Koca Çınar’ın adada anlattığı kapitalizmin gerçekliği

“Deniz o kadar durgundu ki karınca su içerdi” - Karadeniz atasözü

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 11 Ağustos 2015
  • 12:53

 

Kökleri emekçi halkın içinde olan koca çınar Yaşar Kemal, Ada Hikâyeleri dizisinin ikinci kitabında Karınca Adası’nı anlatmış. Adanın sadece ismi kurgu. Ama ada üzerinde yaşayan ve yeni gelenlerin hikayesi kurguysa bile, tümüyle gerçeklikten derlenen bir kurgu.

Kirli savaşın yeniden şiddetlendirildiği bu günlerde, kitapta anlatılanlar, hemen Cumhuriyet kurulduktan sonrası olsa bile, bugünü yaşatıyor. Adada yaşayan ve adaya gelen herkes emekçi. Hepsinin de Yemen, Kars-Kağızman, Çanakkale gibi savaşlarda asker olarak savaşmaları, deyim yerindeyse, ölümden kıl payı kurtulmaları söz konusu. Adaya gelenlerin çocukları da, askere gitmiş ve kendileri yerine askerde verilen künyeleri geri gelmiş. Ölen kendileri ama savaş naraları atanlarsa beyler, paşalar.

Adada yaşayanlar ve gelenler Rum, Çerkez, Türk ve Kürt. Hepsinin emekçi olmalarından kaynaklı tam bir dayanışma ve kardeşlik yaşıyorlar. Rum bir ana olan Lena, oğullarının öldüğünü bilmiyor ama, Çerkez Poyraz Musa’ya “oğlum” diyor. Poyraz da Lena’ya “ana” diyor. İlişkileri de ana-oğul ilişkisi. Adaya aç-sefil biçimde gelen, Kürt, Türk hangi ulustan olursa olsun, Lena Ana ve Alevi Melek Hatun herkesi doyuracak çorba kaynatıyorlar. Tuttukları balıkları hep birlikte yiyorlar.

Bir gün adaya Kavlakzade Remzi Bey geliyor, kazmalı, kürekli işçilerle birlikte… Adanın herşeyi olan Poyraz Bey’e öyle övgüler diziyor ki, yağdanlıkta bile o kadar yağ bulunmaz. Yeni kurulan CHP’nin orada başına gelen biri. Savaş gazisi pozisyonunda, savaş kaçkını. Asıl niyetini onca yağ yakmadan sonra söylüyor. Adada bir çok yerin tapusu ona verilmiş ve buraları yıkacakmış. Yıkacakları yer içinde kilise de var.

Kavlakzade Bey bazı tapuları korku belasını saygı gibi göstererek Poyraz’a veriyor ama geri kalan yerlerde yıkıma başlıyor. Bunların başında da kilise yıkılıyor. Kiliseyi yıktıran dindar Kavlakzade ama, hiç de dindar olmayan adada yaşamaya çalışan Müslüman emekçiler kilisenin yıkılmasına son derece öfkeleniyorlar. Kiliseyi yıkmasının asıl nedeni, kilisenin altında saklandığı rivayet olunan altınlara ulaşmak. Ama bunu Kavlakzade böyle söylemiyor. Neredeyse din iman için bunları yaptığını söylüyor.

Yani yalan söylemek, burjuva politikacıların genetik bir karakteri. Bugün de aynı yalanları duyuyoruz. IŞİD’e karşı mücadele ediyoruz diyerek Kürt halkını katlediyorlar. Din adına 5 vakit yalan söyleyenler, Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda günlerdir cenazeleri bekletiyor, cenazelerin gömülmesine izin vermiyor. Ya da Zergele Köyü bombalanıp 8 sivil katledildikten sonra “orada sivillerin öldüğü alçakça bir yalandır” diyen Bülent Arınç, Yaşar Kemal’in kitabındaki Kavlakzade’ye ne kadar çok benziyor.

Koca çınar akıcı diliyle kapitalizmin iğrenç yanların anlatmış Karınca Adası’nda. Bu iğrençlikler bugün de aynen sürüyor. İğrençlikler, kaynağı olan kapitalizm son bulduktan sonra sonlanacak. Bu da devrimi şart koşuyor.

M. Kurşun