Baskı ve zorbalık seçimlerin ardından da sürüyor

Merkezi burjuva devlet aygıtı yerli yerinde durduğu müddetçe yerel yönetimlerin sınırları keyfi bir şekilde daraltılabilmekte, bugün olduğu üzere hepten güdükleştirilebilmektedir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Nisan 2019
  • 12:31

Yerel seçimlerin üzerinden iki haftayı aşkın bir süre geçmesine rağmen tartışmaları devam ediyor. Gözle görülür bir oy kaybına uğradığı açık olduğu halde AKP bunu kabul etmemekte ısrar gösteriyor. Büyükşehirleri kaybeden, diğer şehirlerde de oy erimesi yaşayan Erdoğan AKP’si düne kadar “millet iradesi” diyerek kutsadığı sandıkları tanımıyor, seçimden bir gün önce “tarihin en adil ve şeffaf seçimi” ilan ettiği seçimin şaibeli olduğunu söylüyor.

Seçim tartışmalarının odak noktasını İstanbul oluşturuyor. Zira AKP, gerici vakıf ve cemaatleri beslemek, türlü yolsuzluklarla kendisinin ve yandaşlarının kasasını doldurmak için yağmaladığı İstanbul rantını başka birine kaptırmak istemedi.

Fakat hile ve çirkef sadece İstanbul’da yaşanmıyor. Erdoğan/AKP iktidarı Kürt kentlerinin belediyelerini de gasp etmek istiyor. Seçim çalışmalarını kendisine yönelik haksızlıklar ile polis-yargı terörü ablukasında yürüten HDP, seçim esnasında ise asker postallarıyla karşılaşmıştı. Askerlere yığınsal olarak oy kullandırıldı. Yetmedi, kimi köylerin-ailelerin oy kullanması engellendi, HDP’li müşahitler sandık başlarından uzaklaştırıldı. Batıdaki haksızlıklar bir şekilde duyurulurken Kürdistan’da yaşanan zorbalık yansıtıl(a)madı. Buna rağmen Kürt halkı, birçok kentte kayyımları defetti.

Bu durumu hazmedemeyen AKP iktidarı, oy hileleriyle değiştiremediği sonuçları çeşitli itirazlarla YSK üzerinden değiştirmeye çalışıyor. Adaylık başvuruları sürecinde YSK tarafından hiçbir engelle karşılaşmayan kimi belediye başkanlarına, kazandıkları kesinleştikten sonra KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbataları verilmedi. AKP’nin yaptığı itiraz sonucu YSK, Diyarbakır’ın Bağlar, Van’ın Tuşba, Edremit, Çaldıran, Erzurum’un Tekman ilçeleri ile Kars’ın Dağpınar beldelerinde mazbataların seçilmiş belediye başkanları yerine ikinci adaylara -yani AKP’lilere- verileceğini açıkladı. Nitekim Edremit’te bu karar uygulanmış oldu.

Mazbata krizi devam ederken, mazbatası verilen belediye eşbaşkanları da yargı terörüne maruz kalıyorlar. Diyarbakır’da yapılan seçim kutlamalarının ardından kutlamada “terör örgütü propagandası” yapıldığı gerekçesiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçilen Adnan Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık hakkında soruşturma başlatıldı.

Tüm bunlar gösteriyor ki merkezi burjuva devlet aygıtı yerli yerinde durduğu müddetçe yerel yönetimlerin sınırları keyfi bir şekilde daraltılabilmekte, bugün olduğu üzere hepten güdükleştirilebilmektedir. Sermayenin demir yumruğu Erdoğan için seçim sonuçları kendi kazandığı kadarıyla geçerlidir. 7 Haziran 2015 ve ardından 1 Kasım seçimleri, hileli 16 Nisan referandumu, 24 Haziran ve son olarak 31 Mart seçimleri bu gerçeği bir kez daha doğrulamıştır.

Kürt halkının siyasi tercihlerini kayyımlarla boğan, Batıda kazanan muhaliflere “topal ördek” benzetmesi yapan Erdoğan/AKP iktidarı için seçimler kendilerinin zorla onaylanmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla gerek dinci-faşist bloğu geriletmek gerekse sandıkta ortaya konan iradeyi savunmak için dahi işçi ve emekçiler için tek seçenek fiili-meşru mücadeledir.