Grup Yorum yalnız değildir!

Şarkılarımız bizi dinleyen işçi ve emekçilerin yükselen sesiyle gürleştiğinde, sermaye sınıfı kaçacak delik arayacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 11 Haziran 2025
  • 19:00

*“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson,

İnci dişli, zenci kardeşim.

Kartal kanatlı kanaryam.

Türkülerimizi söyletmiyorlar bize,

Korkuyorlar Robson

Şafaktan korkuyorlar,

Görmekten,

Duymaktan,

Dokunmaktan korkuyorlar."

Evet, korkuyorlar. Bugün gerçekleri dile getirenlerden, dahası, bunu yapmaktan korkmayanlardan, her bedeli gönül rahatlığıyla göze alabilenlerden korkuyorlar. Tarihimiz çokça sömürü, katliam ve baskı gördü. Osmanlı düzeni de bu çatışmaya şahittir. Osmanlı Devleti’nin vergi yağması altında ezilenlerin sesi olan Pir Sultanlar, yaşadığı dönemde halkının sesi, soluğu, düşünen beyni, ağlayan gözü, özleyen yüreği, isyan eden öfkesi olmuştur. Pir Sultanlar halkın dertlerini, sorunlarını dile getirdikleri gibi, sesiyle/sazıyla halka eziyet eden iktidara karşı durmuş, baskıyı ve sömürüyü cesurca teşhir etmiştir. Halkların ozanları her saldırıyı yiğitçe göğüslediler ve egemenlerin tüm baskı ve yasaklarına rağmen bildiklerinden geri adım atmadılar.

Hani derler ya “onlar hep eskidendi” diye… Hayır! Bugün de Pir Sultanlar, Nesimiler, Bedrettinler çeşitli kimliklerle “sözü, sazı, bakışı, soluğu ile” bizim aramızdan çıkıp geliyorlar. Grup Yorum, Grup Munzur gibi birçok devrimci müzik grubu ve birçok devrimci sanatçı yüzlerce yıl önce yolu açan devrimci halk ozanlarının izinden yürüyerek bugün işçi ve emekçilerin sesi, soluğu oluyor.

Daha geçtiğimiz günlerde halkın sesi olduğu için Pınar Aydınlar kaçıncı kez zindana atıldı. Yanı sıra geçtiğimiz haftalarda Grup Yorum’un YouTube ve Spotify adreslerine Türkiye’den erişim engellendi. Fakat bu saldırılar yeni değil. Bugüne kadar Grup Yorum’a yüzlerce dava açıldı, üyeleri tutuklandı, konserleri yasaklandı. Pınar Aydınlar’a da birçok kez dava açıldı, tutuklandı. Grup Munzur’un ve programda olan birçok sanatçının, geçtiğimiz yıllarda Munzur Festivali’nde sahne alması yasaklandı ve üyeleri tutuklandı. Mamak İşçi Kültür Evi bünyesinde çalışma yürüten devrimci ve sanatçılar tutuklanarak yıllarca hapishanelerde kaldılar. Kısacası iktidar, gerçekleri işçi ve emekçilere kültür ve sanat aracılığı ile taşıyan, bu yolla bilinçlendirip kapitalist sisteme karşı mücadele saflarına çekenlere her zaman saldırdı. Saray rejiminin bugünkü pratiği, saldırmaya devam edeceklerini de gösteriyor.

Şöyle de bir gerçek var: İktidar, bir çıkmaz içindedir! İktidar bir sömürü çarkı işletiyor ve bu çarkı halk nezdinde ifşa edenlere baskı kurmak zorundadır. Fakat bu baskılarla gerisin geri kendisini teşhir etmekte, kitleler karşısında meşruluğunu gün be gün yitirmektedir. Baskıyı arttırdıkça kendisini daha fazla teşhir etmektedir. Baskıyı artırmasa da (ki böyle bir seçeneği bulunmuyor) sonuç değişmiyor. Bu paradoks, iktidarın kendi sonunu hazırladığının göstergelerinden biridir.

Kısacası, evet korkuyorlar. Ümidimizden korkuyorlar. Bu sömürü düzenini, tarihin çöplüğüne ebediyen gömeceğimizden korkuyorlar. Türkülerimizi her gün hep bir ağızdan söylememizden, türkülerimizin sömürü düzenine bir ok gibi saplanmasından korkuyorlar. Saldırılarından vaz geçmeyecekler. Yasaklardan vazgeçmeyecekler. Çünkü biz grev meydanlarında, gençliğin üniversite boykotlarında, köylünün mitinglerinde, sokağa çıkan kadınların eylemlerinde, kısacası bu sömürü düzeninin çarkları arasında ezilenlerin her eyleminde şarkılarımızı en gür sesimizle söylemeye devam edeceğiz! Şarkılarımız bizi dinleyen işçi ve emekçilerin yükselen sesiyle gürleştiğinde, sermaye sınıfı kaçacak delik arayacaktır.

Ve işte o zaman;

*“İnsanlar ellerini

korkmadan

düşünmeden

birbirlerinin ellerine bırakarak

yıldızlara bakarak:

-‘Yaşamak ne güzel şey!’

diyecekler;

bir insan gözü gibi derin

bir salkım üzüm gibi serin

bir ferah

bir rahat

bir işitilmemiş şarkı söyleyecekler”

İşte o gün bizim günümüz, insanlığın günü olacak!

F. Deniz

*Nazım Hikmet Ran