AKP iktidarının milyonlarca işçi ve emekçiyi yoksulluğa sürükleyen saldırılarına karşı ortaya çıkan tekil direnişler, grevler ve mücadeleler bu saldırıları durdurmakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle, genel grev istemi sınıfın ileri kesimleri ve toplumsal muhalefetin öncüleri arasında her zaman canlı kalıyor.
Kamu işçilerinin yeniden kıpırdanmaya başlaması, devam eden grev ve direnişler ve iktidarın art arda gelen ekonomik, sosyal ve siyasal saldırıları bu tartışmayı sürekli canlı tutuyor.
En son 19 Mart’ta başlayan halk hareketi sırasında, öğrenci gençliğin işçi sınıfına yaptığı çağrıyla genel grev yeniden gündeme gelmişti. Bugün ise genel grev, artan eylemlerin, gerçekleşen grev ve direnişlerin ortak sloganlarından biri hâline gelmiş durumda.
Ancak bir eylemin ihtiyaç olarak görülmesiyle, onun sahiplenilmesiyle, hayata geçirilmesi aynı şey değildir. Hele ki söz konusu olan “genel grev” gibi doğası gereği yanlar taşıyan eylem biçimiyse…
Bu tür bir eylem, işçi sınıfının bir sınıf olarak, sermayenin ya da onun iktidarlar eliyle uyguladığı politikalara cepheden karşı koymasıdır. Amacı, tüm işçiler için ortak kazanımlar elde etmektir. Üretimi durdurmayı hedeflediği ölçüde sadece mevcut iktidarı değil, kapitalist sistemi de can evinden hedef alır. Bu yüzden, burjuva yasalar tarafından elbette “yasadışı” ilan edilmeye çalışılacaktır.
Türkiye’de az çok başarıya ulaşan militan bir genel grev, rejime vurulmuş ciddi bir politik darbe ve sınıf hareketi açısından önemli bir sıçrama anlamına gelecektir. Bu nedenle genel grev, sınıfın elindeki en güçlü mücadele araçlarından biridir. Böyle bir eylem ona yapılmış güçlü bir hazırlık, bu hazırlığı yerine getirecek örgütlülük ve ona yön verecek bir önderlik gerektirir.
Bugün işçi sınıfı yoğun bir saldırı altındadır. AKP ve sermaye sınıfının topyekûn saldırılarına karşı, işçiler aynı şekilde topyekûn bir direniş gerektiğini içten içe hissediyor. Tek başına başarıya ulaşamayan her eylem, zamanla kazanımlarını kaybeden her işçi kesimi, genel saldırılara karşı ortak bir direnişin önemini daha derinden kavrıyor. Her grev ve direniş kendi başına sonuç alamadığı ölçüde, sınıfın birlikte hareket etmesine duyulan ihtiyaç artıyor.
Ama ortada hâlâ temel bir soru var:
Sermayenin saldırılarını durdurmak, sınıf hareketini ileriye sıçratmak için mücadele içindeki yeri ve önemi tartışmasız olan böyle bir eylemi, genel grevi kim örgütleyecek?
Sendikaların başına çöreklenmiş bürokratların böyle bir niyeti ya da mecbur kalsalar bile takati yok. O halde bu zor görevi kim ve nasıl üstlenecek?
İşte asıl mesele burada!
Ancak tabandan örgütlenen, kendi öz örgütlenmelerini kuran bir işçi hareketi; mücadeleden kaçan bu sendika bürokratlarını genel bir eylem kararına zorlayabilir. Ancak fabrika fabrika, iş yeri iş yeri örgütlenen bir işçi hareketi böyle bir mücadeleye başarıyla atılabilir.
Eğer genel grev, bu saldırı dalgasını durdurmak için bu kadar önemliyse, yapılması gereken bellidir:
İşçi sınıfı, fabrika fabrika, iş yeri iş yeri örgütlenmeli; yerel birlik ve platformlar kurmalı, sendikalardaki bürokratik kastı etkisizleştirmeli ve daha bugünden büyük eylemlere hazırlanmalıdır.
Bugün yalnızlıktan şikâyet eden, sendikalardaki bürokratik yapıya tepki duyan işçilerin; grevlerde, direnişlerde mücadeleyi sürdüren öncü işçilerin yapması gereken budur.
Sermayenin saldırılarına karşı genel grev, genel direniş!
Genel grev, genel direniş için örgütlenmeye!
Emeğin Kurtuluşu’nun 59.sayısından alınmıştır…