Faşizmi ezen işçi sınıfı...

İşçi sınıfı, tarih boyunca en karanlık dönemlerde bile sömürü ve zorbalığa karşı mücadelesini sürdürmüş, çoğu durumda da baskıcı rejimlerin çöküşünde belirleyici bir rol oynamıştır. Nazi Almanyası, Mussolini İtalyası ve Franco İspanyası’nda işçi sınıfı, gizli örgütlenmeler, grevler ve silahlı direnişlerle faşizme karşı mücadele etmiştir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 21 Nisan 2025
  • 08:00

İşçi sınıfı, tarih boyunca en karanlık dönemlerde bile sömürü ve zorbalığa karşı mücadelesini sürdürmüş, çoğu durumda da baskıcı rejimlerin çöküşünde belirleyici bir rol oynamıştır. Nazi Almanyası, Mussolini İtalyası ve Franco İspanyası’nda işçi sınıfı, gizli örgütlenmeler, grevler ve silahlı direnişlerle faşizme karşı mücadele etmiştir.

Faşist rejimler her zaman işçi sınıfının örgütlü gücünü kırmayı özel bir iş edinmiş, bunun için çok çeşitli araçlar kullanmışlardır. Sendikaları yasaklayan ve faaliyetlerini suç olarak gösteren faşist rejimler, grevleri ise şiddetle bastırma yolunu tutmuşlardır. İşçi liderlerini tutuklayan, sürgün eden ve hatta infaz eden bu rejimler, işçi sınıfını kontrol altında tutmak için işbirlikçi sendikalar kurmaktan da geri kalmamışlardır. Ayrıca yaptıkları kara propagandalar ile işçi sınıfının mücadelesini “vatan hainliği” olarak göstermeye çalışmışlardır.

Bu koşulların en ağır yaşandığı yerlerden biri de 1920’ler ile 1940’lar arasında İtalya’dır. 1920’lerin başında Ekim Devrimi’nden aldığı moral güçle birlikte yükselen sınıf mücadelesi, İtalya’da ancak faşist rejimin inşası ile durdurulabildi.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru yükselen sınıf mücadelesi, savaşa genel grevle son verme bakışı ile şiddetlendi. Tarımda grevler, toprak işgalleri, yerel düzeyde genel grevler ve ayaklanmalarla yükselen mücadele, 1921 yılında Komünist Parti’nin kuruluşunu da olgunlaştırdı. Ayrıca İtalyan işçi sınıfı bu mücadelelerde “8 saatlik işgünü” hakkını da kazandı. Fabrika konseylerinde birleşen işçi sınıfı, 1920 yazına gelindiğinde Kuzey İtalya’da fabrikaları işgal etmeye başlamıştı.

Sınıf iktidarının temellerinden sarsılmaya başladığını gören burjuvazi, yenilgiyle sonuçlanan savaşın biriktirdiği öfkeyi de kullanarak faşist çeteleri destekleyip sahaya sürdü. İtalya’yı eski görkemli günlerine döndürmeyi vaat eden Mussolini, işçi sınıfı kandırmak için de anti-kapitalist bir söylem kullanmayı ihmal etmedi. Burjuvaziden aldığı destekle hızla palazlanan Mussolini, sonunda kraldan hükümet kurma görevini aldı. Hemen ardından bir yıl sonra gerçekleşecek seçimler öncesinde büyük bir sindirme operasyonu başlattı. Seçimlerin ardından da devam eden bu operasyonlarla muhalif parti ve dernekler dağıtıldı, basına çok katı sansür getirildi, faşist sendikalar dışındaki tüm sendikalar yasaklandı.

Faşizm koşullarında Komünist Parti yeraltına çekilse de, fabrikalarda hücreler kurma çabasından hiçbir zaman geri adım atmadı. Partiyle bağı kopan binlerce insan ve grup bulunduğu alanda partiyi ve mücadeleyi örgütleme sorumluluğu sürdürdü.

Mussolini’nin emperyalist heveslerle giriştiği Habeşistan işgali ve ardından Nazi Almanyası’nın yanında İkinci Dünya Savaşı’na dahil olması,  bir kez daha huzursuzluğun büyümesine yol açtı. Savaş koşulları derin bir ekonomik yıkımı da beraberinde getirmişti. Faşist iktidar içindeki parçalanma ve gelişen direnişin etkisi, 1943 yılında Mussolini’nin “Büyük Faşist Konsey”den güvensizlik oyu almasına ve görevden alınmasına neden oldu. Tutuklanan Mussolini’nin yardımına Nazi Almanyası yetişti. Kuzey İtalya’yı işgal edilen Naziler Mussolini’yi de hapisten kaçırdılar ve işgal ettikleri topraklarda kurdukları bir kukla devletin başına geçirdiler. Bu topraklarda Naziler, İtalyan işçileri zorla Almanya’ya çalışmaya götürüyor, fabrikalardaki üretimi tamamen savaşa göre düzenliyorlardı.

Bu gelişmeler içinde işçi sınıfı yeniden sahneye çıkmaya başlamıştı. Mart 1943’te Torino’da Fiat fabrikalarında grev patlak vermiş ve hızla Kuzey İtalya’nın önemli bir bölümüne yayılmıştı. 1936’da İspanya İç Savaşı sırasında silahlı mücadele deneyimini de güçlendiren partizanlar, 1944 yılında bir ayaklanma başlattılar. Mussolini’den kurtularak Nazi Almanyası ile araya mesafe koymak ve kendisini böylece kurtarmak isteyen burjuvazi, bu ilk ayaklanmayı hızla bastırdı. Ne var ki 1945 Nisan’ında yeni bir ayaklanma başladı. 18 Nisan’da yapılan genel grev çağrısı ile Milano, Torino ve Cenova’da fabrikalar durdu, işçiler silahlanmaya başladı. Silahlı işçiler sayısız fabrikada denetimi ele geçirdiler. 24-25 Nisan’da Milano’da partizanlar Nazi Garnizonu’nu kuşattılar. Alfa Romeo ve Pirelli fabrikalarındaki işçiler barikatlar kurdular. Cenova’da liman işçileri Alman birliklerinin silahlarını ele geçirdiler. 25 Nisan’da Milano’dan kaçan Mussolini 27 Nisan’da partizanlar tarafından yakalandı ve 28 Nisan’da idam edildi. Alman komutan General Heinrich von Vietinghoff 29 Nisan’da teslim olurken, 2 Mayıs’ta Kuzey İtalya Nazi işgalinden tamamen kurtuldu.

1945 İtalya Direnişi, faşizme karşı silahlı halk ayaklanmasının en önemli örneklerinden biridir. Ve bu mücadelenin başarısında işçi sınıfı belirleyici bir rol oynamıştır. Zira, mücadelenin karargâhı fabrikalardır.

Emeğin Kurtuluşu’nun 54. sayısından alınmıştır…