli karakter ise kolcu Delibaş Hasan’dır. Askerden dönen Hasan, eşi Fadime’nin dağlı köylülerden biri ile kaçtığını duyunca çılgına döner. Köyü terk eden Hasan’ın önüne ise orman şefliğinde memurluk işi çıkar. Devletin üniformasını sırtına giyen Hasan, bunu dağ köylülerine olan hırsını çıkarmanın fırsatı olarak kullanır. Delibaş Hasan’ın dağ köylülerine yaptığı eziyetler ve Mıstan’ı yakalama konusundaki çabaları romanda işlenir.
Romanda köylülerin geçim sıkıntısının dönemin yeni kurulan Demokrat Parti tarafından istismar edilişi de anlatılır. DP, köy köy gezerek köylülerden oyları karşılığında açlıklarına çözüm bulacaklarını vadeder. Hastalarına bakar, kolcuların köylüleri darp etmesine karşı davalar açar, köylülerin sevgisini kazanır. DP çalışmalarına katılan Mıstan, DP’nin koyu bir militanı haline gelir. Köyün büyüklerinin çekincelerine rağmen Mıstan, DP’nin çalışmalarını civar dağ köylerinde de yürütür.
DP hükümeti devraldığında ise köylülerin sıkıntıları bitmez. DP’li bürokratlar ve kent zenginleri kaçakçılığı organize etmeye devam ederler.
Romanın sonunda kaçakçıların izini sürerek köye giren kolcuların ve jandarmaların köylüye yaptığı eziyet sahneleri vardır. Eziyeti gören Mıstan, artık dayanamaz ve kolcuların bir kaçını öldürür. Silahını sırtına asan Mıstan, teslim olmak için kent yolunu tutar.
***
Mıstan ile Eşe’nin temiz aşkları ile bezeli, doğaya saygı ile örülü bu romanda köylüler şahsında emekçilerin sorunlarına kayıtsız olan düzen partilerinin oy avcılığı için büründükleri sahte kimlikler sergileniyor. Roman, sorunların çözümünün oy avcılığı yapan hükümet tarafından çözülemeyeceğini net olarak anlatır. Mıstan’ın kolcuları kandırarak ekmek parasını çıkarması ve son olarak kolculardan birkaçını öldürmesi ile final yapan romanda bir çıkış bulmak mümkün değilse de düzen partilerine inanan köylünün çektiği acılar ibret verici bir biçimde okuyucuya aktarılır.
Z. Derya