Yaşam alanların sermayeye peşkeşinin önünü açan torba yasa yasalaşırsa sadece Muğla’da 48 köy ve mahalle boşaltılacak, binlerce insan göç etmek zorunda kalacak.
Gökay Başcan’ın BirGün’de yer alan haberine göre, kamuoyunda “süper izin yasası” olarak bilinen “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ne karşı kamuoyunda tepkiler devam ediyor. Kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu’nda onaylanması durumunda etki alanı üzerinde araştırma yapmaya başlayan Muğla Çevre Platformu’na (MUÇEP) göre Muğla’da 48 köy ve mahalle acele kamulaştırma ve yerinden edilmeyle karşı karşıya kalabilir.
MUÇEP’in açıklamasında kanun teklifinde yer alan koordinatlara bakıldığında Muğla’nın Menteşe, Milas ve Yatağan ilçelerinde yer alan 48 köy, tam olarak koordinatların çizdiği poligonlar içinde yer aldığı vurgulandı. Bölge, kömür sahası olarak belirlendiği için, kanun teklifinde bahsedilen “üstün kamu yararı” çerçevesinde “acele kamulaştırma”nın buralarda uygulanabilmesinin de önü açılmış oluyor. Bu da Muğla’daki nüfusun %3’ünün torba yasadan doğrudan ekileneceği anlamına geliyor.
MUÇEP açıklamasında ayrıca kanun teklifinde belirlenen poligonların yaklaşık 400 bin dönümü kapsadığını; bunun da 57 bin 140 futbol sahası anlamına geldiğini belirtti. MUÇEP’e göre bu kadar geniş bir alanda açık kömür madenciliğinin yapılması, bölge ekosisteminde kalıcı bir tahribat oluşması anlamına geliyor.
Konu hakkında Muğla Çevre Platformu’ndan Umay Karabaş şöyle dedi:
"Bu teklif, sadece şu an bilebildiğimiz kadarıyla ve sadece Muğla ölçeğinde bile savaş, çatışma, afet durumlarında ortaya çıkan bir “zorunlu göç” durumuna da işaret etmektedir. kanun teklifiyle bir kentin %3’ünü yerinden yurdundan etmeyi planlıyoruz denilmektedir. Açarsak, evleri, damları, kahveleri, ibadethaneleri, mezarlıkları, varsa kütüphaneleri, otlakları/meraları, hayvanları… Tarihsel ve kültürel olarak yaşamlarını oluşturan ne varsa, hatıraları, türküleri, ninnileri de dahil kısa, orta ve uzun vadede ya yok olacak ya da yok olmaya hızla yaklaşacaktır. Bu boyutta, hele de köksüzleştirme de barındıran travmaların çeşitli biçimlerde, doğrudan ve dolaylı olarak kuşaktan kuşağa aktarıldığı da bugün artık bilinen bir gerçektir.”