Sermaye düzeninin farklı klikleri iç iktidar kavgalarını daha görünür biçimde yürütüyorlar. Sermaye düzeninin köşe taşlarına sadakatini her fırsatta dillendiren taraflar kirli ve kanlı bir kavgadan da geri durmuyorlar. Bir kere daha gördük ki, gerici burjuva kliklerin iç dalaşında bile bedel ödeyen hep işçi ve emekçiler oluyor. Bunun birçok nedeni var. Nedenlerin en başında ise işçi ve emekçilerin sınıf bilincinden yoksun olmaları yer alıyor. Bunun bir sonucu olarak başkalarının davalarını savunup onların çıkarı için savaşıyorlar. Tabii ki bu da durduk yere olmuyor. Devrimci güçlerin zayıflığı emekçileri sermaye cephesinin farklı kesimlerinin (ideolojik, politik, kültürel, sosyal vb. açılardan) kucağına itiyor. Biz (devrimci ve ilerici güçler) bu tabloya son verecek daha cüretli ve güçlü adımlar atmadığımız müddetçe de sorun devam edecek.
Düzen içi kriz her geçen gün daha derinleşirken ve kendi içinde yıkıcı bir boyut kazanmışken bize düşen görev bu krize yama olmak değildir. Yama olanlar ise safını düzenden yana yapmış olacaklardır. Son günlerde devrimci, ilerici görüntü verip, düzene yama olmak için birbiriyle yarışanlara tanıklık ediyoruz. Düne kadar demedik laf bırakmadıkları burjuva demokrasisini ve siyasi aktörlerini kutsayanları izliyoruz. “Bu da lazım” dememek gerekiyor. Burjuva demokrasisini (yani emekçilerin köleliğini) sürdürecek hiçbir şeyi, hiçbir gerekçeyle sahiplenmek bize düşmez. Biz bugün “AKP gericiliği gitsin de” mantığıyla hareket edersek, ya da sözde darbe karşıtlığı üzerinden AKP savunuculuğuna soyunursak, dün olduğu gibi bugün de yeni katliam ve zulümlerle karşı karşıya kalacağız. Bu ülke toprakları bunu çok kere gördü. Dün darbe vb. yoktu, ama Suruçlar, Ankaralar, Cizreler yaşandı. Ondan önce de yoktu 19 Aralıklar, Gaziler, Sivaslar yaşandı vb.
Düzen içi rant ve çıkar kavgası toplumun muhalif kesimlerinin önemli bir kısmında büyük bir korku ve kaygı yaratmış durumda. İlerici olan kişi ve kesimler ne yapacağını bilmez bir halde savrulup duruyorlar. Bu da tükenişlerini hızlandırıyor. “Ne olacak şimdi” deniyor! Bunun için sessizlik, gerçeklerden çeşitli bahanelerle kaçmak, ya da hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi davranmak kimseyi kurtarmadı, kurtaramaz da...
Yapılması gereken basit ve gayet net! Düzenin iç krizini devrimin olanağına çevirmek, devrim ve sosyalizmin tek çözüm ve alternatif olduğu gerçeğiyle hareket etmektir.
Aksi halde öyle ya da böyle dün olduğu gibi bugün de düzenin iç krizinin faturası her yönüyle bizlere, devrimci ve ilerici güçlere, işçi ve emekçilere kesilecektir. Tarih bilincine sahip olan herkes bu gerçeği bilir.
Düzen kurumlarının yoğun biçimde itibar kaybettiği zamanları yaşıyoruz. Düzenin itibarını kurtarmak mı, yoksa esaret zincirlerimizi parçalayacak adımlar atmak mı bize düşer?
Tek kurtuluşumuz ve sahipleneceğimiz tek demokrasi var; sosyalist demokrasi!
İşte bu sesi yükseltmeli, geleceğin sınıfsız, sömürüsüz dünyasını yaratmak için mücadele etmeliyiz.
Aksi halde kendimize, sınıfımıza, insanlığa, tarihe ihanet etmiş oluruz.
Şimdi gerçeği ve geleceği daha yüksek sesle haykırma zamanıdır.
Ya bu sömürü düzenini yıkan ustalar olacağız. Ya da düzen safında yer alarak kendi yıkımımız için çalışacağız. Tercih bizim!