Grev öncesi ve sonrası…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan DİSK üyesi bir işçi grev sürecine dair gözlemlerini paylaştı.

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 10 Haziran 2025
  • 17:30
ikon

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan DİSK üyesi işçi olarak yaşadığımız bu grev sürecini, gözlemlediğim kadarıyla siz Kızıl Bayrak okurlarıyla paylaşmak isterim.

6 yıl önce başladığım belediye maceramda, bu süreç içinde ilk kez böylesi bir deneyim yaşadım. Bunun için heyecanlıydım. Ama diğer taraftan grevle birlikte başlayan olumsuz eleştiriler üzücüydü. Biz işçi sınıfı olarak kapitalist sömürü düzeninin birer kölesi olarak yaşamaya zorlanan binler, on binler, milyonlarız. Aslında hepimiz biriz.

Fakat bu düzen bizi ayıran, ayrıştıran ücretler üzerinden kıyaslama içine soktu. Maalesef toplumun bir kısmı, işçisi, emeklisi, öğrencisi bizi hedef haline getirdi. Bizlerin almadığı ya da zaten talep etmediğimiz rakamlarla kamuoyu yanıltıldı. Bunun için birçok yayın yapıldı. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda bizim için “bunları işten atın”, “lokavt ilan edin”, “biz 40 bin liraya çalışırız” gibi sözlerle çok fazla saldırıya maruz kaldık. 

İşçi kardeşler;

Şunu bilmeliyiz ki; bizim direnişimiz sadece bizi ilgilendirmiyor. Bizim talep ettiğimiz sosyal haklar sadece bizim için değil. Sizlerin de hak mücadelesiydi. Ancak emek düşmanlarının propagandası o kadar etkili oldu ki, kimi işçiler ve emekçiler destek vermek yerine haklı grevimize saldırmaya çalıştı.

Bu direniş sadece bir ücret pazarlığı değildi. Hepimize dayatılan koşullara karşı kendi cephemizden bir yanıt verme, bir çıkış arama çabasıydı. Asgari ücrete mahkûm edilenlerin, açlığa mahkûm edilmiş emeklilerin, öğretmenin, doktorun ve bir çok işkolunda çalışan işçi sınıfının mücadelesiydi bu. Bunun bilincinde olamadık. Yeteri kadar buralarda örgütlü olamamanın sorunlarını gördük, yaşadık. Oysa sorun tüm işçi sınıfının sorunuydu.

Tüm sendikaların, DİSK, KESK, Türk-İş, Hak-İş’in sadece ücret sendikacılığı yapmaktan kurtulup, tabandan örgütlenen, ne istediğini bilen bir yapıya kavuşması gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda sendikaların sermaye sınıfının siyasetinden uzak, bağımsız sınıf tutumu ve farkındalığını yaratması gerektiğini düşünüyorum. Bu çabaya herkesi davet ediyorum.

İzmir’den bir belediye işçisi