Faşist baskıya ve sömürüye geçit yok!

Şimdi zaman korkularını gerçeğe çevirme zamanıdır. Krizin faturasına, faşist baskıya, insanlık dışı çalışma ve yaşam koşullarına karşı örgütlenip isyan bayrağını yükseltme zamanıdır. Krizin faturasına, hak ve özgürlüklerimizin gaspına, açlığa ve sefalete mahkûm bırakılmamıza geçit vermeyeceğiz. Örgütleneceğiz, direneceğiz!

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 01 Mart 2025
  • 14:18

Bu ülkede siyasal iktidar dört başı mamur bir baskı rejimi inşa etmeye çalışıyor. Ardı arkası kesilmeyen tutuklamalar, her sabah uyandığımız gözaltılar, uygulanan sansür politikaları, düzen içi muhalefet partilerini kapsayacak şekilde genişleyen yargı terörü bu durumu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.

Yeminli işçi ve emek düşmanı kimliği saklanamaz boyutlara ulaşan AKP iktidarı uzun zaman önce devletin tüm kurumlarını ele geçirdi. Bu kurumlar elbette baştan beri sermaye sınıfına hizmet ediyordu. Devlet kapitalist çıkarların her zaman yılmaz bekçisiydi. Ancak sınırlı da olsa eldeki hak ve özgürlükler bu denli hoyratça çiğnenmiyordu. Çoğu zaman sözde kalsa da bu arada gerçek sınıf ilişkilerini gizlemeye yarasa da, iktidar yasama, yürütme ve yargı ayrımına dayanıyordu. Esasen sermayenin çıkarlarını koruma işlevine sahip olan yasalara uyulması gerekliliği genel bir kabul görüyordu.

Şimdi bize demokrasi olarak yutturulmaya çalışılan bu baskı ve sömürü düzeninin üzerindeki yaldızlar da bir bir dökülüyor.

Bazı hak ve özgürlükler “hukuken” hâlâ varlığını koruyor görünse de fiilen askıya alınmış durumda. Kâğıt üzerinde geçerli olan yasalar iktidar, idari makamlar ve kolluk kuvvetleri tarafından keyfi ve sistematik bir biçimde çiğneniyor. Polis devleti uygulamaları artarak yaygınlaşıyor, olağan yönetim biçimine dönüşüyor. Burjuva gericiliğinin sözde demokrasisinin üstündeki tül perdesi tümüyle kalkıyor. Altından sermaye düzeninin çıplak zor aygıtları tabak gibi ortaya çıkıyor. 

Bakmayın şimdi TÜSİAD kodamanlarının bile bu tabloya itiraz eder görünmelerine. Yaşanan hukuksuzlukları bir bir döküp demokrasi havarisi kesilmelerine. Onların dertleri, bu çarkın sorunsuzca dönmesidir. Bizim sayemizde büyüyen pastadan daha fazla pay almak istemeleridir. Yoksa onlar da biliyorlar, açlığa mahkûm edilen milyonların olduğu bir ülkede baskı ve zorbalığın sermaye için en iyi seçenek olduğunu. Ve yıllarca destekleyip bugüne getirdikleri AKP’nin bu işte pek mahir olduğunu. Onların istediği demokrasi sadece kendileri içindir.

İşçi sınıfı ve emekçiler ağır bir yıkım altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Geniş halk kitlelerinin sorunlarını bir nebze hafifletemeyen iktidar çareyi baskı rejimini koyulaştırmakta arıyor. Uygulanan ekonomik program geniş kitleleri daha büyük bir yıkıma mahkûm ederken, sermayenin sorunlarına da çare üretemiyor. Kriz derinleşiyor, derinleştikçe sistem yozlaşıyor ve çürüyor. Alttan alta mayalanan öfke arttıkça iktidarın baskı ve zorbalığı da büyüyor. Tüm bu uygulamalarda elbette Erdoğan’ın kendi iktidarını ne olursa olsun koruma arzusu önemli bir rol oynuyor. Ama esas korkuyu, yaşamı her geçen gün biraz daha fazla köleleştirilen, azgın sömürü koşulları içinde açlık, sefalet ve geleceksizliğe mahkûm edilen milyonları öfke ve tepkisinin alanlara taşması oluşturuyor.

Şimdi zaman korkularını gerçeğe çevirme zamanıdır. Krizin faturasına, faşist baskıya, insanlık dışı çalışma ve yaşam koşullarına karşı örgütlenip isyan bayrağını yükseltme zamanıdır.

Krizin faturasına, hak ve özgürlüklerimizin gaspına, açlığa ve sefalete mahkûm bırakılmamıza geçit vermeyeceğiz. Örgütleneceğiz, direneceğiz!

Emeğin Kurtuluşu’nun 51. sayısından alınmıştır…