Geçtiğimiz salı günü Hollanda’nın Lahey kentinde yapılan NATO Zirvesi’nde, üye ülkelerin gayri safi milli iç hasılalarının yüzde 5’ini silahlanmaya ayırmaları konusunda uzlaşıldı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz ülkenin askeri açıdan da dünyanın önde gelenlerinden olanı olacağını söyledi. Bunun kazananı silah tekelleri, kaybedenler ise emeğiyle geçinenler olacak.
İngiltere’de de gündem silahlanma. Savaş Karşıtı Koalisyon’dan Lindsey German konuyu ele alan bir makale yazdı: “İşçi Partisi bakanları, giderek daha fazla savaş silahı biriktirmekten keyif alıyor gibi görünse de, kamu hizmetleri ve sosyal yardım ödemeleri söz konusu olduğunda farklı bir tavır sergiliyorlar. İngiltere, dünyadaki en büyük altıncı silah harcaması yapan ülke, ancak altyapısı özelleştirilmiş ve çürüyor, işçi sınıfı nüfusu yoksullaşıyor, ulusal sağlık sistemi (NHS) paramparça ve eğitim sistemi krizde. Bu durumu düzeltmek için hiçbir şey yapmaktan uzak olan hükümetin silah harcamalarına olan bağımlılığı giderek kötüleşiyor.”
Fransa’da emeklilik yasası için görüşmelerin çöküşünün ardından, Sosyalist Parti (SP) hükümet aleyhine gensoru önergesi sundu. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Başbakan Bayrou, liberal politikasını zamana karşı yarışarak sürdürüyor. NATO’nun silahlanmada rekor bütçe kararına imza atan ülkelerden Fransa’da da kamu harcamalarından kesmek üzere 40 milyar avroluk tasarruf planı hazırlandı. Kamu emekçilerine ise “sıfır zam” öneriliyor. Zenginlerin servetine dokunulmazken, vergi kaçakçılığına hâlâ göz yumuluyor. Bayrou hükümeti, krizin faturasını bir kez daha emekçilerin sırtına yıkmaya hazırlanıyor.
Fransa bütçesi: Kamu hizmetleri ve sosyal güvenlikte 5 milyar avroluk yeni kesinti
Humanite
Stephane Guerard
Kamu borcundaki artışı gerekçe gösteren Bayrou hükümeti, 2025 devlet bütçesi ve sağlık sigortası bütçesinde yeni kemer sıkma önlemleri açıkladı.
26 Haziran Perşembe sabahı, Fransa’nın kamu borcunun 2025 başında 40.5 milyar avro arttığını duyuran INSEE (Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü) verilerinin hemen ardından, Ekonomi ve Maliye Bakanlığı 5 milyar avroluk yeni bir bütçe kesintisini kamuoyuna duyurdu. Bercy’de (Maliye Bakanlığı), kemer sıkma şarkısı aynı nakaratla sürüyor: “Başka alternatif yok.”
Devletin borcu yılın ilk çeyreğinde 3 trilyon 345.8 milyar avroya, yani GSYH’nin yüzde 114’üne ulaşmış durumda. Bu tabloyu bahane eden, Bayrou hükümetinden beş bakanın oluşturduğu “kamu maliyesi uyarı komitesi”, 2025 için belirlenen yüzde 5.4’lük bütçe açığı hedefinin hâlâ ulaşılabilir olduğunu söylüyor. Ama bunun için 5 milyar avroluk ek tasarruf yapılması gerektiğini ileri sürüyor.
2025 bütçesinde zaten dondurulmuş olan 5 milyar avroya ek olarak, devlet harcamalarından 3 milyar avro daha kesilecek. Ayrıca sağlık sigortası harcamalarından 1.7 milyar avro eksiltilecek. Maliye Bakanlığı, bakanlıklara önümüzdeki haftalarda ek tasarruf talimatlarının da gönderileceğini duyurdu.
Öte yandan, kamu gelirlerini artıracak herhangi bir önlem alınmadı. Ne ultra zenginlerin servetinden alınacak yüzde 2’lik vergi, ne de vergi kaçakçılığıyla ciddi bir mücadele gündemde. Zorunlu kesintileri artırmaya kesin olarak karşı çıkan hükümet, gelirlerin şu an itibariyle “başlangıç bütçesiyle uyumlu” olduğunu savunuyor. Ancak “harcamalarda baskı oluştuğunu” söyleyerek faturayı yine kamu hizmetlerine ve sosyal güvenliğe çıkarıyor.
Ama bu daha başlangıç. Başbakan François Bayrou’nun, 14 Temmuz civarında, 2026 bütçesinde 40 milyar avroyu nasıl keseceğini açıklaması bekleniyor. Amaç, kamu açığını yüzde 4.6’ya indirmek.
Çeviren: Ali Rıza Yıldırım
Küresel savunma harcamaları: ‘Kirli iş’ ve temettüler
Nicole Mayer-Ahuja
Neus Deutschland
“Savaşa hazır olmalıyız.” Bu yalnızca Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius (SPD) tarafından talep edilmiyor. Nasyonal Sosyalizmden (Nazizm) kurtuluştan seksen yıl sonra, Buchenwald mahkumlarının “Bir daha asla savaş, bir daha asla faşizm!” yemini unutulmuş gibi görünüyor: Yaşadığımız “dönüm noktası”, en azından bağımlı çalışanlara yönelik bir saldırıdır. Neden?
Silahlar konuştuğunda, şirketler rekor karlar elde ediyor. Savunma şirketlerinin hisse senedi fiyatları fırlıyor - örneğin Rheinmetall’in hisse senedi fiyatları 83 avrodan (2021) 1.717 avroya (2025) çıktı. İsveç Barış Enstitüsü SIPRI’ye göre küresel savunma harcamaları yüzde 9.4 arttı; Almanya şu anda ABD, Çin ve Rusya’nın hemen arkasında yer alıyor. Şirketler ve yatırımcılar için bir El Dorado - ve çalışan nüfus için ölümcül bir tehlike.
“Temettüler yükselir ve proleterler düşer,” demişti Rosa Luxemburg 1916’da. Çünkü “kirli işler” (Başbakan Friedrich Merz’in dediği gibi) hükümetler tarafından (İran’a karşı savaşta İsrail veya ABD hükümetleri dahil) değil, cephede ölen “küçük insanlar” tarafından yapılır. Aynı zamanda, sivil nüfus giderek artan bir pervasızlıkla bombalanıyor; bunlar da her taraftan öncelikle ücretli çalışanlar.
Dahası, toplumun hızla militarizasyonu bağımlı çalışanların pahasına gerçekleşiyor. Varlıklarını güvence altına almak için emeklerini satmak zorunda olanlar, iş yerinde demokratik standartlardan çoktan vazgeçiyorlar: Orada karar veren çoğunluk değil, yönetimdir. Orduda çalışmak bunu özellikle açık hale getiriyor; emir ve itaat demokratik değerler değildir. İnsanlar itaat etmeyi ne kadar çok öğrenirse, iş dünyasının demokratikleşmesi o kadar zorlaşır.
Pandemi sırasında zorunlu askerlik hizmetiyle ilgili tartışmayı hatırlayalım: azami çalışma saatlerinin askıya alınması, “Sistemle ilgili” meslekler için işten çıkarma ve grev hakkının reddedilmesi “özgür olmayan emek” yöntemleridir. Ayrıca askeriyeyle ilgili endüstrilerde de merkezi bir rol oynarlar. Şu anda çokça tartışılan otomobil fabrikalarının savunma şirketlerine satışı bu nedenle yalnızca işleri güvence altına almakla kalmaz, aynı zamanda ortak karar alma ve toplumsal açıdan yararlı üretim için de kapsam kaybına neden olur.
Son olarak, federal hükümet devlet fonlarını silahlanmaya o kadar tutarlı bir şekilde yönlendiriyor ki kamu hizmetlerine (ihtiyaç temelli sağlık sistemi gibi) acil yatırımlar için çok az para kalıyor; özellikle de düzenli federal bütçe (işçilik, sosyal hizmetler, eğitim vb. için) borç freni tarafından boğulmaya devam ettiğinden. Zorla aşırı silahlanma, emeğin değer kazanması için yer bırakmıyor; sosyal güvenliğin (örneğin, işsizlik durumunda) kan emen bir “parazit” olduğu şüphesi duyuluyor ve ortadan kaldırılıyor. Kısacası ücretli emekten kaynaklanan çalışanların toplumsal mülkiyeti daha da gasp ediliyor.
Ancak boş kasalara yapılan atıf artık ikna edici değil. Yeterince para var—kullanımı bir sınıf meselesi. Alternatifler nasıl olabilir? Belki buna benzer bir şey; hastalar ve yaşlılar için bütçeler ve personel, çocuklar için temel güvenlik, işsizlikten korunma, makul ücretler, uygun fiyatlı konut... Ve savaş asla çalışan insanların çıkarına olmadığı için: Silahlarınızı bırakın!
Çeviren: Semra Çelik
İngiltere: Hükümetin silah harcamalarında sınır yok
Lindsey German
stopwar.org.uk
Bu İşçi Partisi hükümeti için, en azından silah harcamaları konusunda, sınır yok gibi görünüyor. Salı günü NATO zirvesinde, 2035 yılına kadar GSYİH’nın yüzde 5’ini “savunma” harcamalarına ayırmayı taahhüt etti. Bu, Başbakan Keir Starmer’ın görev süresinin başlangıcına göre savaş harcamalarının yaklaşık iki katına çıkacağı anlamına geliyor. Ertesi gün, Savunma Bakanı John Healey, İngiltere’nin nükleer silah taşıma kapasitesine sahip ve ABD nükleer bombalarını taşıyacak 12 adet F35 jet uçağı satın aldığını duyurdu.
Bu bombalar ABD başkanının izni olmadan kullanılamaz ve Rusya ile nükleer çatışmanın ön cephesinde yer alacaktır.
Bu savaş uçaklarının maliyeti yaklaşık 82.5 milyon dolar ve RAF Marham hava üssünde bu uçakları barındıracak altyapının hazırlanması ve bombaların satın alınması için milyonlarca dolar daha harcanacak. İşçi Partisi bakanları, giderek daha fazla savaş silahı biriktirmekten keyif alıyor gibi görünse de, kamu hizmetleri ve sosyal yardım ödemeleri söz konusu olduğunda farklı bir tavır sergiliyorlar. Nitekim Starmer, ülkedeki en yoksul kesime yapılan engelli yardımlarında kesinti yapmaya çalışırken, kendi partisinin son on yıllardaki en büyük isyanlarından biriyle karşı karşıya.
Hükümetin bütçesini dengelemek için sosyal yardım ödemelerini kesmesi gerektiği söylenirken, Donald Trump ve NATO liderlerine, Britanya’daki insanların büyük çoğunluğunu daha fakir hale getirecek ve savaş durumunda daha fazla hedef haline getirecek politikalar uygulamak için yalakalık yapması, kesintilerin mantığını kabul etmeyi zorlaştırıyor.
İran’ı nükleer silahlardan kurtarmak için bombalamayı destekleyen, ancak aynı ay içinde zaten önemli olan nükleer silahlarını genişletmek için büyük miktarlarda harcama yapmaya karar veren bir hükümetin mantığını da kabul etmek zor.
İngiltere, dünyadaki en büyük altıncı silah harcaması yapan ülke, ancak altyapısı özelleştirilmiş ve çürüyor, işçi sınıfı nüfusu yoksullaşıyor, ulusal sağlık sistemi (NHS) paramparça ve eğitim sistemi krizde. Bu durumu düzeltmek için hiçbir şey yapmaktan uzak olan hükümetin silah harcamalarına olan bağımlılığı giderek kötüleşiyor. Şu anda, silahlı kuvvetleri tanıtmayı amaçlayan “Genişleme İzni” adlı büyük bir propaganda kampanyasını destekliyor. Savunmayı toplumla “yeniden bağlamak” olarak adlandırılan bu kampanya, askeriyeyi güçlendirmek ve çocukları beyin yıkamak için hükümetin parasının kullanılmasıdır.
Savunma Bakanlığı, “okullardaki gençler arasında silahlı kuvvetlere ilişkin anlayışı geliştirmek” için Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışıyor. Britanya halkı arasında, özellikle de gelecekte askere alınma tehdidi ile karşı karşıya olan gençler arasında savaşlara karşı ciddi bir muhalefet olduğunu biliyoruz.
İş, konut, eğitim ve daha birçok konuda gençlere çok az şey sunabilen bir İşçi Partisi hükümetinin, militarizm ve savaş dolu bir gelecek vaat etmesi utanç vericidir. Daha fazla nükleer silah için hazırlanan son plan hepimizi tehdit ediyor ve buna karşı çıkmalıyız. Bu plan, sadece daha fazla savaş çığırtkanlığını ve daha fazla savaşı körükleyecektir.
Güvenlik istiyorsak, parayı diğer ülkelerden gelen işçi sınıfı insanları öldürmek için değil, insanların gerçekten ihtiyaç duyduğu şeylere harcayalım.
Çeviren: Dış Haberler Servisi
(Dış Haberler)
Evrensel / 29.06.25