MESS Grup TİS süreci yaklaşıyor…

Krizin faturasına karşı safları sıklaştıralım!

Grup MESS TİS süreci, yalnızca metal işçilerinin kendi taleplerine odaklandıkları bir dönem olarak düşünülmemeli; aynı zamanda krizin faturasına karşı verilen genel bir mücadele süreci olarak da ele alınmalıdır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 26 Temmuz 2025
  • saat-icon
  • 08:00

Metal işçilerinin mücadelesinde önemli bir yeri olan MESS Grup TİS süreci yaklaşıyor. On binlerce işçiyi doğrudan ilgilendiren, ekonomik-sosyal hakların belirleneceği TİS süreci konusunda yetkili sendikalardan bazı haberler yansımaya başladı. Birleşik Metal-İş temsilci toplantıları gerçekleştiriyor. Türk Metal, fabrikalarda dağıttığı anketlerle “TİS taslağı hazırlığı” yapıyor. Öz Çelik-İş cephesinden ise henüz yansıyan bir şey yok. Eylül ayı itibariyle başlayacak süreç açısından şu ana kadar sendikalardan yansıyanlar bunlardan ibaret.

Sınıf mücadelesi ve metal işçileri

Metal işçilerinin mücadelesi, ülkedeki sınıf mücadelesinde her zaman önemli bir yer tutmuştur. Sektörün ülke sanayisindeki yeri bir yana, geçmiş mücadele birikimleriyle metal işçilerinin merkezinde durduğu mücadeleler toplam sınıf hareketi için çoğu zaman ön açıcı bir rol oynamıştır. İçinden geçilen siyasal atmosfer ve sınıf hareketinin genel durumu ile bilinç ve örgütlenme alanındaki zayıflıklar, elbette metal işçisini de etkilemektedir. Dahası, Türk Metal gibi kontra bir sendikanın sektörün en büyük sendikası olması, mücadeleyi sekteye uğratan bir diğer önemli etkendir. Bugün için mücadele düzeyi belli sınırları aşmasa da metal işçileri taşıdığı potansiyelle sınıf mücadelesinde önemli bir çıkış yaratabilecek güce sahiptir. Her MESS dönemi ise bu açıdan, metal işçilerinin öfke ve tepkilerinin harlandığı bir özellik göstermektedir.

***

Ülke, çok ağır bir kriz sürecinden geçiyor. Ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlarıyla bu krizin faturası, iktidar tarafından işçi sınıfına ve emekçilere kesiliyor. Ücretler düşüyor, çalışma koşulları ağırlaşıyor, kazanılmış haklar gasp ediliyor. Saray iktidarının yürüttüğü yıkım saldırısı, örgütlü ya da örgütsüz tüm iş kollarındaki işçileri doğrudan hedef alıyor. Düşük ücret dayatmaları ve sosyal hakların budanması üzerinden “kararlı bir program” uygulayan iktidar, bu süreçte sermaye adına önemli “başarılar” elde etti. Bu “başarılar”, sendika bürokrasisinin aktif desteği ve sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu kısır döngü sayesinde mümkün oldu. Sonuç olarak, sendikalı işçiler de dahil olmak üzere işçi sınıfının geniş kesimleri, bugün içine itildikleri sefalet koşullarını yaşıyor.

İşçi sınıfının ve emekçilerin, dayatılan sefalet tablosuna gösterdikleri tepki henüz kendini güçlü ve birleşik bir biçimde ifade edemese de kimi fabrika merkezli eylem, grev ve direnişler bu tepkinin kendini dışa vurduğu alanlar oluyor.

Ekonomik ve sosyal yıkım tablosuna karşı tepkiler giderek artıyor. Birçok fabrikada sözleşme süreçlerinde ortaya çıkan mücadele isteği ve kararlılığı, petrokimya işkolunda peş peşe gerçekleşen grevlerle daha görünür hale geldi. Kamu işçilerine dayatılan sefalet zammına karşı tabandan yükselen basınç sonucunda sendikaların eylem yapmak zorunda kalması, sınıf mücadelesi açısından dikkat çekici bir dinamiğe işaret ediyor. Bu gelişmeler, ileri işçiler ve toplumsal muhalefet örgütleri tarafından dile getirilen genel grev talebinin tabanda da bir karşılık bulabileceğini gösteriyor.

Sınıf saflarındaki bu hava, Eylül ayında başlayacak olan MESS Grup TİS süreciyle birleştiğinde, metal işçilerinin sahaya inmesi açısından ciddi bir olanak sunuyor. Metal işçilerinin ileriye dönük atacağı her adım, işçi sınıfı mücadelesini güçlendirecek ve “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!” şiarı etrafında örgütlenebilecek bütünlüklü bir hareketin önünü açabilecektir.

Kazanmak için mücadeleye hazırlanalım!

Krizin sonuçlarına karşı duyulan öfke ve tepki, mücadele içinde ortaya çıkan bazı kararlı örneklerin varlığı, mücadele arayışlarının kimi eylem, grev ve direnişlerle kendini ifade etmesi önemli gelişmelerdir. Ancak farklı kanallarda akan bu mücadele arayışları güçlendirilmediği, bunları birleştirmek için hedefli, planlı, sistemli bir çaba harcanmadığında sınıf hareketi belli sınırları aşamıyor. Birçok deneyimle sabit olan bu olgu, MESS Grup TİS sürecinin de akıbetini belirleyen önemli faktörlerden biri olacaktır. Metal işçisi bu olguları da düşünerek sözleşme sürecine bugünden örgütlü bir hazırlık yapmak zorundadır.

Metal işçileri “söz, yetki, karar” hakkına sahip çıkmalı, taslakların hazırlanması aşamasından başlayarak sürecin bütününde belirleyici olacak adımlar atmalı, taban iradesini güçlendirecek örgütlenmeler yaratmalı, olanları güçlendirmelidir. Fabrika örgütlenmeleri arasında koordinasyonu sağlayacak kanallar yaratmak için gerekli hazırlıklar yapılmalı. Sendika bürokrasisinin olası oyun ve manevralarına karşı da uyanık olunmalı, tabanın iradesine tabi olmalarını sağlayacak yol ve yöntemler uygulanmalıdır.

Türk Metal’in metal işçilerinin istem ve taleplerini düşürmek, kafalarını karıştırmak ve MESS’in “verebileceği” sınırda talepleri kabul ettirmek için gündeme getirdiği “anket komedisi” karşısında tutum alınmalıdır. Sürecin parçası olan tüm metal işçileri gerçek istem ve taleplerini tartışmalı, belirlemeli ve masaya bu taleplerle oturmak için iradesini ortaya koymalıdır.

TİS süreci, bütünlüklü bir mücadele süreci olarak ele alınmalı; “bekle-gör” tutumundan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Taleplerin ancak örgütlü ve kararlı bir mücadeleyle kazanılacağı gerçeği, bir an bile akıldan çıkarılmamalıdır. Bu nedenle, eylemler TİS sürecinin başlamasıyla birlikte paralel şekilde gündeme getirilmeli, mücadelenin sahada hissedilir hale gelmesi sağlanmalıdır. Masada güçlü olmak, ancak fabrikalarda ve eylem alanlarında güçlü bir mücadeleyle mümkündür; bu gerçeklik hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Grev hazırlıklarına sözleşme sürecinin en başında başlanmalı; işçiler arasında eğitim çalışmaları örgütlenmeli, “kazanana kadar grev” bilinci ve iradesi tüm metal işçilerinin ortak paydası haline getirilmelidir.

Grup MESS TİS süreci, yalnızca metal işçilerinin kendi taleplerine odaklandıkları bir dönem olarak düşünülmemeli; aynı zamanda krizin faturasına karşı verilen genel bir mücadele süreci olarak da ele alınmalıdır. Onlarca fabrikada, on binlerce işçinin yürüteceği ortak mücadele, yalnızca taleplerin kazanılması açısından değil, sınıf mücadelesinin güçlenmesi ve diğer sektörlerdeki işçileri harekete geçirecek bir zemin yaratılması açısından da önemlidir. Metal işçileri, önlerinde duran görev ve sorumluluklara bu bilinçle yaklaşmalıdır.

Metal işçilerinin karşısında yalnızca MESS patronları değil; Saray iktidarı, sendikal bürokrasi ve bir bütün olarak sermaye düzeni bulunmaktadır. Milyonlarca insana dayatılan sefalet koşulları ve kölece çalışma rejimi, TİS masasına da ağır dayatmalar olarak yansıyacaktır. Bu yüzden metal işçileri sürece hazırlıklı, bilinçli ve örgütlü bir şekilde yaklaşmalı; karşılarında duran engelleri aşacak iradeyi göstermelidir.

Krizin çok yönlü faturasını ödemek zorunda bırakılan milyonlarca işçi ve emekçinin desteği de metal işçisinin mücadelesinin arkasında olacaktır. Metal işçisinin elde edeceği kazanım tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır. 

Unutulmamalıdır ki, bu sürecin seyrini kararlı olan taraf belirleyecektir.