Alman devletinin İsrail'in Filistin halkına karşı sürdürdüğü soykırıma yardım etmesine karşı düzenlenen protesto yürüyüşü Cumartesi günü (27 Haziran) Duisburg’da gerçekleştirildi. Eylem sırasında sıklıkla İsrail'in katliamlarına, Alman devletinin ve medyasının bu soykırıma karşı susmasına, görmezden gelmesine karşı sloganlar atıldı.
Eylemde yoğun polis ablukası vardı ve eylem boyunca polisin provokasyon girişimleri boşa düşürüldü. Bir kişi taşıdığı flama bahane edilerek gözaltına alınmak istendi. Polisin gözaltı saldırısı eylemciler tarafından “Hanau'da neredeydiniz!”, “Duisburg, polisi sevmiyor!” sloganlarıyla protesto edildi ve polis almak istediği kişiyi gözaltına alamadı. “Yallah İntifada” sloganını engelleyemeyen polis “bu slogan yasak değil, ama sloganı attığınız için size dava açılacak” diyerek tehdit etti.
Yürüyüş, şehir merkezinde sona erdi. Şehir merkezinde çarşı içinde açık havada bir sahnede sembolik bir mahkeme kuruldu. 4 saat süren mahkemede Ekim 2023’ten beri Filistin halkıyla dayanışmayı bastırmaya çalışan Alman devletinin dernek ve örgütleri yasaklaması, medyanın kışkırtma ve tahrikleri, Alman devletinin soykırıma yardım etmesi üzerine konuşmalar yapıldı suç duyurularında bulunuldu. Konuşmalar şu konular etrafında toplanmıştı:
Hamburg'dan Thawra grubu temsilcisi, soykırıma karşı Hamburg'da tüm protestoların yasaklandığını ve 2 ay boyunca toplanma ve gösteri yasağı için mücadele ettiklerine değindi.
Avukat Roland Meister militaristleşme ve silahlanmanın ulaşıldığı boyuta devletlerin dışarıya karşı saldırganlığına, iç politikada gericileşmesine değindi. Alman devletinin 7 Ekim’i toplanma hakkına saldırı için bahane ettiğini ve Ekim 2023 ten beri demokratik haklara karşı yoğun bir saldırı başlatıldığını 200 toplantı ve yürüyüşün yasaklandığını, binlercesine sınırlamalar getirildiğini, Berlin'de aylarca Filistin yürüyüşlerine izin verilmediğini, halen belirli alanlarda gösteri yapmanın yasak olduğunu söyledi. “Toplanma hakkı kazanılmış bir haktır izin alınması gerekmez dedi ve kazanılmış bu hakkı savunmalıyız” dedi.
Dernekler ve örgütlerin yasaklanması konusunda Filistin Samidun örgütü adına konuşan bir kişi örgütün nasıl kriminalize edildiğini, Kasım 2023'ün başında yasaklandığına değindi.
BDS (Boycott, Divestment and Sanctions) (Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) hareketi adına konuşan temsilci, hareketin 2005 yılından beri faaliyet gösterdiğini söyleyerek BDS 'ye karşı özellikle Münih ve Frankfurt'da kapalı alanlarda toplanmalarına getirilen yasaklara ve maddi desteğin kesilmesine değindi. Kurumun hedeflerini şöyle sıraladı: “İsrail, “tüm Arap topraklarının işgalini ve kolonileştirilmesini” sona erdirmeli, “Arap-Filistinli vatandaşların tam eşitlik hakkını” tanımalı ve "BM'nin kararı uyarınca Filistinli mültecilerin vatanlarına geri dönme hakkını korumalı ve desteklemeli”
Frankfurt ve Köln üniversitesinden öğrenciler rektörlerin, medyanın Filistin dayanışmasını kriminalize etmeye çalıştığına değinildi. Üniversite yönetimlerinin Filistin halkıyla hiçbir dayanışma içine girmemeleri, soykırım ile ilgili tek söz etmemeleri, eylem yapanlara karşı üniversiteye alınmama, cezai kovuşturma, polis şiddeti, yabancı öğrencilerin üniversite ile ilişiğinin kesilmesi gibi baskıları eleştirildi.
Meslek yasakları üzerine federal bakanlıkta çalışan bir alman ve Kuzey Ren Vesfalya eyaletinde çalışan bir Filistinli memurun Filistin ile dayanışma eylemlerine katılmaları, sosyal medyalarında soykırımı ile ilgili açıklamalar yapmaları nedeniyle işle ilişiğinin kesilmesine değindiler. İsrail’in Filistin halkına soykırımı üzerine söz söylemeye devam edeceklerini ifade ettiler.
İltica hakkı ile ilgili bölümde Filistinlilerin karşılaştıkları sorunlara değinildi. Alman vatandaşlığına müracaat eden bir kişi, kendisi ile güvenlik konuşması yapıldığını, İsrail üzerine ve Filistinli gruplar üzerine ne düşündüğü sorulduğunu ifade etti.
Alman medyasının İsrail ağzı ile konuştuğuna vurgu yapılan konuşmalarla sürdü. Konuşmacı İsrail’e giden özgürlük gemisi ile Alman medyası arasında haberleri iletebilmek için görevlendirdiğini, diğer ülkelerin medyası ile arkadaşları arasında günlerce yoğun ve aralıksız net trafiği yaşanırken, Alman medyasından kendine 7 günde 3 telefon geldiğini ve birinin zaten Avusturya’dan olduğunu onun da eylemcilerin kaçırıldığının doğru olup olmadığını sorduğunu, bunu 15 saat sonra sorduğunu söyledi. Ama Alman medyası bu haberi yayınlamışlardı ve karşılaştırdıklarında bunların İsrail medyasından bire bir alınıp tercüme edildiğini anlattı.
Filistin halkına karşı savaş suçu işleyen İsrailli askerlerin ceza alması için onları yurt dışında da takip eden Hind Rajab Vakfı (Hind Rajab Founddation) temsilcisi, 3 İsrailli askeri buldukların ve savaş suçu nedeniyle şikayette bulundukların, ancak Almanya'daki federal savcılık soruşturma açmayı reddettiğine değindi. “Biz yılmayacağız bütün hukuki yolları deneyeceğiz, Ulusulararası hukuk evrenseldir Alman anayasası gereği Uluslararası hukuka uymak zorunda, uymazsa, bizde bunu dünyaya teşhir edeceğiz!” dedi.
Ardından tüm grupların kaleme aldıkları Alman devleti, alman kurumları medya hakkında Gazze'de süren soykırıma finansman ve silah vererek destekleyerek, yardım etmekten insanlık adına suç duyurusunda bulunulduğu ifade edildi. Yine, anayasal bir hak olan toplanma hakkı, ifade özgürlüğünü çiğnemekten İçişleri bakanlığı ve yabancılar dairesine karşı ırkçı ve Filistin karşıtı politikalarından dolayı suç duyurusunda bulunuldu.
Bir diğer suç duyurusu Üniversitelerde sistematik şekilde bilimsel özgürlüğü baltalayan, öğrencileri kriminalize eden, disiplin cezaları uygulayan, anayasal hak olan toplanma özgürlüğünü engelleyen ve anayasal hakları korumayan üniversite yönetimi, profesörler, eğitim bakanlığınaydı.
Sembolik mahkeme, yaşlı bir kadın eylemcinin sözleriyle sonlandı:
“1945 yılında toplama kamplarından çıkanlar ‘Asla faşizm istemiyoruz! Asla savaş istemiyoruz!’ sloganını haykırıyordu. Bugün aynı sloganı haykırıyoruz. ‘Asla faşizm istemiyoruz! Asla savaş istemiyoruz!’ Yaşasın Uluslararası dayanışma!”
Kızıl Bayrak / Duisburg